2k6d
2k6d- İbrahim’in
Daveti
İbrahim'in dininden kendini
bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik,
şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. (Bakara: 2/130)
Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol,
demiş, o da: Âlemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti. (Bakara: 2/131)
(Yahudiler ve hıristiyanlar
müslümanlara:) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler.
De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.
(Bakara: 2/135)
"Biz, Allah'a ve bize
indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya
verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan
hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk"
deyin. (Bakara: 2/136)
Yoksa siz, İbrahim, İsmail,
İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?
De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine
(bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah
yaptıklarınızdan gafil değildir. (Bakara: 2/140)
İbrahim, ne yahudi, ne de
hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi;
müşriklerden de değildi. (Al-i İmran: 3/67)
İnsanların İbrahim'e en yakın
olanı, ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah
müminlerin dostudur. (Al-i İmran: 3/68)
De ki: Biz, Allah'a, bize
indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve Ya'kub oğullarına indirilenlere,
Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik.
Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Biz ancak O'na teslim oluruz. (Al-i İmran:
3/84)
De ki: Allah doğruyu
söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrahim'in dinine uyunuz. O,
müşriklerden değildi. (Al-i İmran: 3/95)
İşlerinde doğru olarak kendini
Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir tanıyan dinine tâbi olan kimseden dince
daha güzel kim vardır? Allah İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa: 4/125)
Biz Nuh'a ve ondan sonraki
peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim'e,
İsmail'e, İshak'a, Ya'kub'a, esbâta (torunlara), İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a,
Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. (Nisa: 4/163)
İbrahim, babası Âzer'e:
Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık
bir sapıklık içinde görüyorum, demişti. (En’am: 6/74)
Gecenin karanlığı onu
kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları
sevmem, dedi. (En’am: 6/76)
Ay'ı doğarken görünce, Rabbim
budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan
sapan topluluklardan olurum, dedi. (En’am: 6/77)
Güneşi doğarken görünce de,
Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben
sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (En’am: 6/78)
Ben hanîf olarak, yüzümü
gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. (En’am:
6/79)
Kavmi onunla tartışmaya
girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle
tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak,
Rabbim'in bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâla ibret
almıyor musunuz? (En’am: 6/80)
Siz, Allah'ın size haklarında
hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin
ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki
guruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?" (En’am: 6/81)
İşte bu, kavmine karşı
İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini
yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir. (En’am:
6/83)
De ki: Şüphesiz Rabbim beni
doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine iletti. O, ortak
koşanlardan değildi. (En’am: 6/161)
Hatırla ki İbrahim şöyle
demişti: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara
tapmaktan uzak tut!" (İbrahim: 14/35)
"Çünkü, onlar (putlar),
insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o
bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek
esirgeyensin." (İbrahim: 14/36)
"Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz!
Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i
Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. Artık
sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden
bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler." (İbrahim: 14/37)
"Ey Rabbim! Beni ve soyumdan
gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul et!"
(İbrahim: 14/40)
O, babasına ve kavmine: Şu
karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti. (Enbiya:
21/52)
Doğrusu, siz de, babalarınız da
açık bir sapıklık içindesiniz, dedi. (Enbiya: 21/54)
Hayır, dedi, sizin Rabbiniz,
yarattığı göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna şahitlik edenlerdenim.
(Enbiya: 21/56)
Allah'a yemin ederim ki, siz
ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım! (Enbiya: 21/57)
Size de, Allah'ı bırakıp
tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız? (Enbiya: 21/67)
Bir zamanlar İbrahim'e
Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş
tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi
temiz tut. (Hac: 22/26)
Allah uğrunda, hakkını vererek
cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi;
babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin
de insanlara şahit olmanız için O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse
bunda (Kur'an'da) size "müslümanlar" adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı
verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevladır, ne
güzel yardımcıdır! (Hac: 22/78)
(Resûlüm!) Onlara İbrahim'in
haberini de naklet. (Şuara: 26/69)
Hani o, babasına ve kavmine:
Neye tapıyorsunuz? demişti. (Şuara: 26/70)
"Putlara tapıyoruz ve onlara
tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler. (Şuara: 26/71)
İbrahim: Peki, dedi,
yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? (Şuara: 26/72)
Yahut size fayda ya da zarar
verebiliyorlar mı? (Şuara: 26/73)
İbrahim dedi ki: İyi ama, ister
sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
(Şuara: 26/75-76)
Beni yaratan ve bana doğru yolu
gösteren O'dur. (Şuara: 26/78)
Beni yediren, içiren O'dur.
(Şuara: 26/79)
Hastalandığım zaman bana şifa
veren O'dur. (Şuara: 26/80)
(İnsanların) dirilecekleri gün,
beni mahcup etme. (Şuara: 26/87)
İbrahim'i de gönderdik. O
kavmine şöyle demişti: Allah'a kulluk edin. O'na karşı gelmekten sakının. Eğer
bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır. (Ankebut: 29/16)
Siz Allah'ı bırakıp birtakım
putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp
da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın.
O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz. (Ankebut:
29/17)
(İbrahim onlara) dedi ki: Siz,
sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım
putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi
tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer
cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur. (Ankebut: 29/25)
Şüphesiz İbrahim de onun
(Nuh'un) milletinden idi. (Saffat: 37/83)
Hani o, babasına ve kavmine:
Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti. (Saffat: 37/85)
"Allah'tan başka bir takım
uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?" (Saffat: 37/86)
"O halde âlemlerin Rabbi
hakkındaki görüşünüz nedir?" (Saffat: 37/87)
Ben hastayım, dedi. (Saffat:
37/89)
Yavaşça putlarının yanına
vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz?
dedi. (Saffat: 37/91-92)
Bunun üzerine, yanlarına gelip
sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.) (Saffat: 37/93)
(Putperestler) koşarak
İbrahim'e geldiler. (Saffat: 37/94)
İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi
ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.
(Saffat: 37/95-96)
Bir zaman İbrahim, babasına ve
kavmine demişti ki: Ben sizin taptıklarınızdan uzağım. (Zuhruf: 43/26)
Ben yalnız beni yaratana
taparım. Çünkü O, beni doğru yola iletecektir. (Zuhruf: 43/27)
Bu sözü, ardından geleceklere
devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, insanlar (onun dinine) dönsünler.
(Zuhruf: 43/28)
İbrahim'de ve onunla beraber
olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine
demişlerdi ki: "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi
tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda
sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." Şu kadar var ki, İbrahim babasına:
"Andolsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi
bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" demişti. (O müminler şöyle dediler:) Rabbimiz!
Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. (Mümtehine: 60/4)
|