Mesel
Mesel, "misil", "nazır" yani bir şeyin benzeri, eşi demektir. Kâmûs mütercimi, "bektaş" (eş, akran) diye göstermiştir. "Şebeh", "şibih", "şebih" denildiği gibi, "mesel", "misil", mesil" denilir. İkinci olarak, vaktiyle bir olay ve tecrübe münasebetiyle söylenmiş olup, "atalar sözü" diye dilden dile dolaşan güzel sözlere (darb-ı meseller) ad olmuştur. Çünkü bunların kaynağı denilen ilk hadiseler, üzerine söylenilen son hadiseye benzer sayılarak temsil edilmiş bulunur. "Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfler de yer" gibi. Üçüncüsü şaşılacak ve garip bulunacak tuhaf ve ibretli bîr hale, bir sıfata, bîr kaziyyeye/önermeye ve hikayeye de mesel denir. Darb-ı mesel gibi, dilden dile dolaşmaya ve her yerde söylenmeye layık olduğu cihetle ondan istiare edilmiştir. Bu, sadece nakil ve hikaye olunur. Darb-ı mesel gibi her söylenişinde bir temsil ve teşbih manası gözetilmez. Fakat ilk söylenişi hakikat de olabilir, bir temsilî istiare de olablir. Buna destan da denir. "Dillere destan oldu" diye söylenir. Destan şiirleri bundan alınmıştır. Bu anlamdan hareketle mesel, delil ve hüccet manasına da gelir. Çünkü bu gibi meseller, gerek bir nadir hakikat olsun, gerek bir tahyil/akla getirme ve temsil, yani sırf bir masal olsun, bir yaygın şöhreti içerdikleri zaman, bazı gerçekler onlara benzetilerek söylenir. Mesela, "bu iş kurt ile kuzu masalına benzer" denilir. Biri ile diğerine temsil edilerek delil getirilir. İşte edebiyatta bir hakikati, diğer bir hakikate veya bir hayale veya meşhur bir mesele benzeterek örneğe ait bir şekilde ifade etmeye temsil adı verilir ki, teşbih veya istiare, hakikat ve mecaz kısımlarına ayrılır. Edebiyatta anlatma ve cazibe açısından temsilin beyan ile ilgili önemli yeri vardır. Çünkü çoğunlukla akıllar, kuruntuların müdahale ve saldırılarına maruz olduklarından, gizli düşünceleri iyice anlamaktan mahrum kalırlar. Temsil ise, kuruntuları akla bağlar da, hakikati, cahil ve anlayışı kıt kimselere bile anlatmaya sebep olur. Çünkü temsil, ince ve düzenli gizli düşüncelerin perdelerini atarak, onları açık hissedilen şeyler kisvesi içinde açıklar; tanınmadık şeyler tanınmış, görülmedik şeyleri görülmüş gibi ortaya çıkarır ve anlatır. İş bunun yerini bilmek ve güzel kullanabilmektir. Kur'ân, insana ait ruhu, meselden hakikate, temsilden tahkike yükseltmiş ve bu yükselmeyi temin için gerçekleri aklî ve kalbî değerleriyle sağlam bir şekilde açıkladıktan ve tebliğ ettikten so a, o akla uygun düşünceleri temsiller ile de anlayışa yaklaştırmış ve telkin etmiştir. Bunu yaparken tahkik ile temsil arasına açık bir karine koyarak doğru ile yanlışı birbirine benzetmekten saklı tutmuştur. Bu sebeple Kur'ân'ın açıklama üslubunda tahkik karşılığında temsiller ve muhkemler karşılığında müteşabihler dahi bulacağız. Mesel, dört şekilde tefsir edilir: 1. :Benzerlik, benzer şeyler/benzer durumlar "İşte o meseller (benzer durumlar) var ya, Biz onları insanlar için darbediyoruz (vasfediyoruz)." [193] "Allah bir mesel darbetti (benzer bir durumu vasfetti)." [194] "İşte onların Tevrat'taki meseli. Onların İncil'deki meseline (onların durumlarının benzerine) gelince..." [195] 2. Hayat tarzı, âdet, yol, hâl ve gidiş, davranış "Yoksa siz, sizden önce geçenlerin mesel olmuş halleriyle (geçmiş ümmetlerin mü'minleri için âdet olmuş hallerle) karşılaşmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?!" [196] "Evvelkilerin meseli (halleri) geçti." [197] "Sizden önce geçenlerden bir mesel (geçmiş ümmetlerden azaba uğrayanların hâlleri)..." [198] 3. İbret "Böylece onları bir selef ve bir mesel (bir ibret) kıldık; so akiler (onların ardından gelecekler) için." [199] "Doğrusu o (İsâ), başka değil, kendisine nimet verdiğimiz bir kuldur ve Biz o'nu İsrâîloğulları'na bir mesel (ibret) kıldık." [200] 4. Azâb "(geçmişteki ümmetlerin) her birine meseller darbetmiştik (dünyada başlarına inecek azabı vasfetmiştik /anlatmıştık)." [201] "Size meseller de darbettik (geçmiş ümmetlerin başına gelen azâbları da anlattık)." [202] Bu buyrukla Mekke kâfirleri korkutulmaktadır.
16.02.2009 tarihinden beri 8043 defa okundu. Son takip: 18.11.2024 - 07:40