Hz
Hz. Yusuf’un
Kardeşini Alıkoyması
Ve dedi ki: "Ey
çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size
Allah'tan hiç bir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben
O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler."
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a) girdiklerinde, (bu,)
-Yakub'un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek
olan hiç bir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz
için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler. Yusuf'un yanına
girdikleri zaman, o, kardeşini bağrına bastı; "Ben" dedi. "Senin gerçekten
kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme." Erzak yüklerini kendilerine
hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi
(şöyle) seslendi: "Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız." Onlara doğru
yönelerek: "Neyi kaybettiniz?" dediler. Dediler ki: "Hükümdarın su tasını
kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır.
Ben de buna kefilim." "Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz
(bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."
"Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?" Dediler ki:
"Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. işte biz zulmedenleri
böyle cezalandırırız." (Yusuf Suresi, 67-75)
Böylece (Yusuf)
kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra onu
kardeşinin kabından çıkardı. İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik.
(Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında)
alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle
yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. Dediler
ki: "şayet çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de çalmıştı." Yusuf bunu
kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı (ve içinden): "Siz daha kötü
bir konumdasınız" dedi. "Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir."
Dediler ki: "Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun
yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan
görmekteyiz." Dedi ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini
alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz."
Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir
yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki: "Babanızın size karşı Allah adına
kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı
(işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana
izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin
olarak ayrılamam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır." "Dönün babanıza ve deyin
ki: 'Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden
başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz." İçinde
(yaşamakta) olduğumuz şehre sor, hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz
gerçekten doğruyu söyleyenleriz." (Yusuf Suresi, 76-82)
|