AHLAK VE EDEB
AHLAK VE EDEB
1- Ahlak
a- Güzel Ahlak
a1- İhsan
(İyilikte Bulunma)
Vaktiyle biz,
İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın
akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara
güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonunda
azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz. (Bakara: 2/83)
Bilakis, kim muhsin olarak
yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi
katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler. (Bakara:
2/112)
İyilik, yüzlerinizi doğu ve
batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki,
Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın
rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara,
dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.
Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş
zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır.
Müttakîler ancak onlardır! (Bakara: 2/177)
Allah yolunda harcayın. Kendi
ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü hareketinizde dürüst
davranın. Çünkü Allah dürüstleri sever. (Bakara: 2/195)
Boşama iki defadır. Bundan
sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara
verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helal olmaz. Ancak
erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik
edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile
kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya
düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca
yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim
Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir. (Bakara: 2/229)
O takvâ sahipleri ki, bollukta
da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları
affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (Al-i İmran: 3/134)
Allah da onlara dünya nimetini
ve (daha da önemlisi,) ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah, iyi
davrananları sever. (Al-i İmran: 3/148)
Yara aldıktan sonra yine
Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına uyanlar (özellikle) bunların içlerinden
iyilik yapanlar ve takvâ sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır. (Al-i
İmran: 3/172)
İşlerinde doğru olarak kendini
Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince
daha güzel kim vardır? Allah İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa: 4/125)
Eğer bir kadın kocasının
geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında
bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten
nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız
şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa: 4/128)
Söyledikleri (bu) sözden dolayı
Allah onlara, içinde devamlı kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetleri
mükâfat olarak verdi. İyi hareket edenlerin mükâfatı işte budur. (Maide: 5/85)
İman eden ve iyi işler
yapanlara, hakkıyla sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine
hakkıyla sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyla sakınıp yaptıklarını,
ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde (haram kılınmadan önce)
tattıklarından dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi
amelde sebattır). Allah iyi ve güzel yapanları sever. (Maide: 5/93)
Islah edilmesinden sonra
yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve (rahmetini) umarak dua
edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah'ın rahmeti çok yakındır. (A’raf: 7/56)
Onlara denildi ki: Şu şehirde
(Kudüs'te) yerleşin, ondan (nimetlerinden) dilediğiniz gibi yeyin, "bağışlanmak
istiyoruz" deyin ve kapıdan eğilerek girin ki hatalarınızı bağışlayalım. İyilik
yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız. (A’raf: 7/161)
Allah ve Resûlü için
(insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıflara, hastalara ve (savaşta)
harcayacak bir şey bulamayanlara günah yoktur. Zira iyilik edenlerin aleyhine
bir yol (sorumluluk) yoktur. Allah çok bağışlayan ve çok esirgeyendir. (Tevbe:
9/91)
(İslâm dinine girme hususunda)
öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya,
işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah
onlara, içinde ebedi kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler
hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur. (Tevbe: 9/100)
Medine halkına ve onların
çevresinde bulunan bedevî Araplara Allah'ın Resûlünden geri kalmaları ve onun
canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. İşte onların Allah yolunda
bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa dûçar olmaları, kafirleri
öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı
kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması
içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez. (Tevbe: 9/120)
Güzel davrananlara daha güzel
karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke)
bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada
ebedi kalacaklardır. (Yunus: 10/26)
(Ey Muhammed!) Sabırlı ol,
çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zayi etmez. (Hud: 11/115)
(Yusuf) erginlik çağına
erişince, ona (isabetle) hükmetme (yeteneği) ve ilim verdik. İşte güzel
davrananları biz böyle mükâfatlandırırız. (Yusuf: 12/22)
Dediler ki: Ey aziz! Gerçekten
onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizim birimizi alıkoy. Zira biz seni,
iyilik edenlerden görüyoruz. (Yusuf: 12/78)
Yoksa sen, gerçekten Yusuf
musun? dediler. O da: (Evet) ben Yusuf'um, bu da kardeşim. (Birbirimize
kavuşmayı) Allah bize lütfetti. Çünkü kim (Allah'tan) korkar ve sabrederse,
şüphesiz Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez, dedi. (Yusuf: 12/90)
(Kötülüklerden) sakınanlara:
Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, "Hayır (indirdi)" derler. Bu dünyada güzel
davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ
sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir! (Nahl: 16/30)
Muhakkak ki Allah, adaleti,
iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da
yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. (Nahl: 16/90)
Çünkü Allah, (kötülükten)
sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir. (Nahl: 16/128)
Eğer iyilik ederseniz kendinize
etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer
cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi
yine Mescid'e (Süleyman Mâbedi'ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi
büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık). (İsra:
17/7)
Onların ne etleri ne de kanları
Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete
erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece
sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele! (Hacc:
22/37)
Musa yiğitlik çağına erip
olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böylece
mükâfatlandırırız. (Kasas: 28/14)
Allah'ın sana verdiğinden
(O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.
Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde
bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez. (Kasas: 28/77)
Ama bizim uğrumuzda cihad
edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi
davrananlarla beraberdir. (Ankebut: 29/69)
Güzel davrananlar için bir
hidayet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmiştir). (Lokman: 31/3)
İyi davranışlar içinde kendini
bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten
bütün işlerin sonu Allah'a varır. (Lokman: 31/22)
İşte biz iyileri böyle
mükâfatlandırırız. (Saffat: 37/80)
Her ikisi de teslim olup, onu
alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle
mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. (Saffat:
37/103-106)
Biz, oğluna bedel ona büyük bir
kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e
selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin
kullarımızdandır. (Saffat: 37/107-111)
Doğrusu biz, iyileri böylece
mükâfatlandırırız. (Saffat: 37/121)
Şüphesiz biz, iyileri işte
böyle mükâfatlandırırız. (Saffat: 37/131)
(Resûlüm!) Söyle: Ey inanan
kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik
vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları
hesapsız ödenecektir. (Zümer: 39/10)
Onlar için Rableri yanında
diledikleri her şey vardır. İşte bu, iyilik edenlerin mükâfatıdır. (Zümer:
39/34)
Ondan önce de bir rahmet ve
rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve
iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir
kitaptır. (Ahkaf: 46/12)
Şüphesiz ki Allah'a isyandan
sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar
başlarında bulunacaklar. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel
davrananlardı. (Zariyat: 51/15-16)
Göklerde ve yerde bulunanlar
hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması,
güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir. (Necm: 53/31)
İyiliğin karşılığı iyilikten
başka bir şey midir? (Rahman: 55/60)
İşte, biz iyilik
yapanları böyle mükâfatlandırırız. (Mürselat: 77/44)
|