Hz
Hz. Yusuf’un
Kardeşleri
(Babası) Demişti
ki: "Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü
şeytan, insan için apaçık bir düşmandır." (Yusuf Suresi, 5)
Andolsun, Yusuf ve
kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır. Onlar şöyle demişti:
"Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini
pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir."
"Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size
(dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz." İçlerinden bir
sözcü dedi ki: "Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu
kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın." (Bu karara
vardıktan sonra) "Ey Babamız," dediler. "Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize
güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz." "Sen onu yarın
bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz."
Dedi ki: "Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken
onu kurdun yemesinden korkuyorum." Dediler ki: "Andolsun, biz, birbirini
kollayan bir topluluk iken, kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan
(aciz) kimseler oluruz." Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine
atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen
onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." Akşam
üstü babalarına ağlar vaziyette geldiler. Dediler ki: "Ey Babamız, gerçek şu ki,
biz gittik, yarışıyorduk. Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında
bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize
inanacak değilsin." Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini
getirdiler. "Hayır" dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş.
Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza
karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır." (Yusuf Suresi, 7-18)
(Kuraklık
başlayınca) Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler, onu tanımadıkları halde
kendisi onları hemen tanıdı. Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki: "Bana
babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçüyü tam tutarım ve
ben konukseverlerin en hayırlısıyım." "Eğer onu bana getirmeyecek olursanız,
artık benim katımda sizin için bir ölçek (erzak) yoktur ve bana da yaklaşmayın."
Dediler ki: "Onu babasından istemeye çalışacağız ve herhalde biz bunu
yapabileceğiz." Yardımcılarına dedi ki: "Sermayelerini (erzak bedellerini)
yüklerinin içine koyun. İhtimal ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına
varırlar da belki geri dönerler." Böylelikle babalarına döndükleri zaman,
dediler ki: "Ey babamız, ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle
gönder de erzağı alalım. Onu mutlaka koruyacağız." Dedi ki: "Daha önce kardeşi
konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir
miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O, esirgeyenlerin esirgeyicisidir." Erzak
yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu
gördüklerinde, dediler ki: "Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize
geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve
bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir." "Bana
etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana
getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla
gönderemem." dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: "Allah,
söylediklerimize vekildir." Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan
girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiç bir şeyi sağlayamam
(gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül
edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." Babalarının kendilerine
emrettiği yerden (Mısır'a) girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un nefsindeki dileği
açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiç bir şeyi (gidermeyi)
sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak
insanların çoğu bilmezler. (Yusuf Suresi, 58-68)
Yusuf'un yanına
girdikleri zaman, o, kardeşini bağrına bastı; "Ben" dedi. "Senin gerçekten
kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme." Erzak yüklerini kendilerine
hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi
(şöyle) seslendi: "Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız." Onlara doğru
yönelerek: "Neyi kaybettiniz?" dediler. Dediler ki: "Hükümdarın su tasını
kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır.
Ben de buna kefilim." "Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz
(bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."
"Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?" Dediler ki:
"Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri
böyle cezalandırırız." Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların
kablarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz
Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki
kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka.
Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha
iyi bir bilen vardır. (Yusuf Suresi, 69-76)
Dediler ki: "Ey
Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden
birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan görmekteyiz." Dedi ki:
"Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah'a
sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz." Ondan umutlarını
kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler.
Onların büyükleri dedi ki: "Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz
aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu)
bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana izin verinceye veya
Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O,
hüküm verenlerin en hayırlısıdır." "Dönün babanıza ve deyin ki: '-Ey babamız,
senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik
etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz." "İçinde (yaşamakta) olduğumuz şehre
sor, hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz."
(Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) "Hayır" dedi. "Nefsiniz sizi
yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir
sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir.
Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın kendisidir." (Yusuf Suresi,
78-83)
"Oğullarım, gidin
de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve
Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası
Allah'ın rahmetinden umut kesmez." Böylece onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri
zaman, dediler ki: "Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu;
önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve
bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını
verir." (Yusuf) Dedi ki: "Sizler, cahiller iken Yusuf'a ve kardeşine neler
yaptığınızı biliyor musunuz?" "Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?"
dediler. "Ben Yusuf'um" dedi. "Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufda
bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte
bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz." Dediler ki: "Allah adına, hayret, Allah
seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya
düşenler idik." Dedi ki: "Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah
bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir." "Bu gömleğimle gidin de,
babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana
getirin." (Yusuf Suresi, 87-93)
(Çocukları da:)
"Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya
düşenler idik" dediler.
"İleride sizin
için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir" dedi.
(Yusuf Suresi, 97-98)
Bu, sana (ey
Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un
kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar
verdikleri zaman sen yanlarında değildin. (Yusuf Suresi, 102)
|