2d11
2d11-
Peygamberlerin Birer İnsan Oluşu
Hiçbir insanın, Allah'ın
kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara:
Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi
gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe halis kullar
olunuz. (Al-i İmran: 3/79)
Muhammed, ancak bir
peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da
öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri
dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri
mükâfatlandıracaktır. (Al-i İmran: 3/144)
Andolsun ki içlerinden,
kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini
temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle
Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık
bir sapıklık içinde idiler. (Al-i İmran: 3/164)
Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı
gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa
Mesîh, ancak Allah'ın resûlüdür, (o) Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı "kün: Ol"
kelimesi (nin eseri) dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gönderilmiş,
yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde
Allah'a ve peygamberlerine iman edin. "(Tanrı) üçtür" demeyin, sizin için
hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu
olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak
Allah yeter. (Nisa: 4/171)
Meryem oğlu Mesîh ancak bir
resûldür. Ondan önce de (birçok) resûller gelip geçmiştir. Anası da çok doğru
bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara delilleri nasıl
açıklıyoruz, sonra bak nasıl (haktan) yüz çeviriyorlar. (Maide: 5/75)
De ki: Ben size, Allah'ın
hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir
meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören
hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz? (En’am: 6/50)
(Allah'ın azabından) sakınıp da
rahmete nâil olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size
bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?" (A’raf: 7/63)
Sizi uyarmak için içinizden bir
adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?
Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta
sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa
eresiniz." (A’raf: 7/69)
Musa, kızgın ve üzgün bir halde
kavmine dönünce: "Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin
emrini (beklemeyip) acele mi ettiniz?" dedi. Tevrat levhalarını yere attı ve
kardeşinin (Harun'un) başını tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi):
"Anam oğlu! Bu kavim beni cidden zayıf gördüler ve nerede ise beni
öldüreceklerdi. Sen de düşmanları bana güldürme ve beni bu zalim kavimle beraber
tutma!" dedi. (A’raf: 7/150)
Musa'nın öfkesi dinince
levhaları aldı. Onlardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidayet ve rahmet
(haberi) vardı. (A’raf: 7/154)
De ki: "Ben, Allah'ın
dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip
değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana
hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve
müjdeleyiciyim." (A’raf: 7/188)
Allah seni affetti. Fakat doğru
söyleyenler sana iyice belli olup, sen yalancıları bilinceye kadar onlara niçin
izin verdin? Tevbe: 9/43)
Andolsun size kendinizden öyle
bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O,
size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. (Tevbe: 9/28)
İçlerinden bir adama: İnsanları
uyar ve iman edenlere, Rableri katında yüksek bir doğruluk makamı olduğunu
müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o
kafirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler? (Yunus: 10/2)
Ben size: "Allah'ın hazineleri
benim yanımdadır" demiyorum, gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum,
sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için, "Allah onlara asla bir hayır
vermeyecektir" diyemem. Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir. Onları
kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum." (Hud: 11/31)
Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u
(gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Siz yalan uyduranlardan başkası değilsiniz. (Hud: 11/50)
Senden önce de ancak şehirler
halkından kendilerine vahyettiğimiz kişiler gönderdik. (Kafirler) yeryüzünde hiç
gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler!
Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hâla aklınızı kullanmıyor
musunuz? (Yusuf: 12/109)
Andolsun senden önce de
peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni
olmadan hiçbir peygamber için mucize getirme imkânı yoktur. Her müddetin
(yazıldığı) bir kitap vardır. (Ra’d: 13/38)
Peygamberleri dedi ki: Gökleri
ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan
bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak içi sizi (hak
dine) çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey
değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek
istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin! (İbrahim: 14/10)
Peygamberleri onlara dediler
ki: "(Evet) biz sizin gibi bir insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini
kullarından dilediğine lütfeder. Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil
getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansınlar." (İbrahim: 14/11)
Senden önce de, kendilerine
vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer
bilmiyorsanız, bilenlere sorun. (Nahl: 16/43)
"Yahut da altından bir evin
olmalı, ya da göğe çıkmalısın. Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece
(göğe) çıktığına da asla inanmayız." De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece
beşer bir elçiyim. (İsra: 17/93)
Zaten, kendilerine hidayet
rehberi geldiğinde, insanların (buna) inanmalarını sırf, "Allah, peygamber
olarak bir beşeri mi gönderdi?" demeleri engellemiştir. (İsra: 17/94)
Şunu söyle: Eğer yeryüzünde
yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten, peygamber
olarak bir melek gönderirdik. (İsra: 17/95)
De ki: Ben, yalnızca sizin gibi
bir beşerim. (Şu var ki) bana, İlâh'ınızın, sadece bir İlâh olduğu vahyolunuyor.
Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette
hiçbir şeyi ortak koşmasın. (Kehf: 18/110)
Musa, birden içinde bir korku
duydu. (Taha: 20/67)
Biz, senden önce de,
kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik.
Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz. (Enbiya: 21/7)
Biz onları (peygamberleri),
yemek yemez birer (cansız) ceset olarak yaratmadık. Onlar (bu dünyada) ebedi de
değillerdir. (Enbiya: 21/8)
Biz, senden önce de hiçbir
beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar?
(Enbiya: 21/34)
Bunun üzerine, kavminin inkarcı
ileri gelenleri şöyle dediler: "Bu, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka
bir şey değildir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber
göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz geçmişteki
atalarımızdan böyle bir şey duymadık." (Mü’minun: 23/24)
"Bu, yalnızca kendisinde
delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin
bakalım." (Mü’minun: 23/25)
Onun kavminden, kafir olup
ahirete ulaşmayı inkar eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz
varlıklı kişiler: "Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandır! sizin
yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer." (Mü’minun: 23/33)
"Gerçekten, sizin gibi bir
beşere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz." (Mü’minun: 23/34)
Bu yüzden dediler ki: Kavimleri
bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız? (Mü’minun:
23/47)
"Ey Peygamberler! Temiz olan
şeylerden yeyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla
bilmekteyim." (Mü’minun: 23/51)
Onlar (bir de) şöyle dediler:
Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir
melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı! (Furkan: 25/7)
(Resûlüm!) Senden önce
gönderdiğimiz bütün peygamberler de hiç şüphesiz yemek yerler, çarşılarda
dolaşırlardı. (Ey insanlar!) Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan
(vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin herşeyi hakkıyla
görmektedir. (Furkan: 25/20)
Sen de ancak bizim gibi bir
insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir. (Şuara:
26/154)
Sen de, ancak bizim gibi bir
beşersin. Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz. (Şuara: 26/186)
Asânı at! Musa (asâyı atıp) onu
yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı. (Kendisine dedik ki):
Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz. (Neml: 27/10)
Şehirde korku içinde, (etrafı)
gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse,
feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardım isteyene) dedi ki:
Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın! (Kasas: 28/18)
Musa dedi ki: Rabbim! Ben
onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum. (Kasas: 28/33)
Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût
onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona:
Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta)
kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler. (Ankebut: 29/33)
Elçilere dediler ki: Siz de
ancak bizim gibi birer insansınız. Rahman, herhangi bir şey indirmedi. Siz ancak
yalan söylüyorsunuz. (Yasin: 36/15)
Muhakkak sen de öleceksin,
onlar da ölecekler. (Zümer: 39/30)
De ki: Ben de ancak sizin gibi
bir insanım. Bana İlâhınızın bir tek İlâh olduğu vahy olunuyor. Artık O'na
yönelin, O'ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline! (Fussilet: 41/6)
Allah bir insanla ancak vahiy
yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona
dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir. (Şura: 42/51)
O, sadece kendisine nimet
verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. (Zuhruf: 43/59)
Aralarından bir uyarıcının
gelmesine şaştılar da, kafirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir." (Kaf:
50/2)
"Aramızdan bir beşere mi
uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz" dediler.
(Kamer: 54/24)
Çünkü ümmîlere içlerinden,
kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti
öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık
içindeydiler. (Cuma: 62/2)
(O azabın sebebi) şu ki, onlara
peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi
doğru yola götürecekmiş? dediler, inkar ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da
hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
(Teğabun: 64/6)
|