b2
b2- İslamın
Rükünlerinden Biri Olarak Zekat
Namazı tam kılın, zekâtı hakkıyla verin, rükû
edenlerle beraber rükû edin. (Bakara: 2/43)
Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca
Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara
iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı
kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek
dönüp gittiniz. (Bakara: 2/83)
Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz
için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah,
yapmakta olduklarınızı noksansız görür. (Bakara: 2/110)
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına
çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret
gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını
gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve
kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman
sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte
doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır! (Bakara:
2/177)
İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât
verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur,
onlar üzüntü de çekmezler. (Bakara: 2/277)
Kendilerine, ''ellerinizi savaştan çekin, namazı
kılın ve zekâtı verin'', denilen kimseleri görmedin mi? Sonra onlara savaş farz
kılınınca, içlerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla
bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize niçin
yazdın! Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir müddet savaşı farz
kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dünya menfaati önemsizdir,
Allah'tan korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık
edilmez. (Nisa: 4/77)
Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve
müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı
kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte
onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz. (Nisa: 4/162)
Andolsun ki Allah, İsrailoğullarından söz
almıştı. (Kefil olarak) içlerinden on iki de başkan göndermiştik. Allah onlara
şöyle demişti: Ben sizinle beraberim. Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir,
peygamberlerime inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz
(ihtiyacı olanlara Allah rızası için faizsiz borç verirseniz) andolsun ki sizin
günahlarınızı örterim ve sizi, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokarım.
Bundan sonra sizden kim inkar yolunu tutarsa doğru yoldan sapmış olur. (Maide:
5/12)
Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır,
Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı
kılar, zekâtı verirler. (Maide: 5/55)
Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde
öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde
oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse
artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir. (Tevbe: 9/5)
Fakat tevbe eder, namaz kılar ve zekât
verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen bir kavme
âyetlerimizi böyle açıklıyoruz. (Tevbe: 9/11)
Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret
gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından
korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar
bunlardır. (Tevbe: 9/18)
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin
velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru
kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah
rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir. (Tevbe: 9/71)
Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine
yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve
kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah'a varır. (Tevbe: 9/41)
O kimseler, namazı kılarlar, zekâtı verirler;
onlar ahirete de kesin olarak iman ederler. (Lokman: 31/4)
Gizli bir şey konuşmanızdan önce sadakalar
vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre
artık namazı kılın, zekâtı verin‚ Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Allah
yaptıklarınızdan haberdardır. (Mücadele: 58/13)
(Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın
kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle)
geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını)
Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye)
ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi
bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki,
içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak
üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda
çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın,
zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada
iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve
mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok
bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. (Müzzemmil: 73/20)
Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has
kılarak ve hanîfler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât
vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur. (Beyyine: 98/5)
|