2e
2e- Peygamberlerin
Mucizeleri
2e1-
Peygamberlerin Mucizelerle Desteklenmesi
Musa (çölde) kavmi için su
istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki
kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın rızkından
yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik. (Bakara: 2/60)
Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı
verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da
mucizeler verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. (Ne var ki)
gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe, ona karşı büyüklük
tasladınız. (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını
da öldürdünüz. (Bakara: 2/87)
Andolsun Musa size apaçık
mucizeler getirmişti. Sonra onun ardından, zalimler olarak buzağıyı (tanrı)
edindiniz. (Bakara: 2/92)
Andolsun ki sana apaçık âyetler
indirdik. (Ey Muhammed!) Onları ancak fâsıklar inkar eder. (Bakara: 2/99)
O, İsrailoğullarına bir elçi
olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size
çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir.
Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca
evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan
kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır. (Al-i İmran: 3/49)
Benden önce gelen Tevrat'ı
doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için
gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun,
bana da itaat edin. (Al-i İmran: 3/50)
Allah buyurmuştu ki: Ey İsa!
Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkar edenlerden
arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kafirlerden üstün kılacağım. Sonra
dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda
ben hükmedeceğim. (Al-i İmran: 3/55)
"Doğrusu Allah bize, (gökten
inen) ateşin yiyeceği (yakıp kor edeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir
peygambere inanmamamızı emretti" diyenlere şöyle de: Size, benden önce
mucizelerle, (özellikle) dediğiniz (mucize) ile nice peygamberler geldi. Eğer
doğru insanlar iseniz, ya onları niçin öldürdünüz? (Al-i İmran: 3/183)
(Resûlüm!) Eğer seni
yalancılıkla itham ettilerse (yadırgama); gerçekten, senden önce apaçık
mucizeler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamberler de
yalancılıkla itham edildi. (Al-i İmran: 3/184)
Allah o zaman şöyle diyecek:
"Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni
mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de
yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı),
hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir
şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine
benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim
iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını (seni öldürmekten)
engellemiştim; kendilerine apaçık deliller (mucizeler) getirdiğin zaman
içlerinden inkar edenler, "Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değildir"
demişlerdi. (Maide: 5/110)
Allah da şöyle buyurdu: Ben onu
size şüphesiz indireceğim; ama bundan sonra içinizden kim inkar ederse, kâinatta
hiç bir kimseye etmediğim azabı ona edeceğim! (Maide: 5/115)
Semûd kavmine de kardeşleri
Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir
mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin,
(içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar. (A’raf:
7/73)
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı
(gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü,
tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra
yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha
hayırlıdır. (A’raf: 7/85)
İşte o ülkeler... Onların
haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara
apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman
edecek değillerdi. İşte kafirlerin kalplerini Allah böyle mühürler. (A’raf:
7/101)
Sonra onların ardından Musa'yı
mucizelerimizle Firavun ve kavmine gönderdik de o mucizeleri inkar ettiler; ama,
bak ki, fesatçıların sonu ne oldu! (A’raf: 7/103)
Allah hakkında gerçekten
başkasını söylememek benim üzerime borçtur. Size Rabbinizden açık bir delil
getirdim; artık İsrailoğullarını benimle bırak!" (A7raf: 7/105)
(Firavun) dedi ki: Eğer bir
mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım. (A7raf:
7/106)
Bunun üzerine Musa asâsını yere
attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi! (A’raf: 7/107)
Ve elini (cebinden) çıkardı.
Birdenbire o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi. (A7raf: 7/108)
Biz de Musa'ya, "Asânı at!"
diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
(A’raf: 7/117)
Biz İsrailoğullarını oymaklar
halinde oniki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asânı
taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği
yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve
bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki:) "Size verdiğimiz rızıkların
temizlerinden yeyin." Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil
kendilerine zulmediyorlardı. (A’raf: 7/160)
Bir zamanlar dağı
İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar.
"Size verdiğimi (Kitab'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki
korunasınız" dedik. (A’raf: 7/171)
Onlara kendilerinden
evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen halkının
ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler
getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi
kendilerine zulmetmekte idiler. (Tevbe: 9/70)
Andolsun ki sizden önce,
peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdiği halde (yalanlayıp)
zulmettiklerinden dolayı nice milletleri helâk ettik; zaten onlar iman edecek
değillerdi. İşte biz suçlu kavimleri böyle cezalandırırız. (Yunus: 10/13)
Sonra onun arkasından birçok
peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat
onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların
kalplerini biz böyle mühürleriz. (Yunus: 10/74)
Sonra onların ardından da
Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar
kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular. (Yunus: 10/75)
Ey kavmim! İşte size mucize
olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük
dokundurmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar. (Hud: 11/64)
Andolsun ki Musa'yı da
mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun'a ve onun ileri gelenlerine
gönderdik. Fakat onlar Firavun'un emrine uydular. Oysa Firavun'un emri doğru
değildi. (Hud: 11/96-97)
Müjdeci gelince, gömleği onun
yüzüne koyar koymaz (Ya'kub) görür oldu. Ben size: "Allah tarafından (vahiy ile)
sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim" demedim mi! dedi. (Yusuf: 12/96)
Andolsun ki Musa'yı da: Kavmini
karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş kavimlerin başına
getirdiği felâket) günlerini hatırlat, diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz
ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır. (İbrahim: 14/5)
Peygamberleri onlara dediler
ki: "(Evet) biz sizin gibi bir insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini
kullarından dilediğine lütfeder. Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil
getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansınlar." (İbrahim: 14/11)
Biz onlara mucizelerimizi
vermiştik; fakat onlardan yüz çevirmişlerdi. (Hicr: 15/81)
Apaçık mucizeler ve kitaplarla
(gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp
anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik. (Nahl: 16/44)
Bizi, âyetler (mucizeler)
göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır.
Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik.
Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz
âyetleri ancak korkutmak için göndeririz. (İsra: 17/59)
Andolsun biz, Musa'ya açık açık
dokuz âyet verdik. Haydi İsrailoğullarına sor. Musa onlara geldiğinde Firavun
ona, "Ey Musa! dedi, senin büyülenmiş olduğunu sanıyorum!" (İsra: 17/101)
Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?
(Taha: 20/17)
O, benim asâmdır, dedi, ona
dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım
da vardır. (Taha: 20/18)
Allah: Yere at onu, ey Musa!
dedi. (Taha: 20/19)
Onu hemen yere attı. Bir de ne
görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi! (Taha: 20/20)
Allah buyurdu: Al onu! Korkma!
Biz onu şimdi ilk haline sokacağız. (Taha: 20/21)
Bir de elini koltuğunun altına
sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.
(Taha: 20/22)
Haydi, ona gidin de deyin ki:
Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder;
onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir âyet getirdik. Kurtuluş, hidayete
uyanlarındır. (Taha: 20/47)
"Sağ elindekini at da, onların
yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye
varsa (ne yapsa) iflah olmaz." (Taha: 20/69)
Andolsun ki biz Musa'ya:
Kullarımla birlikte geceleyin yola çık da (size) yetişilmesinden korkmaksızın ve
(boğulmaktan) endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç, diye
vahyetmiştik. (Taha: 20/77)
Sonra âyetlerimizle ve apaçık
bir fermanla Musa ve kardeşi Harun'u Firavun'a ve ileri gelenlerine gönderdik.
Onlar ise kibre kapıldılar ve ululuk taslayan bir kavim oldular. (Mü’minun:
23/45-46)
Musa: Sana apaçık bir şey
getirmiş olsam da mı? dedi. (Şuara: 26/30)
Bunun üzerine Musa asâsını
atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş)! (Şuara:
26/32)
Elini de (koynundan) çıkardı; o
da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)! (Şuara: 26/33)
Sona Musa asâsını attı; bir de
ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor! (Şuara: 26/45)
Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile
denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı),
her bölük koca bir dağ gibi oldu. (Şuara: 26/63)
Salih: İşte (mucize) bu dişi
devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir,
dedi. (Şuara: 26/155)
Ona bir kötülükle ilişmeyin,
yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir. (Şuara: 26/156)
Asânı at! Musa (asâyı atıp) onu
yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı. (Kendisine dedik ki):
Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz. (Neml: 27/10)
Elini koynuna sok da kusursuz
bembeyaz çıksın. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artık
yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır. (Neml: 27/12)
(Elçiler, hediyelerle)
Süleyman'a gelince şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın
bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hediyenizle (ben değil) siz
sevinirsiniz. (Neml: 27/36)
(Ey elçi!) Onlara dön; iyi
bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamıyacakları ordularla gelir, onları
muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız! (Neml: 27/37)
"Elini koynuna sok; kusursuz,
bembeyaz çıkacaktır. Korkudan (açılan) kollarını kendine çek. İşte bu ikisi
Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü
onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır" (diye seslenildi). (Kasas: 28/32)
Eğer seni yalanlıyorlarsa
(üzülme), onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. (Oysa ki) peygamberleri onlara
açık âyetler (mucizeler), sahifeler ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi. (Fatır:
35/25)
Bunun sebebi, peygamberleri
kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkar etmeleri idi. Allah da
kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.
(Mü’min: 40/22)
Andolsun ki biz Musa'yı
mucizelerimiz ve apaçık hüccetle, Firavun, Hâmân ve Karun'a gönderdik. Onlar:
Bu, çok yalancı bir sihirbazdır! dediler. (Mü’min: 40/23-24)
Firavun ailesinden olup,
imanını gizleyen bir mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı "Rabbim Allah'tır"
diyor diye öldürecek misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler
getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi
tehdit ettiğinin (azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah,
haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez. (Mü’min: 40/28)
Andolsun ki, (Musa'dan) önce
Yusuf da size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında
şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince "Allah ondan sonra peygamber
göndermez" dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.
(Mü’min: 40/34)
(Bekçiler:) Size
peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi? derler. Onlar da:
Getirdiler, cevabını verirler. (Bekçiler ise): O halde kendiniz yalvarın,
derler. Halbuki kafirlerin yalvarması boşunadır. (Mü’min: 40/50)
Andolsun, senden önce de
peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var,
durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber Allah'ın izni
olmaksızın herhangi bir âyeti kendiliğinden getiremez. Allah'ın emri gelince de
hak uygulanır ve o zaman bâtılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır. (Mü’min:
40/78)
Peygamberleri onlara apaçık
bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşerî) bilgiye güvendiler (onu
alaya aldılar). Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi. (Mü’min: 40/83)
Andolsun biz Musa'yı
âyetlerimizle Firavun'a ve onun ileri gelen adamlarına göndermiştik de Musa: Ben
âlemlerin Rabbinin elçisiyim, demişti. (Zuhruf: 43/46)
Onlara gösterdiğimiz her bir
âyet (mucize) diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye onları azaba
uğrattık. (Zuhruf: 43/48)
Allah'a karşı ululuk
taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum. (Duhan: 44/19)
Onlara, içinde açık bir imtihan
bulunan işaretler verdik. (Duhan: 44/33)
Musa'da da (ibretler vardır).
Onu apaçık bir delil ile Firavun'a göndermiştik. (Zariyat: 51/38)
Gerçekten onları imtihan etmek
için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret. (Kamer: 54/27)
Onlara, suyun aralarında
paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin. (Kamer:
54/28)
Andolsun biz peygamberlerimizi
açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için
beraberlerinde kitabı ve mîzanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük
bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve
peygamberlerine gayba inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz
Allah kuvvetlidir, daima üstündür. (Hadid: 57/25)
Allah'a ve Resûlüne karşı
gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz
apaçık âyetler indirmişizdir. Kafirler için küçük düşürücü bir azap vardır.
(Mücadele: 58/5)
Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey
İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'ı
doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici
olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık
bir büyüdür, dediler. (Saf: 61/6)
(O azabın sebebi) şu ki, onlara
peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi
doğru yola götürecekmiş? dediler, inkar ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da
hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
(Teğabun: 64/6)
Ancak, (bildirmeyi) dilediği
peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar,
(Cin: 72/27)
Ve ona en büyük mucizeyi
gösterdi. (Naziat: 79/20)
Semûd kavmi azgınlığı yüzünden
(Allah'ın elçisini) yalanladı. Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için)
atıldığında, Allah'ın Resûlü onlara: "Allah'ın devesine ve onun su hakkına
dokunmayın!" dedi. Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine
Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk
etti. (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya! (Şems:
91/11-15)
|