Mâ
Mâ, yedi şekilde tefsir edilir: 1. Lâ (olumsuzluk edatı) "De ki: "Sizden istemiyorum (mâ (lâ) es'elukum) ona karşılık ücretten (min-ecrin) ve ben tekellüfçülerden değilim" (mâ (lâ) ene mine'l-mütekellifin) (ben size ücret (ecren) vermenizi teklif edenlerden değilim)."[9] "Sana söylenmiyor (mâ (lâ) yuqâlu leke)." [10] "Onlar karınlarında ateş dışında birşey yemezler (mâ (lâ) ye'kulûne)."[11] "Hiçbir beşer için olamaz/olacak şey değildir (mâ kâne-olamaz/olacak şey değildir, (lâ yenbağî=yakışmaz/ uygun düşmez) Allah kendisine kitap, hükm ve nübüvvet versin de so a o, insanlara, "Allah'ı bırakın bana kul olun!" desin. "[12] "Hiçbir beşer için olamaz/olacak şey değildir (mâ kâne=olamaz/olacak şey değildir (lâ yenbağî=yakışmaz/ uygun düşmez)…"[13] 2. Leyse/yoktur "Semûd'a da kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim! İbâdet edin Allah'a; sizin için olamaz O'nun gayrından ilah (yani, sizin için yoktur (leyse lekum) O'nun gayrı Rabb). [14] "Medyen'e de kardeşleri Şu'ayb'ı (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim! İbâdet edin Allah'a; sizin için olamaz (mâ lekum) O'nun gayrından ilah (sizin için yoktur (leyse lekum) O'nun gayrı Rabb)."[15] 3. Ellezî /o ki /o şeyler ki "Halkedene (mâ halaqa) erkeği ve dişiyi (O ki halketti (ellezî halaqa) erkeği ve dişiyi)."[16] "Onlara geldi o şey ki, verilmedi mi (mâ lem ye'ti (ellezî lem ye'ti), yoksa, onların evvelki atalarına."[17] "Doğrusu, onlar ki ketmediyorlar, o şey ki indirdik (mâ enzelnâ (ellezî enzelâ) beyyinâttan..."[18] "De ki: "O şey ki sizden istiyorum (mâ se'eltukum (ellezî se'eltukum) ücretten; o sizin içindir." [19] "Yaptı sizin için gemilerden ve en'âmdan, o şeyler ki biniyorsunuz (mâ terkebûn (ellezî terkebûn)."[20] 4. Eyyü /hangi şey /ne? "(Oğullarına dedi ki Ya'kûb): "Neye/hangi şeye (eyyü şey') ibâdet edeceksiniz, benim ardımdan?" [21] "Onları (Yahudileri) ateşe sabrettiren nedir/hangi şeydir (mâ eyyü şey') (ateşe sokan bir amele karşılık onların cezaları nedir/hangi şeydir)?!"[22] "Kahrolası o insanı küfrettiren nedir/hangi şeydir (mâ eyyü şey')?!"[23] 5. Lem (muzârî fiilin başına gelen olumsuzluk bildiren edat) "Rabbimiz Allah'a andolsun ki biz müşrikler olmadık (mâ kunnâ müşrikin) (lem nekun müşrikin: müşrik olanlar değildik)."[24] "Olmadık Biz (mâ kunnâ) (lem nekun: değildik Biz) gâibler."[25] "Biz olmadık o memleketleri helak eden (lem nekun mühliki'l-qurâ: Biz o kuraları helak etmedik); müstesna onların ehlinin zâlimler olması."[26] 6. Kelâmda (ayrıca anlamı olmayan) bir sıla (ulama edatı) -ki bunun Kur'ân tefsirinde belli bir esası yoktur- "Bilmeli ki Allah çekinmez, mesel darbetmekten, bir sivrisineği (mâ baûdaten)."[27] İbaredeki mâ edatı, ifade arasında (fazladan gelmiş, ayrıca anlamı olmayan) bir sıladır. "Allah'tan bir rahmet sebebiyle/sayesinde sen onlara yumuşak davrandın."[28] Âyetteki mâ edatı, ifade arasında bir sıladır; dolayısıyla, fe-bi-mâ rahmeten min-allâhi ifadesi, fe-bi rahmeten min-allâhi demektir. "Fakat mîsâklarını nakzetmeleri sebebiyle..."[29] Âyetteki mâ edatı, ifade arasında bir sıladır; dolayısıyla fe-bi-mâ nakzıhim mîsâqahum ifadesi, fe-bi-nakzıhim mîsâgâhum demektir. "Az bir zaman/çok geçmeden..."[30] Âyetteki mâ edatı, ifade arasında bir sıladır; dolayısıyla, 'amma qalîlin ifadesi, 'an qâlîlin demektir. 7. (benzetme edatı olan) kemâ (gibi) "Atalarının inzâr edildiği gibi, bir kavmi inzâr etmen için."[31] Buradaki mâ unzire âbâuhum (ataları inzâr edilmemiş) ifadesi, kemâ unzire âbâuhum (atalarının inzâr edildiği gibi) demektir. "Bedbaht olanlar ateştedir. Orada onlara öyle bir soluyuş ve inleme vardır ki... Gökler ve yer durdukça (gökler ve yerin, ehl-i dünya için devamlı olması ve oradakilerin ondan çıkamaması gibi) ondadırlar..."[32] Yani, ehl-i ateş onda/ateşte hep diri olarak kalacaklar; ebediyyen/asla ölmeyeceklerdir. Ateş onlardan ebediyyen kesilmeyecektir. Âyetteki, Rabbinin dilemeni müstesna ifadesindeki istisna, ateşe girmiş bulunan ehl-i tevhîd içindir. Onlar, ebediyyen kalacaklarla birlikte ateşte kalmayacak; cennete gönderilmek üzere ateşten/cehennemden çıkarılacaklardır. "Bahtiyarlar ise cennettedirler. Gökler ve yer durdukça ondadırlar; Rabbinin dilemesi müstesna."[33] Yani, gökler ve yerin ehl-i dünya için devamlı olması, oradakilerin ondan çıkamaması gibi,[34] cennet de ehl-i cennet için devamlı olacaktır. Ehl-i cennet ebediyyen ölmeyecek; cennet de asla son bulmayacaktır. Rabbinin dilemesi müstesna ifadesindeki istisna, cehennemden çıkartılıp cennete so adan sokulan ve dolayısıyla baştan eksik kalan ehl-i tevhîd içindir.[35]
16.02.2009 tarihinden beri 11156 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 11:04