ı
ı- Allah’tan
Başkasına Dua Etme
De ki: Allah'ı bırakıp da bize fayda veya zarar
veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra
şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının
ise: "Bize gel!" diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisingeri
(inkarcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah'ın hidayeti doğru yolun ta
kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir. (En’am: 6/71)
(Ey kafirler!) Allah'ı bırakıp da taptıklarınız
sizler gibi kullardır. (Onların tanrılığı hakkında iddianızda) doğru iseniz,
onları çağırın da size cevap versinler! (A’raf: 7/194)
Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa
tutacakları elleri mi var veya görecekleri gözleri mi var yahut işitecekleri
kulakları mı var (neleri var)? De ki: "Ortaklarınızı çağırın, sonra bana
(istediğiniz) tuzağı kurun ve bana göz bile açtırmayın!" (A’raf: 7/195)
Allah'ın dışında taptıklarınızın ne size yardıma
güçleri yeter ne de kendilerine yardım edebilirler. (A’raf: 7/197)
Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar
vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde mutlaka sen zalimlerden
olursun. (Yunus: 10/106)
Onlara biz zulmetmedik; fakat, onlar kendilerine
zulmettiler. Rabbinin (azap) emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da taptıkları
tanrıları, onlara hiçbir şey sağlamadı, ziyanlarını artırmaktan başka bir şeye
yaramadı. (Hud: 11/101)
El açıp yalvarmaya lâyık olan ancak O'dur. O'nun
dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar.
Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir.
Halbuki (suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına girecek değildir. Kafirlerin
duası kuşkusuz hedefini şaşırmıştır. (Ra’d: 13/14)
(Resûlüm!) De ki: Allah'ı bırakıp da (ilâh
olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne
uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler." (İsra: 17/56)
Denizde başınıza bir musibet geldiğinde, O'ndan
başka bütün yalvardıklarınız kaybolup gider. O sizi kurtarıp karaya
çıkardığında, (yine eski halinize) dönersiniz. İnsanoğlu çok nankördür. (İsra:
17/67)
Yine o günü (düşünün ki, Allah, kafirlere):
Benim ortaklarım olduklarını ileri sürdüğünüz şeyleri çağırın! buyurur.
Çağırmışlardır onları; fakat kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların
arasına tehlikeli bir uçurum koyduk. (Kehf: 18/52)
O, Allah'ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de
zararı dokunacak olan şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan
sapıklığın ta kendisidir. (Hac: 22/12)
Böyledir. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir.
O'nun dışındaki taptıkları ise bâtılın ta kendisidir. Gerçek şu ki Allah, evet
O, uludur, büyüktür. (Hac: 22/62)
Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu
dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir
araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa,
bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de! (Hac:
22/73)
O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya
kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun! (Şuara: 26/213)
"(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!"
denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında)
azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi! (Kasas: 28/64)
Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir; O'ndan başka
taptıkları ise hiç şüphesiz bâtıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok uludur.
(Lokman: 31/30)
Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet
gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz
suç işliyordunuz, derler. (Sebe: 34/32)
Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de
gecenin içine sokar; güneş ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir
süreye kadar akıp gider. İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah'tır. Mülk
O'nundur. O'nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna
bile sahip değillerdir. (Fatır: 35/13)
Eğer onları (putları) çağırırsanız, sizin
çağırmanızı işitmezler. Faraza işitseler bile, size cevap veremezler. Kıyamet
günü de sizin ortak koşmanızı reddederler. (Bu gerçeği) sana, her şeyden haberi
olan (Allah) gibi hiç kimse haber veremez. (Fatır: 35/14)
De ki: Allah'ı bırakıp da taptığınız
ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi şeyi yarattılar!
Yoksa onların göklerde mi bir ortaklıkları var! Yahut biz onlara, (bu hususta)
bir kitap mı verdik de onlar, o kitaptaki bir delile dayanıyorlar? Hayır! O
zalimler birbirlerine, aldatmadan başka bir şey vadetmiyorlar. (Fatır: 35/40)
Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı?
diye sorsan, elbette "Allah'tır" derler. De ki: Öyleyse bana söyler misiniz?
Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun
verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun
bu rahmetini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak
O'na güvenip dayanırlar. (Zümer: 39/38)
Allah, adaletle hükmeder. O'nu bırakıp
taptıkları ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve
görendir. (Mü’min: 40/20)
Böylece önceden yalvarıp durdukları onlardan
uzaklaşmıştır. Kendilerinin kaçacak yerleri olmadığını anlamışlardır. (Fussilet:
41/48)
Allah'ı bırakıp da taptıkları putlar, şefaat
edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır. (Zuhruf:
43/86)
Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar
kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? (Oysa)
onlar, bunların tapmalarından habersizdirler. (Ahkaf: 46/5)
|