MÜMİNLERİN DUALARI
MÜMİNLERİN DUALARI
Hamd, Alemlerin Rabbi'nedir. Rahman ve
Rahim'dir. Din gününün malikidir. Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca
Sen'den yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin
yoluna. Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi; 1-7)
Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik
yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır"
demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkar edeni de az bir süre
yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o"
demişti. (Bakara Suresi; 126)
İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin)
sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz bizden (bunu)
kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin";
"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar)
kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet
yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen
tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin.Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi
gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları
arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."
(Bakara Suresi; 127-129)
Onlardan öylesi de vardır ki: "Rabbimiz, bize
dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru"
der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek
seri görendir. (Bakara Suresi; 201-202)
Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa)
çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit
kıl (kaydırma) ve kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi;
250)
"Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya
yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere
yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi
bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın.
Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi; 286)
Onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık
bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler. (Al-i İmran
Suresi; 16)
"Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra
kalplerimizi kaydırma ve katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en
çok olan Sensin Sen. Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları
gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va'dinden cayıp-dönmez." (Al-i İmran
Suresi; 8-9)
Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı,
'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden
kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti. (Al-i İmran Suresi; 35)
Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana
katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.
(Al-i İmran Suresi; 38)
"Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elçiye
uyduk. Böylece bizi şahitlerle
beraber yaz." (Al-i İmran Suresi; 53)
Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı
ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde)
sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka
bir şey değildi. (Al-i İmran Suresi; 147)
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken
Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve
derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin
azabından koru. Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve
aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur. Rabbimiz, biz:
"Rabbinize iman edin" diye imana çağrıda bulunan bir çağırıcıyı işittik, hemen
iman ettik. Rabbimiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi
de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize
ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine
muhalefet etmeyensin." (Al-i İmran Suresi; 191-194)
Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı
tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki:
"Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahitlerle birlikte yaz." (Maide Suresi; 83)
(Musa) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi
bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın." (A'raf
Suresi; 151)
"...Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak
ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın." (A'raf Suresi; 89)
..."Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi
müslüman olarak öldür." (A'raf Suresi; 126)
Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize
zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana
uğrayanlardan olacağız." (A'raf Suresi; 23)
(Musa:) "Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi
bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın. Bize bu dünyada da,
ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı
dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; onu
korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenlere
yazacağım." (A'raf Suresi; 155-156)
Dediler ki: "Biz Allah'a tevekkül ettik;
Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma. Ve bizi,
kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar." (Yunus Suresi; 85-86)
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a
ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar
verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını
yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı
azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." (Yunus Suresi; 88)
"Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu
yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve
yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim
hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." (Yusuf Suresi; 101)
(İbrahim) "Rabbimiz, gerçekten ben,
çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye
yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle
Sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım
ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler. Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim
saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiç
bir şey Allah'a gizli kalmaz." (İbrahim Suresi; 37-38)
Onlara (anne ve babaya) acıyarak alçakgönüllülük
kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen
de onları esirge." (İsra Suresi; 24)
Ve de ki: "Rabbim, beni (girilecek yere) doğru
bir girdirişle girdir ve (çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve
katından bana yardımcı bir kuvvet ver." (İsra Suresi; 80)
"Rabbim" dedi (Nuh). "Beni yalanlamalarına
karşılık, bana yardım et." (Müminun Suresi; 26)
Böylece sen, beraberinde olanlarla gemiye
bindiğinde o zaman de ki: "Bizi o zulmeden kavimden kurtaran Allah'a hamdolsun."
Ve de ki: "Rabbim, beni kutlu bir konakta indir, sen konuklayanların en
hayırlısısın." (Müminun Suresi; 28-29)
(Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin
zikridir. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman;demişti ki: "Rabbim, şüphesiz
benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle
mutsuz olmadım. Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım,
benim karım da bir kısırdır. Artık bana kendi katından bir yardımcı armağan et.
Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden)
razı olunan(lardan) kıl." (Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz biz seni, adı
Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiç bir adaş
kılmamışız." Dedi ki: "Rabbim, karım kısır iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben
de yaşlılığın son basamağındayım." (Meryem Suresi; 2-8)
"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan
olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur. Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün,
beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla" (İbrahim Suresi; 40-41)
(Musa) Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç. Bana
işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz; ki söyleyeceklerimi kavrasınlar.
Ailemden bana bir yardımcı kıl. Kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir.
Onu işimde ortak kıl. Böylece seni çok tesbih edelim. Ve seni çok zikredelim.
Şüphesiz sen bizi görüyorsun." (Taha Suresi; 25-35)
Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış
vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi
sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka ilah yoktur,
sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. Bunun
üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz, iman edenleri
böyle kurtarırız. (Enbiya Suresi; 87-88)
Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu:
"Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın." (Enbiya
Suresi; 89)
De ki: "Rabbim, eğer onlara va'dolunan (azab)ı
mutlaka bana göstereceksen, Rabbim, bu durumda beni zulmeden kavmin içinde
bırakma." (Müminun Suresi; 93-94)
Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, sen
merhamet edenlerin en hayırlısısın." (Müminun Suresi; 118)
O gençler, mağaraya sığındıkları zaman,
demişlerdi ki: "Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu
kolaylaştır (bizi başarılı kıl). (Kehf Suresi; 10)
(Peygamber) Dedi ki: "Rabbim, beni
yalanlamalarına karşı bana yardım et." (Müminun Suresi; 39)
Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından
sana sığınırım. Ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım
Rabbim." (Müminun Suresi; 97-98)
Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve
soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva
sahiplerine önder kıl," diyenlerdir. (FurkanSuresi; 74)
(İbrahim:) "Rabbim, bana hüküm (ve hikmet)
bağışla ve beni salih olanlara kat; sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk
dili (lisan-ı sıdk) ver. Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından
kıl. Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır. Ve beni (insanların)
diriltilecekleri gün küçük düşürme." (Şuara Suresi; 83-87)
Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni
yalanladı. Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni
ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar." (Şuara Suresi; 117-118)
(Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü
ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut
olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların
arasına kat." (Neml Suresi; 19)
(Musa) Dedi ki: "Rabbim, gerçekten, ben kendi
nefsime zulmettim, artık beni bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz.
O, bağışlayandır, esirgeyendir. Dedi ki: "Rabbim, bana verdiğin nimetler adına,
artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım." (Kasas Suresi; 16-17)
Böylece oradan korku içinde (çevreyi)
gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar" dedi.
(Kasas Suresi; 21)
(Musa) Hemencecik onların sürülerini suladı,
sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra
muhtacım." (Kasas Suresi; 24)
(Lut) Dedi ki: "Rabbim, fesat çıkaran (bu) kavme
karşı bana yardım et." (Ankebut Suresi; 30)
"Rabbim, beni, annemi, babamı, mü'min olarak
evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere
yıkımdan başkasını arttırma." (Nuh Suresi; 28)
Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki:
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve
kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten sen, çok
şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Haşr Suresi; 10)
(Süleyman:) "Rabbim, beni bağışla ve benden
sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen,
karşılıksız armağan edensin." (Sad Suresi; 35)
Arş'ı yüklenmekte
olanlar ve çevresinde bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih etmekte, O'na iman
etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz, rahmet ve ilim
bakımından her şeyi kuşatıp-sardın, tevbe edenler ve senin yoluna tabi olanlara
mağfiret et ve onları cehennem azabından koru. Rabbimiz, onları Adn cennetlerine
sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih
olanları da. Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.
Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen, kimi kötülüklerden korumuşsan,
gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Mümin
Suresi; 7-9)
Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle
davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu.
Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü
(erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne
ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde
bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver.
Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim
ve gerçekten ben müslümanlardanım." İşte bunlar; yaptıklarının en güzelini kabul
ederiz ve kötülüklerinden geçeriz; (bunlar) cennet halkı içindedirler. (İşte
bu,) Onlara va'dolunan doğru bir vaattir. (Ahkaf Suresi; 15-16)
..."Ey Rabbimiz, biz sana tevekkül
ettik ve 'içten sana yöneldik.' Dönüş sanadır. Rabbimiz, bizi inkar edenler için
bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün
ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin." (Ahkaf Suresi; 4-5)
Allah, iman edenlere de Firavun'un
karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana kendi katında, cennette bir
ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler
topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi; 11)
(İbrahim:) "Rabbim, bana salihlerden
(olan bir çocuk) armağan et." (Saffat Suresi; 100)
Nuh "Rabbim, yeryüzünde kafirlerden
yurt edinen hiç kimseyi bırakma." dedi. "Çünkü Sen onları bırakacak olursan,
Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kötülükten sınırı aşan
(facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar." (Nuh Suresi; 26-27)
|