KURAN
KURAN’DA
İNKARCILARIN SIFATLARI
Allah Kuran’da
müminleri en güzel sıfatlarla adlandırdığı gibi, inkarcıları, müşrikleri ve
münafıkları da olabilecek en aşağılık sıfatlara layık görmüştür. Çünkü inkar
edenler suçludurlar. İşledikleri suç ise olabilecek en büyük suçtur. İnsanın
kendini yaratan, kendine can veren Allah’a isyan ve nankörlük etmesi, tüm
evrendeki en büyük suçtur. İnsan Allah’a kul olsun diye yaratılmıştır ve
yaratılış amacını reddederse, karşılığını görür. Allah tarafından ruh ve fizik
olarak olabilecek en aşağılık konuma sokulur. Ve kendisine uygun olarak da en
aşağılık sıfatlarla anılır. İşte Allah inkarcıları Kuran’da şu sıfatlarla
nitelendiriyor:
Şunların hiçbirine
itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık, Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz
getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan), Hayrı engelleyip
sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar, Zorba-saygısız, sonra da kulağı
kesik; (Kalem Suresi, 10-13)
Sanki onlar,
ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; Arslandan korkup-kaçmışlar. (Müddessir Suresi,
50-51)
Kahrolsun Ashab-ı
Uhdud (Buruc Suresi, 4)
Gerçek şu ki, Biz
emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar
ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok
cahildir. Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik
erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mümin erkeklerin ve mümin
kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
(Ahzab Suresi, 72-73)
“Ashab-ı Meş’eme”
ne (mutsuz ve uğursuzdur o) “Ashab-ı Meş’eme”.
(Vakıa
Suresi, 9)
“Ashab-ı
Şimal”, ne (mutsuzdur o) “Ashab-ı Şimal.” (Vakıa Suresi, 41)
En
‘zorlu bedbahtları’ ayaklandığında, (Şems Suresi, 12)
(Geldiklerinde de) Size karşı ‘cimri ve bencildirler.’ Şayet korku gelecek olsa,
ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana
bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük
göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar
iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu
Allah’a göre pek kolaydır. (Ahzab Suresi, 19)
Kavminin
önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: “Ey Şuayb,
seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya
mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz.” (Şuayb:) “Biz istemesek de mi?” dedi.
(Araf Suresi, 88)
Şüphesiz, Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için biz
sana Kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savunucusu olma. (Nisa
Suresi, 105)
Onların
çoğunda ‘verdikleri söze bağlılık’ görmedik, ama onların çoğunu fasıklar (yoldan
çıkanlar) olarak gördük. (Araf Suresi, 102)
Orada
yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler. (Araf Suresi,
119)
Onlara
bir iyilik geldiği zaman “Bu bizim için” dediler; onlara bir kötülük isabet
ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak
yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir;
ama onların çoğu bilmezler. (Araf Suresi, 131)
Bunun
üzerine, ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday
güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve
suçlu-günahkar bir kavim oldular. (Araf Suresi, 133)
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar
her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler,
yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak
benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları
dolayısıyladır. (Araf Suresi, 146)
Şüphesiz, buzağıyı (tanrı) edinenlere Rablerinden bir gazab ve dünya hayatında
bir zillet yetişecektir. İşte Biz, ‘yalan düzüp-uyduranları’ böyle
cezalandırırız. (Araf Suresi, 152)
Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, içinde sürekli kalıcılar
olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.
(Beyyine Suresi, 6)
Onlar,
kendisinden sakındırıldıkları ‘şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca’ onlara:
“Aşağılık maymunlar olunuz” dedik. (Araf Suresi, 166)
Onları
yeryüzünde ayrı ayrı topluluklar olarak paramparça dağıttık. Kimileri salih
(davranışlarda) bulunuyor, kimileri de bunların dışında olan aşağılıklardır.
Onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik, ki dönsünler. (Araf Suresi,
168)
Onlara
kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan
sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan
olmuştu. (Araf Suresi, 175)
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık
(hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır
bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar
gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi,
179)
(Şeytan’ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini
bırakmazlar. (Araf Suresi, 202)
O,
suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak
için (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8)
Gerçek
şu ki, Allah katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez
olan sağırlar ve dilsizlerdir. (Enfal Suresi, 22)
İnsan,
hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, ye’se
düşen bir umutsuzdur. (Fussilet Suresi, 49)
Onları
görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken
göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: “Gerçekten hüsrana uğrayanlar,
kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da
hüsrana uğratmışlardır” dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir
azap içindedirler. (Şura Suresi, 45)
Sonra
gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar, (Vakıa Suresi, 51)
Şeytan
onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah’ın zikrini unutturmuştur. İşte
onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana
uğrayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine
derler ki: “Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka
biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman
itaat etmeyiz. “Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz.” Oysa
Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar. (Haşr Suresi, 11)
Hayır;
çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı ‘kesin bir inatçıdır.” (Müddessir Suresi, 16)
‘Mutsuz-bedbaht’ olan ondan kaçınır. (Ala Suresi, 11)
Hayır;
eğer o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursa, andolsun, onu perçeminden tutup
sürükleyeceğiz; O yalancı, günahkar olan alnından. (Alak Suresi, 15-16)
Ey iman
edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık
Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız,
Allah dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 28)
Ve
andolsun, kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet taddırsak,
kuşkusuz; “Kötülükler benden gidiverdi” der. Çünkü o, şımarıktır, böbürlenendir.
(Hud Suresi, 10)
(Peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok
oldu- gitti.
(İbrahim Suresi,
15)
Ve meleklere:
“Adem’e secde edin” dedik.
İblis
hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden
oldu. (Bakara Suresi, 34)
İnkar
edenlerin örneği bağırıp çağırmadan başka birşey işitmeyip (duyduğu veya
bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve sürekli) haykıran (bir hayvan)ın örneği
gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bundan dolayı akıl
erdiremezler. (Bakara Suresi, 171)
Yoksa
sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar,
ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve
aşağı)dırlar. (Furkan Suresi, 44)
(Allah)
Dedi: “Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim
seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.” (Araf Suresi, 18)
Büyüklük
taslayanlar (müstekbirler de şöyle) dedi: “Biz de, gerçekten sizin inandığınızı
tanımayanlarız.” (Araf Suresi, 76)
Siz
ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin içine, Hayra engel
olan, saldırgan şüpheciyi, (Kaf Suresi, 24-25)
“Zikr
(vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş
bir şımarıktır.” Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir
şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir. (Kamer Suresi, 25-26)
Ve
şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.
(İnfitar Suresi, 14)
(Kıyametin) Geleceği günde, O’nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez.
Artık onlardan kimi ‘bedbaht ve mutsuz’, (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. (Hud
Suresi, 105)
‘Yardım
ve zafer’ (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ın
katındandır. (Ki bununla) İnkar edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin
(helak etsin) ya da ‘umutları suya düşmüşler olarak onları’ tepesi aşağı
getirsin de geri dönüp gitsinler.’
(Al-i İmran
Suresi, 126-127)
|