Dağlar
Dağlar
Yeryüzünde, onları
sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar
açtık. (Enbiya Suresi, 31)
O, gökleri dayanak
olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır
diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz
gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik.
(Lokman Suresi, 10)
Sizden misak almış
ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı
yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız." (Bakara
Suresi, 63)
Hani sizden misak
almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (Kitaba) sımsıkı
sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve başkaldırdık."
İnkârları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki:
"inanıyorsanız, inancınız size ne kötü şey emrediyor?" (Bakara Suresi, 93)
Rabbinizden bir
fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde
Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip-ilettiyse, siz
de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız. (Bakara Suresi,
198)
Hani İbrahim:
"Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:)
"inanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için"
dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp)
her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak
gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sahibidir." (Bakara Suresi, 260)
"(Allah'ın) Ad
(kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle)
yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan
evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde
bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın." (Araf Suresi, 74)
Musa tayin edilen
sürede gelince ve Rabbi O’nunla konuşunca: "Rabbim, bana göster, Seni göreyim"
dedi. (Allah:) "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar
kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça
etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne yücesin (Rabbim).
Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi. (Araf Suresi, 143)
Bir zamanlar dağı,
sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine
düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın
ve onda olanı düşünün, ki sakınasınız." (Araf Suresi, 171)
(Gemi) Onlarla
dağlar gibi dalga(lar) içinde yüzüyorken Nuh, bir kenara çekilmiş olan oğluna
seslendi: "Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kâfirlerle birlikte olma." (Oğlu)
Dedi ki: "Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur." Dedi ki: "Bugün
Allah'ın emrinden, esirgeyen olan (Allah)dan başka bir koruyucu yoktur." Ve
ikisinin arasına dalga girdi, böylece o da boğulanlardan oldu. Denildi ki: "Ey
yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut." Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de)
Cudi (dağı) üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: "Uzak olsunlar" denildi. (Hud
Suresi, 42-44)
Eğer kendisiyle
dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kuran
olsaydı (yine bu Kuran olurdu). Hayır, emrin tümü Allah'ındır. iman edenler hâlâ
anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete
erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah'ın va’di gelinceye kadar, yaptıkları
dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına
inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.) (Rad
Suresi, 31)
Gerçek
şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları
yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir
karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46)
Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. (Hicr Suresi, 82)
Sizi
sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı, ırmaklar ve yollar da (kıldı).
Umulur ki doğru yolu bulursunuz. (Nahl Suresi, 15)
Dağları
yürüteceğimiz gün, yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada
toplamışız da, içlerinden hiçbirini dışarıda bırakmamışızdır. (Kehf Suresi, 47)
"Bana
demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi.
Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: "Bana getirin,
üzerine eritilmiş bakır dökeyim." (Kehf Suresi, 96)
Andolsun,
siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz. Neredeyse bundan dolayı,
gökler paramparça olacak, yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.
(Meryem Suresi,
89-90)
Sana dağlar
hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak" (Taha
Suresi, 105)
Yeryüzünde, onları
sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar
açtık. (Enbiya Suresi, 31)
Ve (daha çok)
Tur-i Sina'da çıkan bir ağaç (türü de yarattık); o yağlı ve yiyenlere bir katık
olarak bitmekte (ürün vermekte)dir. (Müminun Suresi, 20)
Görmedin mi ki,
Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte, sonra da onları üst
üste yığmaktadır; böylece, yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün.
Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir, onu dilediğine
isabet ettirir de, dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse
gözleri kamaştırıp götürüverecektir. (Nur Suresi, 43)
|