a2
a2- En Üstün Cihad
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik)
verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u)
görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O
da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan
getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp
kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez. (Bakara: 2/258)
Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir
mümin adam şöyle dedi: Siz bir adamı "Rabbim Allah'tır" diyor diye öldürecek
misiniz? Halbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirmiştir. Eğer o
yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin
(azâbın), bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı
kimseyi doğru yola eriştirmez. (Mü’min: 40/28)
Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hakim kimseler
olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize
yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak
doğru yolu gösteriyorum, dedi. (Mü’min: 40/29)
İman etmiş olan dedi ki: "Ey kavmim! Doğrusu ben
sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi,
(peygamberleri yalanlayan) toplulukların başlarına gelen bir âkıbetten
korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir." (Mü’min: 40/30-31)
"Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp
çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah'tan
(O'nun azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu
doğru yola iletecek de yoktur." (Mü’min: 40/32-33)
Andolsun ki, (Musa'dan) önce Yusuf da size açık
deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip
durmuştunuz. Nihayet o vefat edince "Allah ondan sonra peygamber göndermez"
dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır. (Mü’min: 40/34)
Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde
Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman
edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her
zorbanın kalbini işte böyle mühürler. (Mü’min: 40/35)
O iman eden kimse: Ey kavmim! dedi, siz bana
uyun, sizi doğru yola götüreceğim. (Mü’min: 40/38)
Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir
eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur. (Mü’min: 40/39)
Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür.
Kim de kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte onlar, cennete
girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir. (Mü’min: 40/40)
Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa
çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz. (Mü’min: 40/41)
Siz beni, Allah'ı inkar etmeye ve hiç
tanımadığım nesneleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, azîz ve
çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum. (Mü’min: 40/42)
Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin
dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz Allah'adır,
aşırı gidenler de ateş ehlinin kendileridir. (Mü’min: 40/43)
Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız.
Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir. (Mü’min:
40/44)
|