2k19b
2k19b- Süleyman’ın
Mülkünün Büyüklüğü
Süleyman'ın emrine de kasırga
(gibi esen) rüzgârı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere
doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz. (Enbiya: 21/81)
Şeytanlar arasından da, onun
için dalgıçlık eden (ve inciler çıkaran) ve bundan başka işler görenler vardı.
Biz onları gözetim altında tutuyorduk. (Enbiya: 21/82)
Süleyman Davud'a vâris oldu ve
dedi ki: Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden (nasip)
verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur. (Neml: 27/16)
Süleyman'ın, cinlerden,
insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; hepsi birarada (onun
tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu. (Neml: 27/17)
Nihayet Karınca vadisine
geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve
ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi. (Neml: 27/18)
(Süleyman) kuşları gözden
geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? (Neml:
27/20)
Ya bana (mazeretini gösteren)
apaçık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu
boğazlayacağım! (Neml: 27/21)
Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip:
Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve
önemli) bir haber getirdim. (Neml: 27/22)
Gerçekten, onlara (Sebe'lilere)
hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla
karşılaştım. (Neml: 27/23)
(Elçiler, hediyelerle)
Süleyman'a gelince şöyle dedi: Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın
bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hediyenizle (ben değil) siz
sevinirsiniz. (Neml: 27/36)
(Ey elçi!) Onlara dön; iyi
bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamıyacakları ordularla gelir, onları
muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız! (Neml: 27/37)
(Sonra Süleyman müşavirlerine)
dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o
melikenin tahtını bana getirebilir? (Neml: 27/38)
Cinlerden bir ifrit: Sen
makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve
bana güvenebilirsiniz, dedi. (Neml: 27/39)
Ona: Köşke gir! dendi. Melike
onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: Bu, billûrdan
yapılmış, şeffaf bir zemindir, dedi. Melike dedi ki: Rabbim! Ben gerçekten
kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim
oldum. (Neml: 27/44)
Sabah gidişi bir aylık mesafe,
akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine)
verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle
cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona
alevli azabı tattırırdık. (Sebe: 34/12)
Onlar Süleyman'a kalelerden,
heykellerden, havuzlar kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse
yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır! (Sebe: 34/13)
Akşama doğru kendisine, üç
ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan
koşu atları sunulmuştu. (Sad: 38/31)
Süleyman: Rabbim! Beni bağışla;
bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen,
daima bağışta bulunansın, dedi. (Sad: 38/35)
Bunun üzerine biz de, istediği
yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan
şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik. (Sad:
38/36-38)
|