c7b
c7b- Nimetlerinden
Dolayı Allah’a Hamd Etme
Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a
mahsustur. (Fatiha: 1/2)
Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey
kavmim! Allah'ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın: zira O, içinizden
peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Âlemlerde hiçbir kimseye
vermediğini size verdi. (Maide: 5/20)
Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren
yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden
dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffâreti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin
orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle
azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz
takdirde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara
riayet edin). Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz! (Maide:
5/89)
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve
aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. (Bunca âyet ve delillerden) sonra kafir
olanlar (hâla putları) Rab'leri ile denk tutuyorlar. (En’am: 6/1)
Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd,
âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. (En’am: 6/45)
(Cennette) onların altlarından ırmaklar akarken,
kalplerinde kinden ne varsa hepsini çıkarıp atarız. Ve onlar derler ki:
"Hidayetiyle bizi (bu nimete) kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bizi doğru
yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik. Hakikaten
Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler." Onlara: İşte size cennet; yapmış
olduğunuz iyi amellere karşılık ona vâris kılındınız diye seslenilir. (A’raf:
7/43)
"İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı
lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir." (İbrahim: 14/39)
Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi
analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve
kalpler verdi. (Nahl: 16/78)
Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helal ve
temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun
nimetine şükredin. (Nahl: 16/114)
Allah'ın nimetlerine şükrediciydi. Çünkü Allah,
onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. (Nahl: 16/121)
Sen, yanındakilerle birlikte gemiye
yerleştiğinde: "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de. (Mü’minun:
23/28)
Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip
dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter. (Furkan:
25/58)
Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim
verdik. Onlar: Bizi, mümin kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd
olsun, dediler. (Neml: 27/15)
Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey
insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip) verildi. Doğrusu bu
apaçık bir lütuftur. (Neml: 27/16)
(Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve
dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete
şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, beni
iyi kulların arasına kat. (Neml: 27/19)
(Resûlüm!) De ki: Hamd olsun Allah'a, selam
olsun seçkin kıldığı kullarına. Allah mı daha hayırlı, yoksa O'na koştukları
ortaklar mı? (Neml: 27/59)
Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı
vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde
Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.
(Rum: 30/17-18)
(Cennette şöyle) derler: Bizden tasayı gideren
Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbimiz çok bağışlayan, çok nimet verendir. (Fatır:
35/34)
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun! (Saffat:
37/182)
Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an. (Duha:
93/11)
|