a35c
a35c- Sabretmenin
Emredilmesi
Sabır ve namaz ile Allah'tan
yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan kalbi ürperenler
dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir. (Bakara: 2/45)
Ey iman edenler! Sabır ve namaz
ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.
(Bakara: 2/153)
Size bir iyilik dokunsa, bu
onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer
sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz
Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. (Al-i İmran: 3/120)
Nice peygamberler vardı ki,
beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah
yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun
eğmediler. Allah sabredenleri sever. (Al-i İmran: 3/146)
Andolsun ki, mallarınız ve
canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap
verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder
ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.
(Al-i İmran: 3/186)
Ey iman edenler! Sabredin;
(düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve
Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz. (Al-i İmran: 3/200)
Musa kavmine dedi ki:
"Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır.
Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç (Allah'tan korkup günahtan)
sakınanlarındır." (A’raf: 7/128)
Allah ve Resûlüne itaat edin,
birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de
sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal: 8/46)
(Resûlüm!) Sen, sana
vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır.
(Yunus: 10/109)
(Resûlüm!) İşte bunlar sana
vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de
kavmin. O halde sabret. Çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır. (Hud: 11/49)
(Ey Muhammed!) Sabırlı ol,
çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zayi etmez. (Hud: 11/115)
Sabret! Senin sabrın da ancak
Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan
kaygı duyma! (Nahl: 16/127)
Sabah akşam Rablerine, O'nun
rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının
süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil
kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.
(Kehf: 18/28)
(O) göklerin, yerin ve ikisi
arasındaki şeylerin Rabbidir. Şu halde O'na kulluk et; O'na kulluk etmek için
sabırlı ve metânetli ol. O'nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla
benzeri yoktur). (Meryem: 19/65)
Ailene namazı emret; kendin de
ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni
rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir. (Taha: 20/132)
(Resûlüm!) Senden önce
gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda
dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan
(vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin herşeyi hakkıyla
görmektedir. (Furkan: 25/20)
(Resûlüm!) Sen şimdi sabret.
Bil ki Allah'ın vadi gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni
gevşekliğe sevketmesin! (Rum: 30/60)
Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği
emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar,
azim gerektiren işlerdir. (Lokman: 31/17)
(Resûlüm!) Onların
söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zâtı hatırla. O, hep
Allah'a yönelirdi. (Sad: 38/17)
(Resûlüm!) Şimdi sen sabret.
Çünkü Allah'ın vaadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah
Rabbini hamd ile tesbih et. (Mü’min: 40/55)
Onun için (Resûlüm), sen
sabret! Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir
kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa
onlar bize döneceklerdir. (Mü’min: 40/77)
O halde (Resûlum),
peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar
hakkında acele etme, onlar vadedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada
sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan
çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç! (Ahkaf: 46/35)
(Resûlüm!) Onların dediklerine
sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ile tesbih
et. (Kaf: 50/39)
Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü
sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Rabbini hamd ile tesbih et. (Tur:
52/48)
Gerçekten onları imtihan etmek
için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret. (Kamer: 54/27)
Sen Rabbinin hükmünü sabırla
bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz
etmişti. (Kalem: 68/48)
Şayet Rabbinden ona bir nimet
yetişmemiş olsaydı o, mutlaka, kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.
(Kalem: 68/49)
(Resûlüm!) Şimdi sen güzelce
sabret. (Mearic: 70/5)
Onların (müşriklerin)
söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl. (Müzzemmil: 73/10)
Rabbinin rızasına ermek için
sabret. (Müddessir: 74/7)
Sonra iman edenlerden,
birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden
olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir. (Beled: 90/17-18)
|