Şu'ûb

Şu'ûb[80], "şa'b"ın çoğuludur. Kafatası kemiklerinin birbirine eklenip bitiştiği yere, eke "şa'b" denilir. Kabâil, kabilenin ço­ğuludur. Araplar toplulukları tas­nif ederken insan vücudunun olu­şumundan yararlanmışlardır. Bu nedenle insan kafatasını meydana getiren kemiklerin her birine kabi­le, hepsine de kabâil derler.

Aynı yöntemle, bir babanın sulbünden/soyundan gelen ve dallanan topluluğa kabile, bu ka­bileleri bir araya getiren ve hepsi­nin bir asla mensup olduğu topluluklara da "re's"/baş veya "şa'b" denilir. "Şa'b" kabileleri içinde bulundurur. Bu anlamda, bir soy­dan gelen toplulukların en büyü­ğüne "şa'b" denir. Kabile, amareleri içinde barındırır bu nedenle sadır, yani göğüs mesabesindedir. Amare batınları içinde barındırır, Türkçe'de göbek/öbek deyimine benzer. Batın fahızları içine alır, fahızlar, fasileleri içine alır. Topla­mı altı tabaka eder. Bazıları yedin­ci olarak aşireti de saymışlardır.

"Şu'ab" ise, bir cisimden ayrı­lan çatallar demektir. Yani haçın bir kolu, gövdesi demek olduğun­dan çatalları üçtür. Mürselât Sûresi'ndeki "Üç çatallı gölge" ifadesi, Hristiyanlığın teslis inancının Al­lah'ı oluşturduğuna inandıkları üç unsurun bir sembolü ile ilişki­lidir. Haç bu teslis inancını temsil eder. Buna inananlara "Haydi gidin bu üç çatallı teslis gölgesine" denilecek. [81]


16.02.2009 tarihinden beri 2359 defa okundu. Son takip: 23.03.2024 - 11:22