2k27b
2k27b- Ashab-ı
Kehf
(Resûlüm)! Yoksa sen, bizim
âyetlerimizden (sadece) Kehf ve Rakîm sahiplerinin ibrete şâyan olduklarını mı
sandın? (Kehf: 18/9)
O (yiğit) gençler mağaraya
sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan
bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi. (Kehf: 18/10)
Bunun üzerine biz de o mağarada
onların kulaklarına nice yıllar perde koyduk (uykuya daldırdık). (Kehf: 18/11)
Sonra da iki guruptan (Ashâb-ı
Kehf ile hasımlarından) hangisinin kaldıkları müddeti daha iyi hesap edeceğini
görelim diye onları uyandırdık. (Kehf: 18/12)
Biz sana onların başından
geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanmış
gençlerdi. Biz de onların hidayetini arttırdık. (Kehf: 18/13)
Onların kalplerini metîn
kıldık. O yiğitler (o yerin hükümdarı karşısında) ayağa kalkarak dediler ki:
"Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O'ndan başkasına tanrı
demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz. (Kehf: 18/14)
Şu bizim kavmimiz Allah'tan
başka tanrılar edindiler. Bari bu tanrılar konusunda açık bir delil getirseler.
(Ne mümkün!) Öyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zalimi var mı? (Kehf:
18/15)
(İçlerinden biri şöyle
demişti:) "Madem ki siz onlardan ve onların Allah'ın dışında tapmakta oldukları
varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetini
yaysın ve işinizde sizin için fayda ve kolaylık sağlasın." (Kehf: 18/16)
(Resûlüm! Orada bulunsaydın)
güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol
taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından
rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı). İşte bu, Allah'ın
âyetlerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de
hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın. (Kehf:
18/17)
Kendileri uykuda oldukları
halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de
mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına
muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile
dolardı. (Kehf: 18/18)
Böylece biz, aralarında
birbirlerine sormaları için onları uyandırdık: İçlerinden biri: "Ne kadar
kaldınız?" dedi. (Kimi) "Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık" dediler;
(kimi de) şöyle dediler: "Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir. Şimdi
siz, içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin)
hangi yiyeceği daha temiz ise size ondan erzak getirsin; ayrıca, nâzik davransın
(gizli hareket etsin) ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." (Kehf: 18/19)
"Çünkü onlar eğer size muttali
olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o
zaman ebediyen iflah olmazsınız." (Kehf: 18/20)
Böylece (insanları) onlardan
haberdar ettik ki, Allah'ın vadinin hak olduğunu, kıyametin şüphe götürmez
olduğunu bilsinler. Hani onlar aralarında Ashâb-ı Kehf'in durumunu
tartışıyorlardı. Dediler ki: "Üzerlerine bir bina yapın. Rableri onları daha iyi
bilir." Onların durumuna vâkıf olanlar ise: "Bizler, kesinlikle onların
yanıbaşlarına bir mescit yapacağız" dediler. (Kehf: 18/21)
(İnsanların kimi:) "Onlar üç
kişidir; dördüncüleri de köpekleridir" diyecekler; yine: "Beş kişidir;
altıncıları köpekleridir" diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin
yürütmektir. (Kimileri de:) "Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir"
derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi
olan çok azdır. Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde
bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin
hiçbirinden malumat isteme. (Kehf: 18/22)
Onlar mağaralarında üç yüzyıl
ve buna ilaveten dokuz yıl kalmışlardır. (Kehf: 18/25)
De ki: Ne kadar kaldıklarını
Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O'na aittir. O'nun görmesi
de, işitmesi de şâyanı hayrettir. Onların (göklerde ve yerde olanların), O'ndan
başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez. (Kehf:
18/26)
|