Melek

Melek, Ebû Hayyân Endülüsi’ye göre, "melk"ten "feal" veznindendir. "Feâile" ve "feâil" vez­ninde "melâike" ve "melek" diye çoğul yapılması şaz/kuraldışı yo­luyladır. Bu anlamda "melek", kuvvetli, kuvvet sahibi demektir. "Lâm"ın esresiyle "melik" ve "lâm"ın üstünüyle "meleke" keli­melerinin manalarıyla ilgilidir. "Melâike" bu şekilde, kıyasa uygun olmayan bir çoğul olur. Halbuki Arapça'da cem'i/çoğul, kelimenin aslını bulmanın esasla­rından biridir. Daha farklı görüş­ler de var, "mim"in zaid olmasıyla aslı "mel'ek"tir deniliyor. Öyle ki, İbni Cerîr-i Taberî dahi "melâike" "mel'ek"in çoğuludur, Arap'ta müfredinin hemzesizi, hemzelisinden daha çok ve daha meşhur­dur demiştir. Hemzesini kaldıra­rak melâikeden bir melek derler. Hemzesini kaldırarak harekesini kendisinden önceki sakin olacak olan "lam"a naklederler. Çoğul yaptıkları zaman hemze ile aslına döndürerek "melâike" derler ki bunun örnekleri çoktur. Nitekim şair; "Sen bir cin değil meleksin (mel'aken) gökten inerek dönüp dolaşan" demiştir. Burada "mel'aken" kelimesi "melekkan" demektir. Bazan müfredine de "mel'ek" de­nilir. Bu da "cezebe" yerine "cebeze", "şem'alu" yerine "şe'melu" denilmesi gibi bir harfin yerine başka bir harf getirmektir. Türk­çe'de de bu gibi harf değişikliği­nin örneği çoktur. Köprü-körpü, ekşi-eşki, toprak-torpak gibi. Melek kelimesinin aslı, "melaken", "mef'al" vezninde risalet manasınadır ki, "ersele ileyhi risaleten" diyecek yerde "laeke ileyhi yelakü" fiilinden gelir. "Mel'ek" de aynı nedenle "ersaltü ileyhi" manasına mimli masdardır. Adiyy İbni Zeydi'l-İmadî bir mısraında; "Benden numana bir elçilik (melaken) yetişir, hapisliğim ve bekleyişim çok uzadı." demiştir. "Melaike"ye bu risalet mana­sıyla "melaike" ismi veriliyor. Çünkü melekler Allah'ın rasulleri, elçileridir. Yani melek, mekan ismi olmak üzere "risalet yeri" ve­ya mef'ul manasıyla, rasul, mürsel, amili risalet, vesâit-i rabbâniye/ rabbanî vasıtalar demektir. Yani melek, melaike'den türemiş­tir denmiştir. Oysa bazı dilciler, "melâike"nin "mülk"ten olduğunu ve meleklerin siyasetten bir şeyle görevli ve idareci olanına "melek", insanda/beşerde olana "melik" denilir demişlerdir. Bu durumda her melek melâikedir ancak her melâike melek değildir. Örneğin, Naziat: 79/1, Zariyat: 51/4, Naziat: 795, Hakka: 69/17, Bakara: 2/102, Secde: 32/11 ayetleri mele­ke örnektir. Râgıb, melaike'nin te­kil için de çoğul için de kullanıldı­ğını ifade etmiştir. Buna göre "melek" kelimesi, kuvvet ve ted­birden, "melâike" de risalet manasından alınmış oluyor. Melâike, melekten daha ge­nel ve onun cinsi oluyor. Melâike teke ve çoğula söylenir. Melek ke­limesi kuvvet ve tedbirden, melâ­ike de melekten daha genel ve onun cinsî oluyor. Her ikisinde de risalet manası vardır. [147] "Melek" mef’al vezninden, "risâlet" elçilik manasınadır. "Ersele ileyhi risâleten"; "Ona bir mesaj gönderdi” denilebileceği gibi aynı anlama gelen "Eleke ileyhi mâliketen" de denilebilir ve bu cümle aynı anlamı ifade eder.[148] Diğer taraftan bu kelimenin "lâm" harfi ile "hemze" harfinin yer değiştirmesi suretiyle "mel'ek" şekline sokulduğunu söyleyenler de vardır.[149] Bunlara göre, daha so a adı geçen kelime çok kullanılan bir lafız olduğundan dolayı hemze atılmış ve "melek" haline gelmiştir. Ancak kelimenin çoğulu yapıldığında atılan bu hemze tekrar geri gelerek "melaiketu" veya "melaik" şeklinde kullanılır[150] olmuştur. Diğer bazı bilginlere göre ise "melek" kelimesi mülk kökünden türemiştir.[151] Dolayısıyla onlara göre siyasetten bir şeye memur olanına, "melek", beşerden olanına da melik denilmiştir.[152] Ancak filologların genel kabulüne göre "melek" kelimesi "eleke" "ye'leku" kökündendir ve bu kök, elçilik yapmak aracılık yapmak anlamlarına gelmektedir.[153] Adiyy b. Zeyd el-İbâdî bir beytinde bu kelimeyi kullanarak şöyle demektedir: "Benden Nu'man'a bir elçilik (bir mesaj) gönder. Görüşmemiz ve bekleyişim gerçekten uzadı."[154] İşte Arap dilinde "melek" kavramı bu elçilik anlamın­dan alınmıştır. Çünkü melekler, Allah'ın resulleri ve elçileridir. Yani "melek", ism-i mekân olmak üzere, mevzu, risalet veya mef’ul anlamıyla da "resul", "mürsel" manasını ifade etmektedir. İslâm'dan önceki dönemde "melek" kelimesi bilini­yordu. Hatta bu dönemde meleklere tapanlar ve onları dişi varlıklar olarak kabul edenler dahi vardı. Kur'ân bunları tenkid eder ve cehaletle suçlar.[155] Antara b. Şeddâd bir beytinde şöyle der: "O, sana kılıcımın ucunda ölüm meleğinin daima hazır olup, hiç kaybolmadığını söyleyecektir."[156] Arap inancına göre "melek", bir parça ta ı nite­liğinde, yada cin'den üstün olan, saygıya, hatta tapılmaya layık, gözle görülmez ruhsal bir varlık idi. Fakat tabiat üstü varlıklar sınıfında meleğin yeri belirlenmemişti. Bazen melek Ta ı ile insanlar arasında bir şefaatçi, ya da aracı idi. Ama çoğunlukla kendisi de tapınma objesi kabul edilirdi. İslâmiyet bu alanda da Araplar'ın inancına çok büyük değişiklikler getirdi. Meleklerin gerçek durumlarını belirledi ve aynı zamanda onları, görevlerine göre kendi aralarında muhtelif tabakalara ayırdı. Bundan daha da önemlisi, meleklerin ta ı olmadığını belirterek Arapların bu inancını kökünden yok etti.[157] Kur'ân'ın bildirdiğine göre melekler, basit soyutlama­lardan ibaret olmayıp, şahsiyeti olan varlıklardır. Kanatları vardır[158] ve insan suretine girebilirler.[159] Düşünürler, şuur sahibidirler.[160] Ancak yaratılışları çok temizdir. Allah'a itaattan kaçınmazlar ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.[161] Duyulardan uzak olan cinler de melekler gibi görün­meyen varlıklardır. Çeşitli şekil ve surete girmeye ve zor işleri yapmaya güç yetirebilirler. Fakat cins ve mahiyet bakımından meleklerden ayrı yaratıklardır. Zira meleklerde evlenme yo­luyla çoğalma olmamasına rağmen, cinler arasında çoğalma vardır. Onlardan da Allah'a iman edenler olduğu gibi, etmeyenler de vardır.[162] Ancak, Allah'ın yüce kudreti yanında bunların hiç birinin gücü ve kudreti yoktur. Şu kadar var ki onlar insanların yapamadıkları zor işleri başarabilirler.[163] İşte Kur'ân, kendi mesajında meleklerin gerçek mahi­yetini böylelikle ortaya koymuş oldu. Lügat anlamı itibariyle kelimede fazla bir değişiklik olamadığı söylenebilir. Ancak ıstılah anlamı yönüyle büyük farklılıklar olmuştur.


16.02.2009 tarihinden beri 5570 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:44