Müslim-Mü'min
Müslim-mü'min farkı Hucurât Sûresi 14. ayette ortaya konmuştur. Müslim, mü'mine göre daha genel bir ifadedir. "Bedeviler, iman ettik dediler, de ki, siz iman etmediniz, iman yalnız dil ile söylemekten ibaret değil, yürekten sevgi ile, sağlam bir şekilde inanma ve yakîn bir tasdik olması lazımdır. Bu ise henüz olmadı. Ancak iman henüz kalplerinize girmemiş olduğu halde, İslâm'a geldik deyin, yanı Müslümanlık için söz verdik, barışa (silm'e) geldik deyin, böyle derseniz yalan söylememiş olursunuz." Çünkü, savaşın zıddı olan silme girmek, boyun eğmek anlamında İslâm, savaşı terk edip de görünürde dil ile söylemekle mümkün olabilir. Fahreddîn Râzî'ye göre, mü'min ile müslim Ehli Sünnet'e göre birdir. Burada genel ile özelin farkı vardır. İman ancak kalp ile ve dil ile olur. İslâm ise daha geneldir. Râgıb, Müfredat'ında; "İslâm, şeriatta iki kısımdır. Birisi imanın altındadır ki, bu, dil ile itiraftır. Bununla insan, canını korumuş olur, beraberinde ister iman olsun, ister olmasın kişi canını emniyete almış olur. Hucurat: 49/14 ayetinde bu anlam kastedilmiştir. Diğeri de İmanın üstündedir, bunda dil ile itiraf ile beraber hem. kalben itikad, hem vefa, hem de Allah-u Teâlâ'ya bütün kaza ve kaderinde teslimiyet vardır. Nitekim Hz. İbrahim'le ilgili "Rabbi ona 'teslim ol' dedi o da 'teslim oldum' demişti."[393] Ayrıca Al-i İmran: 3/19, Yusuf: 12/101 ayetlerindeki ifadeler bu anlamdadır." diye ifade etmiştir. Fıkh-ı Ekber'de ise iman, "Dil ile söylemek ve kalben tasdik etmektir. İslâm, Allah-u Teâlâ'nın emirlerine teslim olmak boyun eğmektir." şeklinde tarif edilmiştir. Görüldüğü gibi' iman ile İslâm arasında sözlük anlamı olarak fark vardır. Ancak şeriatte, İslâmsız iman, imansız İslâm olmaz. Bu ikisi, dış ile iç, yüz ile astar gibidir. Dinde, iman ve İslâm, şeriatin hepsini birlikte kuşatan bir isimdir. İslâm kelimesi, sözlükte, aslî maddesi silm ve selamet, hemzesinin giriş, tadiye ve diğer manalarına nazaran, silm-ü müsalemete girmek veya koymak, selamete çıkarmak, salim olmak veya salim kılmak, ihlas ve teslimiyet ve boyun eğmek gibi birkaç anlama gelmektedir. Ancak, İslâm ile imanın anlamları arasında farklar bulunduğundan, şeriat, daha ziyade bunların ikisinin birlikte biraraya gelmesi ve gerçekleşmesi özelliklerine itibar etmiş olmakla beraber, sözlük anlamlarını da gözden uzak tutmamış ve böylece şeri kullanımda şu üç mana ortaya çıkmıştır. Birincisi, biri diğerinin şartı olmak, biri açık biri gizli olma bakımından asıl bulunmak gibi bir anlam farkına rağmen gerçek olarak meydana gelmesinde eşit, şan ve haysiyette birbirine gerekli olmalarıdır. Bu nedenle, mü'min-müslim birdir. "Size selam veya silm veren kimseye mü'min değilsin demeyin" [394] buyurulmuş ve mü'min-müslim bir addedilmiştir. İkincisi; İslâm imandan daha genel ve onun başlangıcı olmak üzere İmanın altında bir dil ile ikrar ve iman, İslâm'ın bir gayesi olmak üzere onun üstünde bir delil ve mana ifade etmektedir. Bunu gerçek ve samimi Müslümanlık karşısında resmî Müslümanlık diye de ifade edebiliriz. Bu henüz Müslümanlık değil Müslümanlığa giriştir. Üçüncüsü; imandan daha özel, onun kemali ve gayesi olmak üzere, imanın üstünde olan İslâm'dır. "Kim iyilik yapıcı olarak kendini Allah'a teslim ederse artık onun rabbi katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur, mahsun olmayacaklardır."[395] ayeti ve Al-i İmran: 3/19, Hucurat: 49/13 ayetleri bu anlamdadır.
16.02.2009 tarihinden beri 3450 defa okundu. Son takip: 20.11.2024 - 09:05