Sultan

Sultân[343], üstünlük, ga­lebe çalma ve istilâ anlamında masdardır. Burhan ve hüccet ma­nasına gelir. Vali ve hükümdara da denilir. Ancak bu manada keli­me müennes olur. Kur'ân'da, "sultan" genellikle burhan ve de­lil anlamındadır. [344] Sultân, iki şekilde tefsir edilir: 1. Hüccet (kesin delil) "Andolsun ki Musa'yı âyetlerimizle ve apaçık bir sul­tân (hüccet) ile gönderdik." [345] Mûsâ ile ilgili olarak kullanılan sultân kelimeleri­nin tümü, hüccet (kesin delil) manasındadır. "Hakkında size bir sultân (Allah'ın kitabında bir hüccet/kesin delil) indirmediği varlıkları..." [346] "Yoksa Biz onlara bir sultân (hüccet/kesin bir delil) indirmişiz de..." [347] "Ya da bana apaçık bir sultân (kendisini mazur görebileceğim açık bir hüccet/kesin bir delil) getirir." [348] 2. Kahredici kral/kahren mecbur edici hükümranlık "Benim, sizin üzerinizde bir sultânım (sizin üze­rinizde, sizi şirk koşmaya kahren mecbur edecek bir hükümranlığım) yoktu." [349] "Bizim, sizin üzerinizde bir sultânımız (sizin üzerinizde, sizi şirk koşmaya kahren mecbur edecek bir hükümranlığımız) yoktu. Bilakis siz taşkınlık eden bir kavimdiniz." [350]


16.02.2009 tarihinden beri 3699 defa okundu. Son takip: 22.11.2024 - 09:49