Ma'rûf

Ma'rüf[110], ma'rifet keli­mesinden türetilme, tanınmış an­lamına sıfat olan kapsamlı bir ke­limedir. Karşıtı münkerdir. Ada­letli ve ölçülü olmak, hakkı gözet­mek, iyilik etmek, cömertlik, tatlı dil, iyi davranış ve benzeri iyi gö­rülen işlere ve güzel adetlere hep "ma'rûf" denilir. [111] "M'arûf", "A-re-fe" fiil kökünden gelir. "Arefe" herhangi bir şeyi, görünüşüne ve özelliklerine bakarak, duygularla kavramak ve üzerinde düşünerek, tefekkür ederek akıl yorarak onu idrâk etmektir.[112] Buna "ma'ruf denmesinin sebebi, herkesin bu olguyu tanıması ve kalplerin bu konuda huzura kavuşmasından dolayıdır.[113] Câhiliye dönemi şairlerinden el-'Absî, bir beytinde bu iki kelimeyi kullanarak şöyle der: "Onlar bir yandan dost için hayırlı, bir yandan da düşman için kötü, şer idiler, ve onlar, dostlarının başına gelen m'arûfun ve düşmanları için münkerin sebebi idiler."[114] Esasında bu kelime çok uzak bir geçmişe giden bir fikri temsil eder. Çünkü bu iki kavram insan oğlunun varlığıyla kullanım alanına girmiştir, denebilir. Ancak daha so aki çağların İslâmî tefsirinde, m'arûf sözcüğünün sık sık ilâhî yasaca tanınan ve onaylanan manasına geldiği gibi, mâ'rûf, tanınan aşina olunan ve bu yüzden de sosyal olarak onaylanan demektir.[115] Şu halde "ma’rûf sözcüğünün başlıca iki manası vardır. Birincisi Allah'ın yapılmasını emrettiği şeylerdir. Daha so a da göreceğimiz gibi bu kavram "münker" in karşıtıdır. İkinci olarak da, örfün tasdik ettiği herkesçe bilinen, aşina olunan adetler manasındadır. İslâmî devirde kelimenin kazandığı en bariz mana; İslâmın yapılmasını istediği ve "münker"in zıddı olan şeylerdir. Câhiliye de ise böyle bir manası yoktur denebilir.[116] Ma'rûf, dört manada tefsir edilir: 1. Farz "İhtiyacı olmayan iffetli davransın, fakir olan da ma'rûf (farz) üzere yesin!" [117] "Onların necvâlarının bir çoğunda hayır yoktur; sada­ka veya ma'rûfu (farzı) emreden kimseninki ha­riç."[118] 2. Güzel va'd "Kadınlara namzetliği çıtlatmanızdan dolayı size bir günah yoktur. (.....) Fakat ma'rûf bir söz söylemeniz (güzel bir va'dte bulunmanız) müstesna, kendi­leriyle gizlice va'dleşmeyin!" [119] "(Miras) taksim olunurken (mirasçı olmayan) akraba­lar (.....) hâzır bulunurlarsa, onları ondan rıziklandırın ve onlara ma'rûf söz söyleyin (yani, güzel va'dte bulunun)!" [120] 3. Kadının iddetini tamamlamasının ardından süslenmesi "Ecellerinin sonuna geldiklerinde (iddetlerini ta­mamladıklarında), artık kendi haklarında ma'rûf ile yapacaklarından (iddetini tamamlayan kadının süslenmesinden, kendisiyle evlenmek isteyen erkeklere görünmesinden ya da böyle bir arayış içerisinde olma­sından) dolayı size bir günah yoktur." [121] 4. İnsana kolay gelen şey "Boşanan kadınların ma'rûf (boşayan kimsenin kolayına gelecek/imkânı elverecek) bir şe­kilde istifade ettirilmeleri gerekir. Bu, muttakiler üzerine bir haktır." [122] "Ma'rûf bir şekilde faydalandırın (boşadığınız kadına, varlık ve imkânınıza göre bir şeyler verin/ko­layınıza gelecek şekilde onu istifade ettirin)... Bu, muhsinler üzerine bir haktır." [123] "Emzireceklerin (boşadığınız kadınların ortak çocuğu­nuzu emzirmeleri halinde) yiyecek ve giyeceklerini ma'rûf (varlık ve imkânı elverecek) bir şekilde temin etmek, çocuk kendisinin olan (babay)a aittir." [124]


16.02.2009 tarihinden beri 3047 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 11:13