3a2
3a2- Allah’a
Davetin Usulü
Dinde zorlama yoktur. Artık
doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a
inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. (Bakara:
2/256)
Allah kendisine mülk
(hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile
tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat
veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti.
İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir,
dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez.
(Bakara: 2/258)
Sizden, hayra çağıran, iyiliği
emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
(Al-i İmran: 3/104)
Siz, insanların iyiliği için
ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve
Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi
olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.
(Al-i İmran: 3/110)
O vakit Allah'tan bir rahmet
ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç
şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları
için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a
dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever. (Al-i İmran:
3/159)
Onlar Allah'ın, kalplerindekini
bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara, kendileri
hakkında tesirli söz söyle. (Nisa: 4/63)
Rablerinin rızasını isteyerek
sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk;
senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da
zalimlerden olasın! (En’am: 6/52)
Takvâ sahiplerine,
inanmayanların hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki korunurlar
diye hatırlatmak gerekir. (En’am: 6/69)
İbrahim, babası Âzer'e:
Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık
bir sapıklık içinde görüyorum, demişti. (En’am: 6/74)
İşte o peygamberler Allah'ın
hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy. De ki: Ben buna
(peygamberlik görevime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu (Kur'an)
âlemler için ancak bir öğüttür. (En’am: 6/90)
(Yahudiler) Allah'ı gereği gibi
tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler. De ki: Öyle
ise Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi?
Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin
de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'da) size öğretilmiştir. (Resûlüm)
sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar! (En’am:
6/91)
Allah'tan başkasına tapanlara
(ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz
her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık
O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir. (En’am: 6/108)
(Dişi ve erkek olarak) sekiz eş
yarattı: Koyundan iki, keçiden iki... De ki: O, bunların erkeklerini mi,
dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram
etti? Eğer doğru iseniz bana ilimle söyleyin. (En’am: 6/143)
Deveden de iki, sığırdan da iki
(yarattı.) De ki: O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin
rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet
ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı
yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru
yola iletmez. (En’am: 6/144)
Putperestler diyecekler ki:
"Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram
kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve
sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var
mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz. (En’am:
6/148)
De ki: Kesin delil, ancak
Allah'ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi. (En’am:
6/149)
De ki: Rabbim adaleti emretti.
Her secde ettiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız Allah'a has
kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz. (A’raf:
7/29)
Andolsun ki Nuh'u elçi olarak
kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka
tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından
korkuyorum. (A’raf: 7/59)
Dedi ki: "Ey kavmim! Bende
herhangi bir sapıklık yoktur; fakat ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş
bir elçiyim. (A’raf: 7/61)
Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u
(gönderdik). O dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Hâla sakınmayacak mısınız?" (A’raf: 7/65)
Semûd kavmine de kardeşleri
Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir
mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin,
(içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar. (A’raf:
7/73)
Düşünün ki, (Allah) Âd
kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun
düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık
Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık
çıkarmayın. (A’raf: 7/74)
Lût'u da (peygamber gönderdik).
Kavmine dedi ki: "Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu
yapıyorsunuz? (A’raf: 7/80)
Çünkü siz, şehveti tatmin için
kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir
milletsiniz." (A’raf: 7/81)
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı
(gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü,
tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra
yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha
hayırlıdır. (A’raf: 7/85)
Musa dedi ki: "Ey Firavun! Ben
âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamberim. (A’raf: 7/104)
Musa kavmine dedi ki:
"Allah'tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah'ındır.
Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç (Allah'tan korkup günahtan)
sakınanlarındır." (A’raf: 7/128)
(Resûlüm!) Sen af yolunu tut,
iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir. (A’raf: 7/199)
Ve eğer müşriklerden biri
senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver,
sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu
(müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır. (Tevbe: 9/6)
Müminlerin hepsinin toptan
sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir gurup dinde (dinî
ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları
ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar. (Tevbe: 9/122)
Musa: "Size hak geldiğinde onun
için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflah
olmazlar" dedi. (Yunus: 10/77)
Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer
Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın.
(Yunus: 10/84)
(Nuh) dedi ki: Ey kavmim! Eğer
ben Rabbim tarafından (bildirilen) açık bir delil üzerinde isem ve O bana kendi
katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa, buna ne dersiniz? Siz
onu istemediğiniz halde biz sizi ona zorlayacak mıyız? (Hud: 11/28)
Ey kavmim! Allah'ın emirlerini
bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım ancak
Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü onlar Rablerine
kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak
görüyorum. (Hud: 11/29)
Ey kavmim! Ben onları kovarsam,
beni Allah'tan (onun azabından) kim korur? Düşünmüyor musunuz? (Hud: 11/30)
Ben size: "Allah'ın hazineleri
benim yanımdadır" demiyorum, gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum,
sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için, "Allah onlara asla bir hayır
vermeyecektir" diyemem. Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir. Onları
kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum." (Hud: 11/31)
Eğer Allah sizi azdırmak
istiyorsa, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdüm size fayda vermez. (Çünkü) O
sizin Rabbinizdir. Ve (nihayet) O'na döndürüleceksiniz." (Hud: 11/34)
Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u
(gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Siz yalan uyduranlardan başkası değilsiniz. (Hud: 11/50)
Ey kavmim! Rabbinizden bağış
dileyin; sonra da O'na tevbe edin ki, üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin
ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek (Allah'tan) yüz çevirmeyin. (Hud:
11/52)
Dedi ki: Ey kavmim! Eğer benim,
Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delilim varsa ve O bana tarafından güzel
bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak
size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek
istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na dayandım ve
yalnız O'na döneceğim. (Hud: 11/88)
Ey kavmim! Sakın bana karşı
düşmanlığınız, Nuh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başlarına
gelenler gibi size de bir musibet getirmesin! Lût kavmi de sizden uzak değildir.
(Hud: 11/89)
(Resûlüm!) De ki: "İşte bu,
benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol
üzerindeyiz. Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan
değilim." (Yusuf: 12/108)
Andolsun ki Musa'yı da: Kavmini
karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın (geçmiş kavimlerin başına
getirdiği felâket) günlerini hatırlat, diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz
ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır. (İbrahim: 14/5)
Hani Musa kavmine demişti ki:
"Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne
sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan
Firavun ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Rabbinizden büyük bir
imtihan vardır." (İbrahim: 14/6)
Peygamberleri dedi ki: Gökleri
ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var? Halbuki O, sizin günahlarınızdan
bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak içi sizi (hak
dine) çağırıyor. Onlar dediler ki: Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey
değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek
istiyorsunuz. Öyleyse bize, apaçık bir delil getirin! (İbrahim: 14/10)
Sana emrolunanı açıkça söyle ve
ortak koşanlardan yüz çevir! (Hicr: 15/94)
(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna
hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin,
kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi
bilir. (Nahl: 16/125)
Hamd olsun Allah'a ki, O,
(insanları) kendi tarafından çetin bir azap ile ikaz etmek, iyi iş ve
davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için, içinde ebedi kalacakları
(cennette) güzel bir ecir bulunduğunu müjdelemek ve "Allah evlat edindi"
diyenleri de uyarmak için kuluna (Muhammed'e), kendisinde hiçbir (tezat ve)
eğrilik bulunmayan dosdoğru Kitab'ı indirdi. (Kehf: 18/1-4)
(İnsanların kimi:) "Onlar üç
kişidir; dördüncüleri de köpekleridir" diyecekler; yine: "Beş kişidir;
altıncıları köpekleridir" diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin
yürütmektir. (Kimileri de:) "Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir"
derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi
olan çok azdır. Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde
bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin
hiçbirinden malumat isteme. (Kehf: 18/22)
Sabah akşam Rablerine, O'nun
rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının
süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil
kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.
(Kehf: 18/28)
Karşılıklı konuşan arkadaşı ona
hitaben: "Sen, dedi, seni topraktan, sonra nutfeden (spermadan) yaratan, daha
sonra seni bir adam biçimine sokan Allah'ı inkar mı ettin?" (Kehf: 18/37)
"Fakat O Allah benim Rabbimdir
ve ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam." (Kehf: 18/38)
"Bağına girdiğinde: Mâşâallah!
Kuvvet yalnız Allah'ındır, deseydin ya! Eğer malca ve evlatça beni kendinden
güçsüz görüyorsan (şunu bil ki):" (Kehf: 18/39)
"Belki Rabbim bana, senin
bağından daha iyisini verir; senin bağına ise gökten yıldırımlar gönderir de bağ
kupkuru bir toprak haline gelir." (Kehf: 18/40)
"Yahut, bağının suyu dibe
çekilir de bir daha onu arayıp bulamazsın." (Kehf: 18/41)
Bir zaman o babasına dedi ki:
Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin
taparsın? (Meryem: 19/42)
Babacığım! Hakikaten sana
gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.
(Meryem: 19/43)
Babacığım! Şeytana kulluk etme!
Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu. (Meryem: 19/44)
Babacığım! Allah tarafından
sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum. (Meryem: 19/45)
Dilimden (şu) bağı çöz. (Taha:
20/27)
Ki sözümü anlasınlar. (Taha:
20/28)
Bana ailemden bir de vezir
(yardımcı) ver, (Taha: 20/29)
Onun sayesinde arkamı
kuvvetlendir. (Taha: 20/31)
Ve onu işime ortak kıl. (Taha:
20/32)
Sen ve kardeşin birlikte
âyetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin. (Taha: 20/42)
Ona yumuşak söz söyleyin. Belki
o, aklını başına alır veya korkar. (Taha: 20/44)
Haydi, ona gidin de deyin ki:
Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder;
onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir âyet getirdik. Kurtuluş, hidayete
uyanlarındır. (Taha: 20/47)
O, yeri size beşik yapan ve
onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden
çiftler çıkardık. (Taha: 20/53)
Belki de bu işi şu büyükleri
yapmıştır. Hadi onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa! dedi. (Enbiya: 21/63)
İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah'ı
bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hâla tapacak mısınız?
(Enbiya: 21/66)
Sen, kötülüğü en güzel bir
tutumla sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.
(Mü’minun: 23/96)
(Resûlüm!) Biz seni ancak
müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Furkan: 25/56)
Haydi Firavun'a gidip deyin ki:
Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz; (Şuara: 26/16)
Musa cevap verdi: Eğer işin
gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin,
yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir (Şuara: 26/24)
Musa dedi ki: O, sizin de
Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir. (Şuara: 26/26)
Musa devamla şunu söyledi:
Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin
arasında bulunanların Rabbidir. (Şuara: 26/28)
Musa: Sana apaçık bir şey
getirmiş olsam da mı? dedi. (Şuara: 26/30)
Hani o, babasına ve kavmine:
Neye tapıyorsunuz? demişti. (Şuara: 26/70)
İbrahim: Peki, dedi,
yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı? (Şuara: 26/72)
Yahut size fayda ya da zarar
verebiliyorlar mı? (Şuara. 26/73)
İbrahim dedi ki: İyi ama, ister
sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
(Şuara. 26/75-76)
Beni yaratan ve bana doğru yolu
gösteren O'dur. (Şuara: 26/78)
Beni yediren, içiren O'dur.
(Şuara: 26/79)
Hastalandığım zaman bana şifa
veren O'dur. (Şuara: 26/80)
Kardeşleri Nuh onlara şöyle
demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? (Şuara: 26/106)
Bilin ki ben, size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim. (Şuara: 26/107)
Artık Allah'a karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin. (Şuara: 26/108)
Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir (Şuara: 26/109)
Onun için Allah'tan korkun ve
bana itaat edin. (Şuara: 26/110)
Nuh dedi ki: Onların yaptıkları
hakkında bilgim yoktur. (Şuara: 26/112)
Onların hesabı ancak Rabbime
aittir. Bir düşünseniz! (Şuara: 26/113)
Ben iman eden kimseleri kovacak
değilim. (Şuara: 26/114)
Kardeşleri Hûd onlara şöyle
demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? (Şuara: 26/124)
Artık Allah'a karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin. (Şuara: 26/126)
Artık Allah'tan korkun ve bana
itaat edin. (Şuara: 26/131)
Bildiğiniz şeyleri size veren.
size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden (Allah'a karşı gelmek) den
sakının. (Şuara: 26/132-134)
Doğrusu sizin hakkınızda
muazzam bir günün azabından endişe ediyorum. (Şuara: 26/135)
Kardeşleri Salih onlara şöyle
demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? (Şuara: 26/142)
Bilin ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim. (Şuara: 26/143)
Artık Allah'a karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin. (Şuara: 26/144)
Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. (Şuara:
26/145)
Siz burada, bahçelerin,
pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven
içinde bırakılacak mısınız! (Şuara: 26/146-148)
(Böyle sanıp) dağlardan ustaca
evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz). (Şuara: 26/149)
Artık Allah'tan korkun ve bana
itaat edin. (Şuara: 26/150)
Kardeşleri Lût onlara şöyle
demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? (Şuara: 26/161)
Bilin ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim. (Şuara: 26/162)
Artık Allah'a karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin. (Şuara: 26/163)
Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. (Şuara:
26/164)
Rabbinizin sizler için
yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?
Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! (Şuara: 26/165-166)
Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin
bu işinizden tiksinmekteyim! (Şuara: 26/168)
Şuayb onlara şöyle demişti:
(Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? (Şuara: 26/177)
Bilin ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim. (Şuara: 26/178)
Artık Allah'a karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin. (Şuara: 26/179)
Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. (Şuara:
26/180)
Ölçüyü tastamam yapın,
(insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın. (Şuara: 26/181)
Doğru terazi ile tartın.
(Şuara: 26/182)
İnsanların hakkı olan şeyleri
kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. (Şuara: 26/183)
Sizi ve önceki nesilleri
yaratan (Allah) 'tan korkun. (Şuara: 26/184)
(Önce) en yakın akrabanı uyar.
(Şuara: 26/214)
Sana uyan müminlere (merhamet)
kanadını indir. (Şuara: 26/215)
Şu mektubumu götür, onu
kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak.
(Neml: 27/28)
Salih dedi ki: Ey kavmim!
İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah'tan mağfiret dileseniz olmaz
mı? Belki size merhamet edilir. (Neml: 27/46)
Lût'u da (peygamber olarak
kavmine gönderdik.) Kavmine şöyle demişti: Göz göre göre hâla o hayâsızlığı
yapacak mısınız? (Neml: 27/54)
(Bu ilâhî ikazdan sonra hâla)
siz, ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu
siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz! (Neml: 27/55)
Kardeşim Harun'un dili
benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle
birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum.
(Kasas: 28/34)
Musa şöyle dedi: Rabbim, kendi
katından kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdiğini ve hayırlı âkıbetin kime
nasip olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki, zalimler iflah olmazlar. (Kasas:
28/37)
Lût'u da (gönderdik). O,
kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir
hayâsızlığı yapıyorsunuz! (Ankebut: 29/28)
(Bu ilâhî ikazdan sonra hâla)
siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda
edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret
oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru
söyleyenlerden isen, Allah'ın azabını getir bize! (Ankebut: 29/29)
İçlerinden zulmedenleri bir
yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize
indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız
da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur. (Ankebut: 29/46)
Kafirlere ve münafıklara boyun
eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek
olarak Allah yeter. (Ahzab: 33/48)
(Resûlüm!) De ki: Göklerden ve
yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden
biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir. (Sebe: 34/24)
De ki: Bizim işlediğimiz suçtan
siz sorumlu değilsiniz; bize de sizin işlediğinizden sorulacak değil. (Sebe:
34/25)
De ki: Rabbimiz hepimizi bir
araya toplayacak, sonra aramızda hak ile hükmedecektir. O, en âdil hüküm veren,
(her şeyi) hakkıyla bilendir. (Sebe: 34/26)
(Resûlüm! Onlara) de ki: Size
bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın,
sonra da düşünün! Arkadaşınızda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak
şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir. (Sebe:
34/46)
Bunun üzerine İbrahim
yıldızlara şöyle bir baktı. (Saffat: 37/88)
Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne
hakim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip
çatarsa, kim bize yardım eder? Firavun: Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve
yine size ancak doğru yolu gösteriyorum, dedi. (Mü’min: 40/29)
İman etmiş olan dedi ki: "Ey
kavmim! Doğrusu ben sizin için, Nuh kavminin, Âd, Semûd ve onlardan sonra
gelenlerin durumu gibi, (peygamberleri yalanlayan) toplulukların başlarına gelen
bir âkıbetten korkuyorum. Allah, kullarına bir zulüm dileyecek değildir."
(Mü’min: 40/30-31)
"Ey kavmim! Gerçekten sizin
için o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum.
Sizi Allah'tan (O'nun azabından) kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa,
artık onu doğru yola iletecek de yoktur." (Mü’min: 40/32-33)
O iman eden kimse: Ey kavmim!
dedi, siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim. (Mü’min: 40/38)
(İnsanları) Allah'a çağıran,
iyi iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir?
(Fussilet: 41/33)
İyilikle kötülük bir olmaz. Sen
(kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan
kimse, sanki candan bir dost olur. (Fussilet: 41/34)
Şehirlerin anası (olan
Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma
günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik.
(İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.
(Şura: 42/7)
İşte onun için sen (tevhide)
davet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki:
Ben Allah'ın indirdiği Kitab'a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle
emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işledikerimiz
bize; sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu
yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır. (Şura: 42/15)
(Resûlullah'ın:) Yâ Rabbi!
Bunlar, iman etmeyen bir kavimdir, demesine karşı Allah: Şimdilik sen onlardan
yüz çevir ve size selam olsun de. Yakında bilecekler! buyurdu. (Zuhruf:
43/88-89)
Sonra da seni din konusunda bir
şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma. (Casiye:
45/18)
İşte, yaptıklarının iyisini
kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler
arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür. (Ahkaf: 46/16)
Onun için sen bizi anmaktan yüz
çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme. (Necm:
53/29)
(Sonra Nuh:) Rabbim! dedi,
doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim; (Nuh: 71/5)
Sonra, ben kendilerine
haykırarak davette bulundum. (Nuh: 71/8)
Sonra, onlarla hem açıktan
açığa hem de gizli gizli konuştum. (Nuh: 71/9)
Dedim ki: Rabbinizden mağfiret
dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. (Nuh: 71/10)
(Mağfiret dileyin ki,)
üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, (Nuh: 71/11)
Mallarınızı ve oğullarınızı
çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın. (Nuh: 71/12)
Size ne oluyor ki, Allah'a
büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz? (Nuh: 71/13)
Oysa, sizi türlü merhalelerden
geçirerek O yaratmıştır. (Nuh: 71/14)
Görmediniz mi, Allah yedi göğü
birbiriyle ahenktar olarak nasıl yaratmış! (Nuh: 71/15)
Onların içinde ayı bir nur
kılmış, güneşi de bir çerağ yapmıştır. (Nuh: 71/16)
Allah, sizi de yerden ot
(bitirir) gibi bitirmiştir. (Nuh: 71/17)
Sonra sizi yine oraya
döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır. (Nuh: 71/18)
Allah, onda geniş yollar edinip
dolaşabilesiniz diye, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır. (Nuh: 71/19-20)
Onların (müşriklerin)
söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl. (Müzzemmil: 73/10)
Firavun'a git! Çünkü o çok
azdı. (Naziat: 79/17)
De ki: Arınmayı ve seni
Rabbimin yoluna iletmemi ister misin? Böylece ondan korkarsın. (Naziat:
79/18-19)
(Peygamber), âmânın kendisine
gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve geri döndü. (Resûlüm! onun halini) sana kim
bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
(Abese: 80/1-4)
Fakat koşarak ve (Allah'tan)
korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun. (Abese: 80/8-10)
O halde (Resûlüm), öğüt ver.
Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz
çevirip inkar edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.
Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de
sadece bize aittir. (Ğaşiye: 88/21-26)
|