2k16p2
2k16p2- Kur’an’da
Musa-Hızır Kıssası
Bir vakit Musa genç adamına
demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar
varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim." (Kehf: 18/60)
Her ikisi, iki denizin
birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup
gitmişti. (Kehf: 18/61)
(Buluşma yerlerini) geçip
gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu
yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi. (Kehf: 18/62)
(Genç adam:) Gördün mü! dedi,
kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan
başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.
(Kehf: 18/63)
Musa: İşte aradığımız o idi,
dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler. (Kehf: 18/64)
Derken, kullarımızdan bir kul
buldular ki, ona katımızdan bir rahmet (vahiy) vermiş, yine ona tarafımızdan bir
ilim öğretmiştik. (Kehf: 18/65)
Musa ona: Sana öğretilenden,
bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı?
dedi. (Kehf: 18/66)
Dedi ki: Doğrusu sen benimle
beraberliğe sabredemezsin. (Kehf: 18/67)
(İç yüzünü) kavrayamadığın bir
bilgiye nasıl sabredersin? (Kehf: 18/68)
Musa: İnşaallah, dedi, sen beni
sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem. (Kehf: 18/69)
(O kul:) Eğer bana tâbi
olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru
sorma! dedi. (Kehf: 18/70)
Bunun üzerine yürüdüler.
Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak
için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi. (Kehf:
18/71)
(Hızır:) Ben sana, benimle
beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi. (Kehf: 18/72)
Musa: Unuttuğum şeyden dolayı
beni muaheze etme; işimde bana güçlük çıkarma, dedi. (Kehf: 18/73)
Yine yürüdüler. Nihayet bir
erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz
bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha!
Gerçekten sen fena bir şey yaptın! (Kehf: 18/74)
(Hızır:) Ben sana, benimle
beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi. (Kehf: 18/75)
Musa: Eğer, dedi, bundan sonra
sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan
(ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın. (Kehf: 18/76)
Yine yürüdüler. Nihayet bir köy
halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir
etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla
karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı
bir ücret alırdın, dedi. (Kehf: 18/77)
(Hızır) şöyle dedi: "İşte bu,
benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin
içyüzünü haber vereceğim." (Kehf: 18/78)
"Gemi var ya, o, denizde
çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların
arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı." (Kehf: 18/79)
"Erkek çocuğa gelince, onun
ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe
boğmasından korktuk." (Kehf: 18/80)
(Devam etti:) "Böylece istedik
ki, Rableri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini
versin." (Kehf: 18/81)
"Duvara gelince, şehirde iki
yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir
kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden
bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım.
İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur." (Kehf: 18/82)
|