Cennet
Cennet[52], içine girmeden görülmeyen, gizli, çok değerli bağ, bahçe demektir. Bu özelliklerin tümünü kapsayan inananların, Müslümanlar'ın ahiretteki vatanına, sevab evine "el-cennet" denir. Cennet lügatte, mastar bina-i merredir. Bir örtüş, bir setr demektir. Bu maddenin bütün türevlerinde bir örtme manası vardır. Nitekim "cin" herkese görünmez gizli bir çeşit yaratık, "cinnet", aklın kaybolması, "cen" kararmak, görülen şeyin bakışlardan gizlenmesi demektir. Ayrıca "cennet" bir örtü manasında, zemini görünmez, gayet girift, ağaçlarla örtülmüş bahçe ve bostana söylenmiştir. Kur'ân'da "el-cennetü" tabiri, ahirette inananların kalacağı yurdun ismi olarak kullanılır. Elif lamsız olarak kullanıldığında ise, bilinen cennet anlamında kullanıldığı gibi genelde bağ bahçe anlamında kullanılır. [53] Sonsuz mutluluk yurdunu ifade etmek üzere Kur'ân'da, muhtelif hadislerde ve diğer İslamî eserlerde yer alan isimler içerisinde en çok kullanılan bir isimdir. Nitekim Kur'ân'da 24 âyette geçmektedir. Bu kelime; "cenne" kökünden türemiştir."Cenne" ise "örtmek, kapamak, gizlemek anlamlarını ifade etmektedir.[54] Ahiret hayatında mümin ve müttekilerin barınağı olan bu yerin bu şekilde isimlendirilmesinin sebebi, genel görünümüyle dünya bahçelerine benzemesi, eşsiz nimetlerinin insan idrakinden gizlenmiş olması veya bu kelimenin "örtmek, kapamak" manasından alındığını ve sanki cennetin ağaçlarının sıklığı, gölgesinin bolluğu, altına giren kişiyi hemen kuşatıp kapatması şeklinde açıklanmıştır.[55] Dilimizde kullandığımız "cin" ve deli anlamına gelen "mecnun" da aynı kökten türeyen iki isimdir. Arap cahiliye döneminde "cennet" kavramının bilindiğini ve şiirlerde kullanıldığını görmekteyiz. Nitekim Antara bir şiirinde şöyle der: "Sana kavuşma nimeti, süslenmiş güzel cennetlerdir. Senden ayrılma ateşi ise, her şeyi yakar geride hiçbir şey bırakmaz."[56] Bu beytin mevsûkiyetini kabul etmemiz durumunda, cennetin özellikle ateşle beraber kullanılması, o dönemde iki mefhumun da bilindiğini göstermektedir. Ancak o dönemde bunların dini bir anlam ifade edip etmediğini kestirmek zor olsa gerek. Zira Kur'ân'ın bildirdiğine göre o dönem putperestleri ahiretle ilgili büyük şüpheler içerisindedirler.[57] Belki de "cennet" ve "ateş" kelimeleri o dönemde birer sembol olarak kullanılmaktaydılar. Diğer taraftan beyitte geçen üslup, Muddessir: 74/28 âyetinin üslubuna benzemektedir.[58] Yine cahiliye döneminde, "cennet"in sık ağaçlık ve devamlı yeşil bahçe anlamı ifade ettiğini, İmru'u'l-Kays'in şu beytinde görmekteyiz: "Antakya'da dokunan süslü elbiseler içerisinde, Medine cennetine (bahçesine) benzeyen hurma dalları içerisinde göründüler."[59] Diğer taraftan bahçe anlamına gelen "cennet", delilik demek olan "cinnet" ve ana karnındaki çocuk anlamındaki "cenin" ile kalp manasındaki "cenan" gibi kelimelerin manası örtmek ve gizlemek olan bu "cenne" fiilinden türemiştir.[60] Bu bağlamda ağaçlar, bahçenin yerini ve bahçede oturanların üzerini örterler, delilik insanın aklını örter, ana karnındaki çocuk üç katlı özel örtüsü içindedir. Ve kalp, hem madden ve hem de manen örtülüdür görünmez.[61] Diğer bir ifâde ile "cenne" kökünden gelen "cîn" ismi de "örtündü, gizlendi" demektir. “Cünûn" ise, nefis ile akıl arasında perde olan delilik manalarına gelirler. Görüldüğü gibi bu kökten türeyen isimlerin hepsinde duygulardan gizleme vardır.[62] Netice olarak cehennem ve cennet kavramları, Kur'ân'da, dünya kavramlarıyla doğrudan bağlı kalmaz, bütün sistemi öyle bir düzene koyar ki, bunlar dünya üzerinde etki yapar ve onu mükafat ve mücazat yoluyla kontrol eder. Câhiliye döneminde bu iki kavram bilinebilir. Ancak bunların o dönemdeki düşünce sisteminde işgal ettikleri yer çok kenardadır. O kadar kenardadır ki, bu kelimeler, o devrin anahtar terimi dahi olamamışlardır. Halbuki Kur'ân'da bunlar, tamamıyla farklı bir yere, farklı bir semantik alana yerleşmişlerdir.[63]
16.02.2009 tarihinden beri 3606 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:08