9a3
9a3- Allah’ın ve
Rasulünün Emirlerine Uyulması
Sizden sağlam bir söz almış,
Tûr dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima
hatırlayın, umulur ki, korunursunuz (demiştik de); (Bakara: 2/63)
Musa, kavmine: Allah bir sığır
kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da:
Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti. (Bakara: 2/67)
"Bizim adımıza Rabbine dua et,
bize onun ne olduğunu açıklasın" dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne
de körpe; ikisi arasında bir inek." Size emredileni hemen yapın, dedi. (Bakara:
2/68)
"(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine
dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek
keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşâallah emredileni yapma yolunu buluruz"
dediler. (Bakara: 2/70)
(Musa) dedi ki: Allah şöyle
buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan,
serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. "İşte
şimdi gerçeği anlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az
kalsın kesmeyeceklerdi. (Bakara: 2/71)
İşte böylece sizin insanlığa
şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet
kıldık. Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (Kâbe'yi) biz ancak
Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble
yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir.
Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı
şefkatli ve merhametlidir. (Bakara: 2/143)
Oruç gecesinde kadınlarınıza
yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için
birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi
kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve
Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği
(aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin,
için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş
olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah'ın koyduğu
sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini
insanlara açıklar. Umulur ki korunurlar. (Bakara: 2/187)
Ey iman edenler! Hep birden
barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır.
(Bakara: 2/208)
Boşama iki defadır. Bundan
sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara
verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helal olmaz. Ancak
erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik
edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile
kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya
düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca
yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim
Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir. (Bakara: 2/229)
Peygamber, Rabbi tarafından
kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. "Allah'ın
peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey
Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler. (Bakara: 2/285)
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne
itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez. (Al-i
İmran: 3/32)
Allah'a ve Resûl'üne itaat edin
ki rahmete kavuşturulasınız. (Al-i İmran: 3/132)
Siz Allah'ın izni ile
düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Nihayet,
öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra
zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve
âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra
Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve andolsun
sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok lütufkârdır. (Al-i İmran:
3/152)
Yara aldıktan sonra yine
Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına uyanlar (özellikle) bunların içlerinden
iyilik yapanlar ve takvâ sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır.
(Al-i İmran: 3/172)
Bunlar, Allah'ın (koyduğu)
sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden
ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük
kurtuluş budur. (Nisa: 4/13)
Ey iman edenler! Allah'a itaat
edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir
hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu
Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı,
hem de netice bakımından daha güzeldir. (Nisa: 4/59)
Biz her peygamberi -Allah'ın
izniyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine
zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resûl de
onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.
(Nisa: 4/64)
Eğer onlara, kendinizi öldürün
yahut yurtlarınızdan çıkın, diye emretmiş olsaydık, içlerinden pek azı müstesna,
bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, onlar için
hem daha hayırlı hem de (imanlarını) daha pekiştirici olurdu. (Nisa: 4/66)
Kim Allah'a ve Resûl'e itaat
ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler,
sıddîkler, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!
(Nisa: 4/69)
Kim Resûl'e itaat ederse
Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi
göndermedik! (Nisa: 4/80)
Allah'ın size olan nimetini,
"Duyduk ve kabul ettik" dediğiniz zaman sizi bununla bağladığı (O'na verdiğiniz)
sözü hatırlayın ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, kalblerin içindekini
bilmektedir. (Maide: 5/7)
Sizin dostunuz (veliniz) ancak
Allah'tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek
namazı kılar, zekâtı verirler. (Maide: 5/55)
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman
edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın
tarafını tutanlardır. (Maide: 5/56)
Allah'a itaat edin, Resûle de
itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki
Resûlümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir. (Maide: 5/92)
Bu (usul), şahitliği gerektiği
şekilde yapmaya, yahut yeminlerinden sonra, yeminlerin (mirasçılar tarafından)
reddedilmesinden korkmalarına (çekinmelerine çare olarak) daha uygundur.
Allah'tan korkun ve (O'nu) dinleyin. Allah, yoldan çıkmışlar topluluğuna
rehberlik etmez. (Maide: 5/108)
De ki: Gelin Rabbinizin size
neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya
iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da
rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve
Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size
emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız. (En’am: 6/151)
Rüşd çağına erişinceye kadar,
yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın.
Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman,
yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah'a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah
size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti. (En’am: 6/152)
Şüphesiz bu, benim dosdoğru
yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın
yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti. (En7am: 6/153)
İşte bu (Kur'an), bizim
indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size
merhamet edilsin. (En’am: 6/155)
Rabbinizden size indirilene
(Kur'an'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar
da az öğüt alıyorsunuz! (A’raf: 7/3)
Böylece onları hile ile
aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve
cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o
ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nida
etti. (A’raf: 7/22)
De ki: Ey insanlar! Gerçekten
ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan
başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber
olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve ona uyun ki
doğru yolu bulasınız. (A’raf: 7/158)
Onlara bir mucize getirmediğin
zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak
Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur'an), Rabbinizden gelen basiretlerdir
(kalp gözlerini açan beyanlardır); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.
(A’raf: 7/203)
Sana savaş ganimetlerini
soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek)
müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat
edin. (Enfal: 8/1)
Ey iman edenler! Allah'a ve
Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin. (Enfal: 8/20)
Ey inananlar! Hayat verecek
şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi
ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.
(Enfal: 8/24)
Allah ve Resûlüne itaat edin,
birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de
sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal: 8/46)
Kendilerine Kitap verilenlerden
Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram
saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye
verinceye kadar savaşın. (Tevbe: 9/29)
Rızanızı almak için size
(gelip) Allah'a and içerler. Eğer mümin iseler Allah ve Resûlünü razı etmeleri
daha doğrudur. (Tevbe: 9/62)
Mümin erkeklerle mümin kadınlar
da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar,
namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte
onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir. (Tevbe:
9/71)
(Bu alış verişi yapanlar),
tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû edenler, secde
edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın sınırlarını
koruyanlardır. O müminleri müjdele! (Tevbe: 9/112)
Allah'ın dilemesine
bağlamadıkça (inşâallah demedikçe) hiçbir şey için "Bunu yarın yapacağım" deme.
Bunu unuttuğun takdirde Allah'ı an ve: "Umarım Rabbim beni, doğruya bundan daha
yakın olan bir yola iletir" de. (Kehf: 18/23-24)
Durum böyle. Her kim, Allah'ın
emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha
hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan hayvanlar size helal
kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının. (Hac:
22/30)
Durum öyledir. Her kim Allah'ın
hükümlerine saygı gösterirse, şüphesiz bu, kalplerin takvâsındandır. (Hac:
22/32)
Allah uğrunda, hakkını vererek
cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi;
babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin
de insanlara şahit olmanız için O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse
bunda (Kur'an'da) size "müslümanlar" adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı
verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevladır, ne
güzel yardımcıdır! (Hac: 22/78)
Şu halde, kim bunun ötesine
gitmek isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. (Mü’minun: 23/7)
Zina eden kadın ve zina eden
erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız,
Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın.
Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun. (Nur: 24/2)
Onlar, aralarında hüküm vermesi
için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı
yüz çevirip dönerler. (Nur: 24/48)
Aralarında hüküm vermesi için
Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve
itaat ettik" demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. (Nur: 24/51)
Her kim Allah'a ve Resûlüne
itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar mutluluğa
erenlerdir. (Nur: 24/52)
De ki: Allah'a itaat edin;
Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in
sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da
size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz) dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru
yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır. (Nur:
24/54)
Namazı kılın; zekâtı verin;
Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz. (Nur: 24/56)
İyi davranışlar içinde kendini
bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten
bütün işlerin sonu Allah'a varır. (Lokman: 31/22)
Rabbinden sana vahyedilene uy.
Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Ahzab: 33/2)
Andolsun ki, Resûlullah, sizin
için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için
güzel bir örnektir. (Ahzab: 33/21)
Evlerinizde oturun, eski
cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin,
Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı
gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzab: 33/33)
Müslüman erkekler ve müslüman
kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata
devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve
sabreden kadınlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler
ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını
koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler
ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir
mükâfat hazırlamıştır. (Ahzab: 33/35)
Allah ve Resûlü bir konu
hakkında hüküm verince, inanmış bir erkek ve kadının kendiliklerinden seçme
hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa
düşmüş olur. (Ahzab: 33/36)
(Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet
verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan
kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde
gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini
kesince biz onu sana nikâhladık ki evlatlıkları, karılarıyla ilişkilerini
kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın.
Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (Ahzab: 33/37)
Ey inananlar! Allah'ı çokça
zikredin. (Ahzab: 33/41)
Ve O'nu sabah-akşam tesbih
edin. (Ahzab: 33/42)
(Böyle davranırsanız) Allah
işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat
ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur. (Ahhzab: 33/71)
Allah'ın kitabını okuyanlar,
namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık
sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. (Fatır: 35/29)
Babasıyla beraber yürüyüp
gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir
düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah
beni sabredenlerden bulursun, dedi. (Saffat: 37/102)
Her ikisi de teslim olup, onu
alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle
mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.
(Saffat: 37/103-106)
Şüphesiz ki o (İsa), kıyametin
(ne zaman kopacağının) bilgisidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; çünkü
bu, dosdoğru yoldur. (Zuhruf: 43/61)
(Onların vazifesi) itaat ve
güzel sözdür. İş ciddiye bindiği zaman Allah'a sadakat gösterselerdi, elbette
kendileri için daha hayırlı olurdu. (Muhammed: 47/21)
Ey iman edenler! Allah'a itaat
edin, Peygamber'e itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın. (Muhammed: 47/33)
Bedevîlerden (seferden) geri
kalmış olanlara de ki: Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya
çağırılacaksınız. Onlarla, teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat
ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi yine
dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır. (Fetih: 48/16)
Köre vebal yoktur, topala da
vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda
değildirler.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından
ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.
(Fetih: 48/17)
Bedevîler "İnandık" dediler. De
ki: Siz iman etmediniz, ama "Boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize
yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir
şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. (Hucurat: 49/14)
Allah'a ve peygamberlerine iman
edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik
mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip de
âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır. (Hadid:
57/19)
Ey iman edenler! Allah'tan
korkun ve Peygamberine inanın ki O, size rahmetinden iki kat versin ve size
ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah, çok
bağışlayan, çok esirgeyendir. (Hadid: 57/28)
(Buna imkân) bulamayan kimse,
hanımıyla temas etmeden önce ardarda iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen,
altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah'a ve Resûlüne inanmanızdan
dolayıdır. Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kafirler için acı bir azap vardır.
(Mücadele: 58/4)
Ey iman edenler! Aranızda gizli
konuşacağınız zaman günahı, düşmanlığı ve Peygamber'e karşı gelmeyi
fısıldamayın. İyilik ve takvâyı konuşun. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan
korkun. (Mücadele: 58/9)
Gizli bir şey konuşmanızdan
önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi
affettiğine göre artık namazı kılın, zekâtı verin‚ Allah'a ve Resûlüne itaat
edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Mücadele: 58/13)
Allah'ın, (fethedilen) ülkeler
halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah, Peygamber, yakınları,
yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden
yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse
onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü
Allah'ın azabı çetindir. (Haşr: 59/7)
Ey iman edenler! Allah'tan
korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır. (Haşr: 59/18)
Allah, yalnız sizinle din
uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara
yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler
onlardır. (Mümtehine: 60/9)
Eğer eşlerinizden biri, sizi
bırakıp kafirlere kaçar, siz de (onlarla savaşıp) galip gelirseniz, eşleri
gitmiş olanlara (ganimetten), harcadıkları kadar verin. İnandığınız Allah'a
karşı gelmekten sakının. (Mümtehine: 60/11)
Onun için Allah'a, Peygamberine
ve indirdiğimiz o nura (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(Teğabun: 64/8)
Allah'a itaat edin, Peygamber'e
de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
(Teğabun: 64/12)
O halde gücünüz yettiğince
Allah'a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak
harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
(Teğabun: 64/16)
Ey Peygamber! Kadınları
boşayacağınızda, onları iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti de sayın.
Rabbiniz Allah'tan korkun. Apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana, onları
evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır.
Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin,
olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir. (Talak: 64/1)
İşte bu, Allah'ın size
indirdiği buyruğudur. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve
onun mükâfatını arttırır. (Talak: 65/5)
Allah onlara şiddetli bir azap
hazırlamıştır. Ey inanan akıl sahipleri! Allah'tan korkun. Allah size gerçekten
bir uyarıcı (kitap) indirmiştir. (Talak: 65/10)
lrzlarını koruyanlar -ancak
eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz; bundan öteye
(geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir-; (Mearic: 70/29-31)
Temizlenen, Rabbinin adını anıp
O'na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir. (A’la: 87/14-15)
|