Nuşûr-Neşr

Nûşûr; "Neşr" in mastarıdır. Ölü, dirildiğinde "Neşera’l-meyyitu" denilir. A'şâ şöyle der: İnsanlar gördükleri şeylerden dolayı, "dirilen ölüye hayret!" deyinceye kadar. Nuşûr, "neşr" gibi zan geçişli bazan geçişsiz olur. Geçişli olursa bir şeyi açıp yay­lak manasına gelir. Dilimizdeki "neşr", "neşriyat ve "menşur" bu anlamdadır. Bunun geçişsizine "intişar" denilir ve ölmüş bir şe­yin dirilip kalkması manasınadır. Kur'ân'da "nüşûr" genellikle bu anlamda geçmektedir. Geçişlisine de "inşar" denilir. "Enşernâ bihi beldeten meyte" gibi. Yayılma an­lamına gelmekle birlikte "diril­me" demektir. [193] Nüşür, dört şekilde tefsir edilir: 1. Hayat, canlılık "O, semadan (yukarıdan/bulutlardan) belli bir ölçü ile su indirendir. Onunla ölmüş bir beldeyi neşrettik (ölmüş bir beldeye canlılık/hayat verdik). İşte siz de böyle çıkarılacaksınız." [194] "Allah odur ki, rüzgârları gönderir de bir bulut kaldı­rıp onu ölmüş bir beldeye sevkeder, derken ona ölü­münün ardından hayat verir. İşte nüşûr da böyledir (ölü toprağın su ile canlanıp bitkiler bitirdiği gibi, siz de ölümünüzün ardından dirileceksiniz/ha­yat bulacaksınız)." [195] 2. Ba's: diriliş/diriltiliş "Onlar ne ölüme, ne hayata, ne de nüşûra mâlikler (onlar ne de diriltmeye: Ölüleri diriltmeye kadirler)." [196] "Arzdan ilahlar edindiler; onlar mı neşredecekler (arzdan ölüleri onlar mı diriltecekler)'?!" [197] "Ve nüşûr (ölümün ardından diriltilmek suretiyle dönüş) O’nadır." [198] "Hayır, onlar nüşûr ümit etmiyorlar (ölümden so a diriltilmekten haşyet duymuyorlar)." [199] 3. Yaymak/yayılmak "Ve rahmetini (yağmuru) neşredendir (yayandır)." [200] "Rabbiniz size rahmetinden neşretsin (rızkını si­ze yaysın)." [201] "Ve O ki, rahmetinin önünde rüzgârları neşrediciler (nuşran) (rüzgârları ve bulutları yağmur için yayıcılar) olarak göndermekte..." [202] "O ki, rahmetinin önünden rüzgârları müjdeleyici olarak gönderir. Nihayet bunlar yüklü bulutları kaldırdıklarında Biz onları ölmüş bir beldeye sevkederiz de ona su indiririz, derken onunla ürünün her türlüsünden çıkarırız, işte ölüle­ri de böyle çıkaracağız. Gerektir ki tezekkür edersiniz ."[203] "...ve rahmetinin önünde rüzgârları neşredicilet (nuşran) [204] (rüzgârları ve bulutları, yağmur için yayıcılar) olarak gönderen mi?!" [205] "...so a, beşer olup intişar ediyorsunuz (yayılı­yorsunuz)." [206] 4. Dağılmak/ayrılmak "...yemeği yediniz mi hemen intişar edin (dağı­lın)!" [207] "Artık o salât tamamlandımı arzda intişar edin (dağılın)!" [208] "Gündüzü de bir nüşûr (onda rızık aramak için dağıldıkları bir vakit) yaptı." [209]


16.02.2009 tarihinden beri 4647 defa okundu. Son takip: 22.11.2024 - 09:14