KURAN
KURAN’DA YAPILAN
BENZETMELER
Kuran’da
bazı ayetlerde birtakım benzetmeler yer alır. Sonsuz hikmet sahibi olan Allah’ın
yaptığı bu benzetmeler son derece etkili, okuyanın o konuda anlayışını açacak
niteliktedir. Benzetmelerin ve tasvirlerin tümü, aktarılan konuyu en etkili ve
anlaşılır şekilde örneklendirmektedir:
Şüphesiz
ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün
kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar
cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız. (Araf
Suresi, 40)
Onların
yaptıkları her işin önüne geçtik, böylece onu savrulmuş toz zerreleri
kılıverdik. (Furkan Suresi, 23)
Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları, fırtınalı bir günde
rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeye güç
yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur. (İbrahim Suresi, 18)
İnkar
edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka birşey işitmeyip (duyduğu veya
bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği
gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl
erdiremezler. (Bakara Suresi, 171)
Allah'ın
dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine
benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir
bilselerdi. (Ankebut Suresi, 41)
Ey iman
edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye
malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın.
Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine
sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından
hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kâfirler topluluğuna hidayet
vermez. (Bakara Suresi, 264)
Onların
bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin
ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini)
helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine
zulmetmektedirler.
(Al-i İmran
Suresi, 117)
Hak olan çağrı
(dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise,
onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin
diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez.
inkâr edenlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir. (Rad Suresi,
14)
Yalnızca Allah'ın
rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip-güçlendirmek için mallarını
infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında
ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur
isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara
Suresi, 265)
Allah'ı birleyen
(Hanif)ler olarak, O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa,
sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere
sürükleyip atmış gibidir. (Hac Suresi, 31)
Eğer Biz
dileseydik, onu bununla yükseltirdik. Ama o yere meyletti (veya yere saplandı),
hevasına uydu. Onun durumu, üstüne varsan dilini sarkıtıp soluyan, kendi başına
bıraksan dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi
yalanlayan topluluğun durumu böyledir. Artık gerçek haberi onlara aktar. Ki
düşünsünler. (Araf Suresi, 176)
Allah'ın ipine
hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki
nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını
uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine
siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete
erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)
Binasının
temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu
üzerine kuran
kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup
onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah,
zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
İman edenler,
derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde
savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde
hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana
baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan): itaat ve maruf (güzel) sözdü.
Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat
gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu. (Muhammed Suresi, 20-21)
Hani onlar, size
hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler
hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda
bulunuyordunuz. İşte orada, iman edenler, sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla
sarsıntıya uğratılmışlardı. (Ahzab Suresi, 10-11)
(Ey Muhammed,)
Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları
yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir. Başlarını dikerek
koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bomboştur.
(İbrahim Suresi, 42-43)
Sur'a
üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar
halinde) süzülüp-giderler. (Yasin Suresi, 51)
O, biri diğeriyle
'tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan
Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte
gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor
musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan)
umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
|