Ashabu'l-meymene- Ashabu'l-meş'eme [245]

"Ashabu'l-meymene"; kitapları sağ taraflarından verilen­ler, "Ashabu'l-meş'eme"; kitapları sol taraflarından verilenler ya da bir kişiyi üstünlükle tavsif ederken "fulanun minni bi'l-yemin" (falanca benim sağ kolumdur); bir başkasını kö­tülükle tavsif ederken de "fulanun minni biş-şimal." (falan­ca benim sol kolumdur) sözündeki gibi bunlar yüksek ma­kam (ashabu'l-meymene) ve düşük mertebe (ashabu'l-meş'eme) sahipleridirler. Bu, onla ı sağa (yemin) nisbetle uğurlu sola nisbetle uğursuz saymak ve onları sanih (uğur­lu, hayırlı vs.) ile iyiye yormak, barih (uğursuz, hayırsız vs.) ile de kötüye yormaktır [246] Ashabu'l-meymene: Misak gününde Adem'in sağında yer almış olanlar ... Arş'ın sağında yer alanlar... Kıyamet gü­nünde Arş'ın sağında yer alacaklar ve cennete doğru yol alacak olanlar. [247] Ali b. Ebi Talib'e isnad edilen bir rivayete göre "müslüman çocuklar[248] Ashabu’l-meş’eme Adem’in solunda yer almış olanlar… Arş’ın solunda olanlar. Şimale doğru yol alanlar ki bu (yol), onları ateşe götürür. [249] Ashabu'l-yemin: Saadet erbabı ve sağ cenahtakiler. Bu, insanların 'sağ'ı uğurluluk, 'sol'u ise uğursuzluk olarak bilmesindendir. Yemin, uğur ve saadete kinaye kılınmıştır. [250] Lafzen "soldakilerden" (yahut "soldaki insanlardan"): Meymenet ifadesi "doğruyu bulmuş olanlar" manasında mecaz olarak kullanılması gibi meş'emet terimi de "kötülü­ğe batmayı"[251] göstermek için kullanılır. Bu her iki mecazın kökeni, gelecekteki bazı olayların, kuşların belli dönemlerdeki uçuş yönlerine bakılarak tahmin edilebileceği inancına dayanır: Eğer sağ yöne doğru uçmuşlarsa uğurlu gelecek, uçuş sola doğru ise tersi. Bu eski inanış za­manla dilin kullanımına yansımış, böylece "sağ" ve "sol" kavramları, az veya çok "uğurlu" veya "uğursuz" ile eşan­lamlı hale gelmiştir. Kur'an'ın deyimsel kullanımında bu iki kavram, sırasıyla, "doğruluk/dürüstlük" ve "eğrilik/kötülük"e dönüşmüştür. [252] "Ashabül-Meymene"; Meymene lügatte "yemin" (sağ el) veya "yumn" (uğurlu) anlamlarının her ikisine de gelebilir. Şayet yemin kelimesinden türediğini kabul edersek, mey­mene "sağ el" anlamına gelir. Ancak burada lügavi anla­mında değil, "yüksek mertebe" anlamında kullanılmış ola­bileceğini belirtmeliyiz. Çünkü Araplar sağ eli, kuvvet ve şerefin sembolü olarak nitelerlerdi. Nitekim hürmet ettik­leri kimseleri, meclislerde sağ köşeye oturturlardı. Ayrıca bir kimse başka bir şahsın kendi yanında önemli bir yeri ol­duğunu söylemek istediğinde "fulanün minni bil-yemin, (o benim sağ kolumdur) derdi. Urduca'da da önemli bir ada­mın yardımcısına "Desterast" (sağ kolu) denir. Fakat "mey­mene" kelimesinin "yumn" dan türediğini kabul edersek, "ashab-ül meymene" uğurlu, bahtı iyi olan saadet sahipleri anlamına gelir. [253] "Ashabu'l-Meş'eme"; Meş'eme "şum" kelimesinden türe­miştir. Uğursuzluk, talihsizlik demektir. Ayrıca lügatte sol el için "şu'ma" tabiri kullanılır. Nitekim Araplar "şimal" (sol el) ve "şu'ma" (uğursuzluk) kelimelerini aynı anlamda kullanırlar. Araplarda sol el zayıflığın ve zilletin simgesidir. Örneğin sefere çıkan bir kimsenin sol tarafından bir kuş uçtuğu za­man bu olayı uğursuzluk olarak telakki ederlerdi. Yine Araplar bir kimseyi mecliste sol tarafta oturturlar­sa eğer, bu o kimseyi aşağı mevkide ve önemsiz gördükleri anlamına gelirdi Ayrıca bir kimse, başka bir şahsın kendi yanında bir yeri olmadığını söylemek istediği zaman "fulanun minni bi’ş-şimal" (o benim sol kolumdur) derdi. Dola­yısıyla "ashabu'l- şimal" bedbaht olanlardır. Yani Allah on­ları zillete duçar etmiştir ve onlar O'nun huzurunda sol ta­rafta bulunacaklardır. [254] Yukarıdaki nakillerin ışığında, bu iki deyime verilen an­lamları şöyle özetleyebiliriz: Ashabu'l-meymene: a) Kitapları sağ taraflarından verilen­ler b) Yüksek makam c) Uğurlu d) Bahtiyar e) Mes'ud f) Doğruyu bulanlar g) Doğruluk - dürüstlük h) Adem'in sağındakiler i) Arş'ın sağındakiler i) Cennete girecekler k) Müslüman çocuklar Ashabu'l-meş'eme: a) Kitapları sol taraflarından verilen­ler b) Düşük mertebe c) Uğursuzluk d) Talihsizlik e) Bed­baht f) Eğrilik g) Kötülük h) Adem'in solunda yer alanlar i) Arş'm solunda olanlar i) Ateşe girecekler. Şimdi bu ifadelerin Kur'an çevirilerine nasıl yansıdığına bakalım. Biz burada Vakıa suresinin 8 ve 9. ayetlerini mer­cek altına alacağız. Elmalı: Vakıa 8: Sağda ashab-ı meymene: ne ashab-ı meymene! 'Ne hayırlı ne mübarek zatlar’! Vakıa 9: Solda ashab-ı meş'eme: ne ashab-ı meş'eme! 'Ne uğursuz ne bedbaht kimseler'! Çantay: Vakıa 8: Sağcılar (a gelince:) O sağcılar ne (mut­ludurlar! Bunlar amel defterleri sağlarından verilecek olanlardır.[255] Şanlarını ta'zim için böyle buyurulmuştur. Çünkü onlar cennete girecek olan bahtiyarlardır.[256] Vakıa 9: Solcular (a gelince) O solcular ne (bedbaht)âırlar! Kitabları sollarından verilecek olanlar.[257] Bu beyan şanlarım tahkıyr içindir. Zira onlar cehenne­me gireceklerdir.[258] D.İ.B.: Vakıa 8: Amel defterleri sağdan verilenler: ne mut­lu o sağcılara! Vakıa 9: Amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o sol­culara! Bilmen: Vakıa 8: imdi -biri- Ashab-ı meymene. Nedir Ashab-ı meymene? Vakıa 9: Ve - ikincisi- Ashab-ı meş'emedir. Nedir Ashab-ı meş'eme? Yavuz: Vakıa 8: Sağcılar (amel defterleri sağ eline verilen­ler), o sağcılar ne mutludurlar! Vakıa 9: Solcular (amel defterleri sol ellerine verilenler) ise, o solcular ne acıklı durumdalar! Davudoğlu: Vakıa 8: (Birincisi) sağcılar (amel defterleri sağ taraflarından verilenler). Hem de ne sağcılar!.. Vakıa 9: (İkincisi) solcular (amel defterleri sol tarafından verilenler). Hem de ne solcular!.. Ateş: Vakıa 8: Sağın adamları (Amel defterleri sağ tarafın­dan verilenler), ne uğurlulardır onlar! Vakıa 9: Solun adamları (Amel defterleri sol tarafından ve­rilenler), ne uğursuzlardır onlar! Bulaç: Vakıa 8: İşte o "ashab-ı meymene" olanlar, ne (kutlu) "ashab-ı meymene"dir, Ahirette amel defterleri sağdan verilen müttakiler veya sağ yanda olanlar. Vakıa 9: "Ashab-ı meş'eme" olanlar da, ne (mutsuz ve uğursuz) "ashab-ı meş'eme"dir. Ahirette defterleri soldan verilen suçlu, günahkarlar, in­karcılar veya sol yanda olanlar. Y. Öztürk: Vakıa 8: İşte uğur ve mutluluk yaranı. Nedir uğur ve mutluluk yaranı? Vakıa 9: İşte şomluk ve bunalım yaranı. Nedir şomluk ve bunalım yaranı? Atay: Vakıa 8: Amel defterleri sağdan verilenler; ne uğur sahipleridir onlar! Vakıa 9: Amel defterleri soldan verilenler; ne uğursuzluk sahipleridir onlar! A. Öztürk: Vakıa 8: Sağcılar, ne sağcılardır onlar! (Onlar amel defterleri sağ taraflarından verilenlerdir). Vakıa 9: Solcular, ne solculardır onlar! (Onlar amel def­terleri sol taraflarından verilenlerdir). Koçyiğit: Vakıa 8: Meymenetli olanlar. (Amel defterleri sa­ğından verilecek olanlar.) Ne mutludur o meymenetliler. Vakıa 9: Meymenetsiz olanlar, ne bedbahttır o meymenet­sizler! Hizmetli: Vakıa 8: Kitabı sağından verilenler; ne mutlu on­lara! Vakıa 9: Kitabı solundan verilenler; vay onların haline'. Varol: Vakıa 8: Sağ ashabı ne (mutludurlar) o sağ asha­bı! Sağ ashabı (ashabü'l-meymene): Kitapları sağ tarafla­rından verilenler yahut hesap esnasında sağ tarafta duranlar. Vakıa 9: Sol ashabı ne (bedhahttırlar) o sol ashabı! Sol ashabı (ashabü'l-meş'eme): Kitapları sol tarafların­dan verilenler yahut hesap esnasında sol tarafta duranlar. Piriş: Vakıa 8: Sağ taraf halkı... Nedir sağ taraf halkı? Vakıa 9: Sol taraf halkı... Nedir sol taraf halkı? Ashabu'l-meymene: sağ taraf halkı. Yani doğru dürüst ol­duğu için ahirette kitabı (yapıp ettiklerinin kayıt sicili) sağ ta­raftan verilecek olanlar, kurtulanlar. Ashabü'l-meş'eme: Sol taraf halkı. Yani eğrilik ve kölülük üzere hayat sürdükleri için kitapları sollarından verilecek olanlar. Ebedi kaybedişe duçar olanlar. Görüldüğü gibi mütercimlerimiz bu iki ifadeyi a) Sağcı­lar - solcular b) Ashab-ı meymene - ashab-ı meş'eme c) sa­ğın adamları - solun adamları d) Amel defterleri sağdan ve­rilenler - amel defterleri soldan verilenler e) Sağ ashabı - sol ashabı f) Meymenetli olanlar - meymenetsiz olanlar şeklin­de tercüme etmişlerdir. Ancak hemen hepsi de tercümele­rinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak için ya parantez açmış ya da not düşmüşlerdir. Bu parantez içi ifadeler ve dipnot­lar anlamın ortaya çıkmasına az da olsa yardımcı olmakla beraber maksudu anlatmakta yeterli oldukları kanaatinde değiliz Yapılan tercümeleri sırasıyla ele alalım. a) Sağcılar - solcular: Ashab-ı meymenenin sağcılar, as­hab-ı meş'emenin solcular olarak tercüme edilmesi ne kadar doğrudur? Sağcı ve solcu ifadeleri aslın yerini tutuyor mu veya sağcı ve solcu kavramlarının zihinlerde oluşturdu­ğu anlam ayetin mesajı ile ne ölçüde örtüşüyor? Sağcılık ve solculuk mezkur deyimlerin muhtemel (!) anlamlarından sadece ideolojik olanıyla çakışıyor ki Allah-u Teala'nın böyle bir şeyi kastetmiş olması bizce mümkün görünmemektedir. Mütercimlerin böyle bir tercümeyi ter­cih etmeleri insanın aklına, yaşanan sürecin ürünü politik tercihlerin etkisinde kalmış olabilecekleri endişesini getiri­yor. b) Ashab-ı meymene - ashab-ı meş'eme: Bunlar Türkçe'ye lafzen aktarıldıklarına göre tercüme edilmiş sayılmazlar. c) Sağın adamları - solun adamları: Bu ifadeler her ne ka­dar Türkçe ise de Türkçe'deki uğur ve uğursuzluk, bahtiyar ve bedbahtlık, mutluluk ve mutsuzluk kavramlarının karşı­lıkları değildir. Türkçe'de bu bağlamda ifade biçimleri yok­tur. d) Amel defterleri sağından verilenler - amel defterleri so­lundan verilenler: Bu şekildeki bir tercüme bizim de naklet­tiğimiz bazı rivayetlere dayanmaktadır. Ancak ilk dönemde bu tür bir anlama olmuş ise de rivayetlerden anlaşıldığı ka­darıyla pek benimsenmemiştir. e) Sağ ashabı - sol ashabı: Bu da tam olarak Türkçe bir ifade değildir ve herhangi bir fayda teinin etmekten uzak­tır. g) Meymenetli olanlar - meymenetsiz olanlar: Şeklindeki çeviri deyimlerin karşılığı olabilecek nitelikte olmakla bera­ber mütercimin tercihim yansıtan parantez içi ifade bizce tercümedeki güzelliği gölgelemektedir. Ashab-ı meymene ve ashab-ı meş'eme deyimlerini en doğ­ru şekilde tercüme eden görebildiğimiz kadarıyla Y. Öztürk'tür. Çünkü Y. Öztürk'ün tercümesi yukarıda naklettiğimiz makbul yorumlara son derece yakındır: [259]: İş­te uğur ve mutluluk yaranı. Nedir uğur ve mutluluk yaranı?[260] İşte şomluk ve bunalım yaranı. Nedir şomluk ve bunalım yaranı? Bu iki terkibin tercümesi için farklı mülahazalar yapıla­bilir. Vakıa 8: - Doğru dürüst olanlar.... - Yüksek makam sahipleri .... - Bahtiyar olanlar... vb Vakia 9: - Bedbaht olanlar. - Kötülüğe batanlar. - Düşük mertebe sahipleri...vb. Örnek: Vakıa 8: Bahtiyar olanlar! Ne kadar da bahtiyardırlar. Vakıa 9: Bedbaht olanlar! Ne kadar da bedbahttırlar.[261]


16.02.2009 tarihinden beri 26129 defa okundu. Son takip: 09.10.2024 - 07:09