Peygamberlerin Karşılaştıkları Güçlükler Karşısında Sabretmelerini
Öğütleyen Ayetler
Peygamberlerin
Karşılaştıkları Güçlükler Karşısında Sabretmelerini Öğütleyen Ayetler
Rabbinin yoluna
hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et.
Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.
Eğer ceza verecekseniz, size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer
sabrederseniz, andolsun bu, sabredenler için daha hayırlıdır. Sabret; senin
sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta
oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme. (Nahl Suresi, 125-127)
Şimdi onlar bu
söze (Kur'an'a) inanmayacak olurlarsa sen, onların peşi sıra esef ederek kendini
kahredeceksin (öyle mi)? (Kehf Suresi, 6)
Eğer Rabbinden
geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı muhakkak
(yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu. Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı
ol, güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt).
Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut
olabilesin. (Taha Suresi, 129-130)
Öyleyse onların
sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, sakladıklarını da, açığa
vurduklarını da biliyoruz. (Yasin Suresi, 76)
Onların hidayete
ermesi, senin üzerinde (bir yükümlülük) değildir. Ancak Allah, dilediğini
hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten
siz, ancak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaçla) infak etmezsiniz.
Hayırdan her ne infak ederseniz -haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın- size
eksiksizce ödenecektir. (Bakara Suresi, 272)
Kesin olarak
biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar, seni
yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar. (En’am
Suresi, 33)
Sen, onlara karşı
hüzne kapılma ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içinde olma. (Neml
Suresi, 70)
Sen, artık Allah'a
tevekkül et; çünkü sen apaçık olan hak üzerindesin.
Çünkü gerçekten
sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı
işittiremezsin.
Ve sen körleri
düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, ayetlerimize
iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte müslüman olanlar bunlardır. (Neml
Suresi, 79-81)
Bunlar, apaçık
olan Kitabın ayetleridir. Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini
kahredeceksin (öyle mi?) Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize)
indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir. (Şuara Suresi, 2-4)
Ey Peygamber,
kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudiler'den küfür
içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana
gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar,
kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın,
o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse,
artık onun için sen Allah'tan hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar,
Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma,
ahirette onlar için büyük bir azab vardır. (Maide Suresi, 41)
Onların demelerine
karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem
bakımından köklü bir tutum) ile kopup-ayrıl. (Mümezzil Suresi, 10)
Öyleyse sen
emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme. Şüphesiz o alay
edenlere (karşı) biz sana yeteriz. Ki onlar, Allah ile beraber başka ilahları
(ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir. Andolsun, onların
söylemekte olduklarına karşı senin göğsünün daraldığını biliyoruz. Sen Rabbini
hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine
ibadet et. (Hicr Suresi, 94-99)
Gerçek şu ki, sen,
sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O,
hidayete erecek olanları daha iyi bilendir. (Kasasl Suresi, 56)
|