KURAN
KURAN’DA
MÜMİNLERİN SIFATLARI
Allah’ın
kudretinin, herşeyi sarıp kuşattığının, kontrol ettiğinin bilincinde olan
müminler, bu kudret karşısında saygı dolu bir korku duyarlar. Allah’ın
azametinden ve ihtişamından kaynaklanan hayranlık dolu bir korkudur bu. Ve bu
üstün güç karşısında acizliklerini bilirler ve ayetin ifadesiyle O’nu “tekbir
edebildikçe tekbir et.” (İsra Suresi, 111) Yaşamlarının her anında Allah’ı
düşünür, O’nu anarlar. Aynı zamanda Allah’a duydukları sınırsız sevginin de
doğal bir sonucudur bu... Kuran, müminlerin Allah’ın şanını yücelten ve O’na
karşı samimi hitaplarıyla doludur.
Peki Allah
müminlerin bu samimiyetine ve içtenliğine nasıl karşılık verir? Bir ayette Allah
şöyle diyor:
Öyleyse (yalnızca)
Beni anın, Ben de sizi anayım... (Bakara Suresi, 152)
Kuran’da müminler
anılırken, bazı özel sıfatlar ve nitelendirmeler kullanılmıştır. Kuşkusuz
müminlerin Allah’ın övdüğü ve razı olduğu çok fazla yönleri vardır. Fakat biz
burada yalnızca Kuran’da müminlerden bahsedilirken kullanılan sıfatlara yer
vereceğiz.
Allah, içinizden
iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va’detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan
öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve
iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine
yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe
çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak
koşmazlar.
Kim
bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
Öyleyse
sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir;
ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme
yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
(Rum Suresi, 30)
Mümin
olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah’a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra
hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler.
İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 15)
Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas
sahipleri kıldık. (Sad Suresi, 46)
Dedi ki:
“Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara,
(sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve
onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım.” “Ancak onlardan muhlis olan
kulların müstesna.” (Hicr Suresi, 39-40)
Bu,
kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır.
(Bakara Suresi, 2)
Andolsun
size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün,
müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)
Biz
onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar.
Derler ki: “Bizi buna ulaştıran Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet
vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elçileri hak ile
geldiler.” Onlara: “İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız
cennettir” diye seslenilecek. (Araf Suresi, 43)
Ki
onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini
hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir. (Zümer Suresi,
18)
Andolsun, Biz kendilerinden önce, Firavun’un kavmini de denedik. Onlara kerim
bir elçi gelmişti; “Allah’ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin
için güvenilir bir elçiyim” (demişti). (Duhan Suresi, 17-18)
Mümin
olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah’a ve Resûlü’ne iman ettiler, sonra
hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler.
İşte onlar, sadık (doğru) olanların ta kendileridir. (Hucurat Suresi, 15)
(Çocuğun
doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) “Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.” Daha
çocuk iken ona hikmet verdik. Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik
(de verdik). O, çok takva sahibi biriydi. Ana ve babasına itaatkardı ve isyan
eden bir zorba değildi. (Meryem Suresi, 12-14)
(İsa)
Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni
peygamber kıldı.” “Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm
müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti.” “Anneme itaati de. Ve beni
mutsuz bir zorba kılmadı.”
(Meryem Suresi,
30-32)
Kitap’ta Musa’yı
da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
(Meryem Suresi, 51)
Kitap’ta İsmail’i
de zikret. Çünkü o, va’dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
Halkına, namazı ve zekatı emrediyordu ve o, Rabbi katında kendisinden razı
olunan (bir insan)dı. Kitap’ta İdris’i de zikret. Çünkü o, doğru olan bir
peygamberdi. Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik. (Meryem Suresi,
54-57)
O cennet; Biz,
kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız. (Meryem Suresi, 63)
İbrahim’in babası
için bağışlanma dilemesi, yalnızca ona verdiği bir söz dolayısıyla idi.
Kendisine, onun gerçekten Allah’a düşman olduğu açıklanınca ondan uzaklaştı.
Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu. (Tevbe Suresi, 114)
(Allah:) “Ey
Musa” dedi. “Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar
üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol.” (Araf
Suresi, 144)
Doğrusu İbrahim,
yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah’a) yönelen biriydi. (Hud Suresi, 75)
Artık sen sabret;
Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme.
Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca
bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir
kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)
“Ve eline bir
deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma.” Gerçekten, Biz onu
sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah’a) yönelip-dönen
biriydi. Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da
hatırla. Gerçekten Biz onları, katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan
ihlas sahipleri kıldık. Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve
hayırlı olanlardandır. İsmail’i, Elyesa’ı ve Zülkifl’i de hatırla. Hepsi de
hayırlı olanlardandır. Bu, bir zikr’dir. Şüphesiz muttakiler için, elbette
varılacak güzel bir yer vardır. (Sad Suresi, 44-49)
Hani Melekler,
dediler ki: “Meryem, doğrusu Allah kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir.
Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada ve ahirette ‘seçkin, onurlu,
saygındır’ ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır..” (Al-i İmran Suresi, 45)
“Böylece Rabbin
seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana
öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi
senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin,
bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Yusuf Suresi, 6)
Ey iman edenler,
içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin
onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü’minlere karşı alçak gönüllü,
kafirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu,’ Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının
kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu
dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54)
Allah’a ve O’nun
Resûlü’ne iman edenler; işte onlar Rableri katında sıddîklar ve şehidler (veya
şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi
yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır. (Hadid Suresi, 19)
Peygamber,
mü’minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların
anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de, Allah’ın Kitabında birbirlerine
öteki mü’minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf
üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitapta yazılmış bulunmaktadır. (Ahzab
Suresi, 6)
İşte o “Ashab-ı
Meymene”, ne (kutludur o) “Ashab-ı Meymene”. “Ashab-ı Meş’eme” ne (mutsuz ve
uğursuzdur o) “Ashab-ı Meş’eme”. Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.
İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır. (Vakıa Suresi, 8-11)
“Ashab-ı Yemin”,
ne (kutludur o) “Ashab-ı Yemin.”
(Vakıa Suresi, 27)
Müminlerden öyle
erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler;
böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir
değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp
doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da
dilerse azablandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir.
Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 23-24)
Bedevilerden
geride bırakılanlara de ki: “Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme
çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) müslüman olurlar. Bu
durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce
sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azap ile
azaplandırır.” (Fetih Suresi, 16)
Muhammed, Allah’ın
elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında
ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün;
onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler.
Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’taki vasıfları
budur: İncil’deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu
kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış
(ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek
içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve
büyük bir ecir va’detmiştir. (Fetih Suresi, 29)
Sanki onlar,
ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; Arslandan korkup-kaçmışlar. (Müddesir Suresi,
50-51)
(İçlerinde)
Mutedil olan biri dedi ki: “Ben size dememiş miydim? (Allah’ı) Tesbih edip
yüceltmeniz gerekmez miydi?” (Kalem Suresi, 28)
Artık sen sabret;
Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi, Onlar için de acele etme.
Onlar, tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün, sanki gündüzün yalnızca
bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu,) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir
kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? (Ahkaf Suresi, 35)
Hiç şüphesiz o
(Kuran), şerefli bir elçinin kesin sözüdür. (Hakka Suresi, 40)
Sen onların
söylediklerine karşı sabret ve bizim güç sahibi kulumuz Davud’u hatırla; çünkü
o, (her tutum ve davranışında Allah’a) yönelen biriydi (Sad Suresi, 17)
Dediler ki:
“Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz.” (Hicr Suresi, 53)
Biz seni yalnızca
bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik. (Furkan Suresi, 56)
İbrahim, ne yahudi
idi, ne de hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir müslümandı, müşriklerden
de değildi. (Al-i İmran Suresi, 67)
De ki: “Allah
doğru söyledi. Öyleyse Allah’ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim’in dinine
uyun. O, müşriklerden değildi.” (Al-i İmran Suresi, 95)
Siz, insanlar için
çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder,
münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış
olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır,
fakat çoğunluğu fıska sapanlardır. (Al-i İmran Suresi, 110)
Musa kavmine:
“Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah’ındır; ona
kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir.” dedi.
Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık.”
(Musa:) “Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde
halifeler (egemenler) kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek” dedi.
(Araf Suresi, 128-129)
Kendisine
bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf
bırakılanları (müstaz’afları) mirasçılar kıldık. Rabbinin İsrailoğulları’na olan
o güzel sözü (vaadi), sabretmeleri dolayısıyla tamamlandı (yerine geldi).
Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini,
saraylarını) da yerle bir ettik. (Araf Suresi, 137)
(Allah:) “Ey Musa”
dedi. “Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar üzerinde
seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol.” (Araf Suresi, 144)
Ey iman edenler,
Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından
temize çıkardı. O, Allah katında vecihti. (Ahzab Suresi, 69)
“Ancak Allah’a
selim bir kalp ile gelenler başka.” (Şuara Suresi, 89)
Hani o, Rabbine
arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti. (Saffat Suresi,84)
Şüphesiz ebrar
olanlar, elbette nimetler(le donatılmış cennetler) içindedirler. (İnfitar
Suresi, 13)
(Kıyametin)
Geleceği günde, O’nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan
kimi ‘bedbaht ve mutsuz’, (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. (Hud Suresi, 105)
İman edip salih
amellerde bulunanlar ise; işte onlar da, yaratılmışların en hayırlılarıdır. (Beyyine
Suresi, 7)
“Allah, sana
Yahya’yı müjdeler. O, Allah’tan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan, efendi,
iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.” (Al-i İmran Suresi, 39)
|