Münker
Münker, şeriatın çirkin sayıp haram kıldığı ve uzak durulmasını istediği her şey. Ma'rûf kelimesinin zıddıdır. Münker ne şeriatte, ne adette, ne de örf ve gelenekte tanımayan, yeri olmayan demektir. Zira şeriatte ve geleneklerde taranmayan davranışlar hoş karşılanmaz, öfke uyandırır, red ve inkâr edilir. Hakkı olmayan şeyi istemek, başkalarının haklarını çiğnemek, onların hukukuna tecavüz etmek demektir. Adaletin zıddıdır. Yani zulümdür. "münker", m'arûfun karşıtıdır. "Ne-ke-ra" fiil kökünden gelir. Bu fiil, tanımamak, tanımamazlığa gitmek manalarını ifade eder.[386] Kur'ân’da türevleriyle birlikte 37 âyette zikredilir. Bunların dokuzunda m'arûfla beraber kullanılmıştır. Câhiliye döneminde bu kelimenin lügat manasına uygun olarak yani tanımamak manasında kullanıldığını el-A'şâ’nın şu beyitinde görmekteyiz: "O (Suâd), saçlarımın beyazlığı ve dökülmesi dışında, hadiselerin getirdiği şeylerden, bilmediği bir durum olmadığı halde beni tanımadı."[387] Görüdüğü gibi burada "münker" tanımama anlamında kullanılmıştır. Beydâvî'ye göre 'ma'rûf, inanç, iman, itaat ve baş eğme, 'münker' ise, küfür ve baş kaldırma yani me'asî demektir.[388] Bu tarifde de bir tanımazlık söz konusudur. Zira iman etmemek, Allah'ın hükmünü tanımamak, O'na karşı gelmek demektir. Bir başka tanıma göre 'münker', İslam'ın ve Sünnet'in kötü gördüğü ve yasakladığı şeylerdir. Aslında kötü görülen ve yasaklanan şeylerin kötülüğünü akli selim, sağduyu sahibi insanlar da anlayabilirler.[389] Kur'ân bu iki kavram üzerinde önemle durmuştur. Zira İslâm cemiyetinin bekası ve huzurlu olması toplumun iyiliği emretmesi ve kötülükten insanları kaçındırmasıyla mümkün olabilmektedir. Nitekim Kur'ân "Sizler insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar ve Allah'a inanırsınız..."[390] buyurmaktadır. Bu ayet bize, her ferdin gücü nisbetinde, toplumu bozacak, onu mutsuz edecek her türlü davranıştan insanları men etmeye çalışmasının gerekli olduğunu bildirmektedir.[391] Hz. Peygamber de bu konu üzerinde durmuş ve toplumun huzuru için "emr-i bi'l-ma'rûf ve'n-nehyi ani'l-münker" prensibinin mutlaka uygulanması gerekliliğine dikkat çekmiştir. Şöyle der: "Allah'a yemin olsun ki, siz ya iyiliği emredersiniz, ya da Allah kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman dua edersiniz, fakat duanız kabul edilmez.”[392] Netice olarak "ma'rûf ve "münker" kavramlarının Kur'ân'la kazandığı anlamların câhiliye döneminde bilinmediğini söyleyebiliriz.
16.02.2009 tarihinden beri 2510 defa okundu. Son takip: 17.11.2024 - 06:28