Sû'

Sû', onbir manada tefsir edilir: 1. Şiddet "Sizi sû'e'l-azâba (azabın şiddetlisine) uğratıyor­lardı." [289] "Sizi sû'e'l-azâba (azabın şiddetlisine) uğratıyor­lardı."[290] "Sizi sû'e'l-azâba (azabın şiddetlisine) uğratıyor­lardı."[291] "İşte sû'u'1-hisâb (hesabın şiddetlisi) onlar için­dir." [292] 2. (devenin) bacaklarının kesilmesi "İşte bu, size bir işaret/alâmet olmak üzere Allah'ın dişi devesi; onu bırakın Allah'ın arzında otlasın, ona sû' ile dokunmayın (o devenin bacakları­nı keserek onu öldürmeyin)!" [293] "Ona sû' ile dokunmayın; yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar."[294] "(Sâlih dedi ki): "Ey kavmim! İşte bu, size bir işâret/alâmet olmak üzere Allah'ın dişi devesi; onu bıra­kın Allah'ın arzında otlasın, ona sû' ile dokunmayın" (o devenin bacaklarını keserek onu öldür­meyin)!" [295] 3. Zina-tecavüz "Biz o'nun bir sû'unu (zinasını/zina ettiğini) bil­miyoruz." [296] "Ehline sû' (karına tecâvüz/karınla zina) irade eden kimsenin cezası..." [297] "Senin baban sû' (zâni/zina eden) bir adam de­ğildi." [298] 4. Baras hastalığı "Bir de, elini koynuna sok, herhangi bir sû' (has­talık/baras hastalığı) olmaksızın çıksın bembeyaz." [299] "Bir de elini koynuna sok, herhangi bir sû' (yani, hastalık/baras hastalığı} olmaksızın çıksın bembeyaz; diğer bir mucize ol­mak üzere. "[300] "Bir de elini koynuna sok, herhangi bir sû' olmaksızın çıksın bembeyaz; -ve korkmadan emre amade dur/bir korku du­rumunda kaçma, kendini toparla, cesaretli ol!- işte bu ikisi, Fir'avn'a ve onun melesine Rabbinden iki burhandır. Çün­kü onlar fâsık bir kavimdir." [301] 5. Azâb "Doğrusu bugün hızy ve sû' (azâb) kâfirlerin üs­tünedir." [302] "İttiqa edenleri ise Allah, umduklarına erdirmek sureti ile kurtaracak. Onlara hiçbir sû' (yani, azâb) dokunmayacak ve onlar mahzun da olmayacaklar." [303] "Allah bir kavmin sû'unu (azabını/azaba uğra­masını) irade ettimi... " [304] 6. Şirk "Biz bir sû' yapmamıştık (şirk koşmamıştık)." [305] "So a, sû' yapanların (şirk koşanların) akıbeti sû' oldu. Çünkü tekzib ettiler." [306] "So a, şüphesiz Rabbin cehaletle sû' yapan (şirk koşan)..." [307] 7. Sövmek, kötü söz söylemek "Size ellerini ve dillerini sû' (sövmek, kötü söz söylemek) ile uzatırlar." [308] "Allah sözün sû'unun (sövüp saymanın, sözün kötüsünün) açıkça söylenmesini sevmez." [309] 8. Bir şeyin en kötüsü "Dâr'ın sû'u (yurdun en kötüsü) onlaradır." [310] "O gün özür dilemeleri zâlimlere fayda vermez. Dâr'ın sû'u (yurdun en kötüsü) onlaradır." [311] 9. Mü'minin işlediği zenb/günah "Allah'ın kabulünü va'd buyurduğu tevbe o kimseler için ki: cehaletle bir sû' (günah) yaparlar da..."[312] Buna göre, mü'min, işlediği her zenb/günah ile ca­hillik etmektedir. "Sizden (mü'minlerden) kim cehaletle bir sû' (zenb/günah) yapar da.." [313] 10. Zarar, darlık ve sıkıntı "Bana hiçbir sû' (zarar, darlık ve sıkıntı) dokun­mazdı." [314] "O sû'u (zarar, darlık ve sıkıntıyı) gideren..." [315] 11. Katli ve hezimet "Size bir sû' (katl, hezimet ve bela) irade ederse..." [316]


16.02.2009 tarihinden beri 2634 defa okundu. Son takip: 17.11.2024 - 07:48