3a5
3a5- Hak-Batıl
Mücadelesi
Şeytan onların ayaklarını
kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları (cennetten) onları
çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için
yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik. (Bakara: 2/36)
Câlût ve askerleriyle savaşa
tutuştuklarında: Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki
tutunalım. Kafir kavme karşı bize yardım et, dediler. (Bakara: 2/250)
Sonunda Allah'ın izniyle onları
yendiler. Davud da Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet
verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Eğer Allah'ın insanlardan bir kısmının
kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin
Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir. (Bakara: 2/251)
O peygamberlerin bir kısmını
diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da
derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu
Rûhu'l- Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen
milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle
savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi
de inkar etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lâkin Allah dilediğini
yapar. (Bakara: 2/253)
(Bedir'de) karşı karşıya gelen
şu iki gurubun halinde sizin için büyük bir ibret vardır. Biri Allah yolunda
çarpışan bir gurup, diğeri ise bunları apaçık kendilerinin iki misli gören kafir
bir gurup. Allah dilediğini yardımı ile destekler. Elbette bunda basiret
sahipleri için büyük bir ibret vardır. (Al-i İmran: 3/13)
Allah buyurmuştu ki: Ey İsa!
Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkar edenlerden
arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kafirlerden üstün kılacağım. Sonra
dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda
ben hükmedeceğim. (Al-i İmran: 3/55)
Ehl-i kitaptan bir kısmı
istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini
saptırırlar da farkına bile varmazlar. (Al-i İmran: 3/69)
Ey iman edenler! Kendilerine
kitab verilenlerden bir guruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi yeniden
inkarcılığa sevkederler. (Al-i İmran: 3/100)
Eğer siz (Uhud'da) bir acıya
uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya
uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir
topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya
çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez. (Al-i İmran:
3/140)
Nice peygamberler vardı ki,
beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah
yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun
eğmediler. Allah sabredenleri sever. (Al-i İmran: 3/146)
İman edenler Allah yolunda
savaşırlar, inanmayanlar ise tâğut (bâtıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar.
O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen
zayıftır. (Nisa: 4/76)
Artık Allah yolunda savaş. Sen,
kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et.
Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini
önler). Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir. (Nisa: 4/84)
Sizin de kendileri gibi inkar
etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda göç edinceye
kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın,
bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin. (Nisa: 4/89)
Yeryüzünde sefere çıktığınız
zaman kafirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı
kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık
düşmanınızdır. (Nisa: 4/101)
O (düşman) topluluğu takip
etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız onlar da, sizin
çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah'tan, onların ümit
etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah ilim ve hikmet sahibidir. (Nisa: 4/104)
Sizi gözetleyip duranlar, eğer
size Allah'tan bir zafer (nasip) olursa, "Sizinle beraber değil miydik?" derler.
Kafirlerin (zaferden) bir nasipleri olursa (bu sefer de onlara), "Sizi yenip
(öldürebileceğimiz halde öldürmeyip) müminlerden korumadık mı? derler. Artık
Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir ve kafirler için müminler aleyhine
asla bir yol vermeyecektir. (Nisa: 4/141)
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman
edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın
tarafını tutanlardır. (Maide: 5/56)
İnsanlar içerisinde iman
edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile, şirk koşanları
bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da "Biz
hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler
vardır ve onlar büyüklük taslamazlar. (Maide: 5/82)
Andolsun ki senden önceki
peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine
rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini
(kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin
haberlerinden bazısı sana da geldi. (En’am: 6/34)
Böylece biz, her peygambere
insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine
yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları
uydurdukları şeylerle başbaşa bırak. (En’am: 6/112)
Ahirete inanmayanların kalpleri
ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye
devam etsinler diye (böyle yaparlar). (En’am: 6/113)
Yeryüzünde bulunanların çoğuna
uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye
tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler. (En’am: 6/116)
Üzerine Allah'ın adı anılmadan
kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar
dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara
uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz. (En’am: 6/121)
Böylece biz, her kasabada,
oralarda bozgunculuk yapmaları için, günahkârlarını liderler yaptık. Onlar
yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında olmazlar. (En’am: 6/123)
De ki: Ey kavmim! Elinizden
geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu
yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar. (En’am: 6/135)
De ki: Allah şunu yasak etti,
diye şehadet edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen
onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe
inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar. (En’am: 6/150)
Kavminden ileri gelen
kibirliler dediler ki: "Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları
memleketimizden kesinlikle çıkaracağız veya dinimize döneceksiniz." (Şuayb):
İstemesek de mi? dedi. (A’raf: 7/88)
Doğrusu Allah bizi ondan
kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek Allah'a karşı yalan uydurmuş
oluruz. Rabbimiz Allah dilemiş başka, yoksa ona geri dönmemiz bizim için olacak
şey değildir. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a
dayanırız. Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen
hükmedenlerin en hayırlısısın. (A’raf: 7/89)
Kavminden ileri gelen kafirler
dediler ki: Eğer Şuayb'a uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız.
(A’raf: 7/90)
Böylece gerçek ortaya çıktı ve
onların yapmakta oldukları yok olup gitti. (A’raf: 7/118)
Hak ortaya çıktıktan sonra
sanki gözleri göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi (cihad hususunda) seninle
tartışıyorlardı. (Enfal: 8/6)
Hatırlayın ki, Allah size, iki
taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vadediyordu; siz
de kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah,
sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve (Kureyş ordusunu yok ederek) kafirlerin
ardını kesmek istiyordu. (Enfal: 8/7)
(Bunlar,) günahkârlar istemese
de hakkı gerçekleştirmek ve bâtılı ortadan kaldırmak içindi. (Enfal: 8/8)
Şüphesiz ki inkar edenler
mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da
harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp
olacaklardır. Kafirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır. (Enfal:
8/36)
Haram aylar çıkınca müşrikleri
bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her
gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar,
zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan,
esirgeyendir. (Tevbe: 9/5)
Allah'ın nurunu ağızlarıyla
(üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu
tamamlamaktan asla vazgeçmez. (Tevbe: 9/32)
Binasını Allah korkusu ve
rızası üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa yapısını yıkılacak bir
yarın kenarına kurup, onunla beraber kendisi de çöküp cehennem ateşine giden
kimse mi? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. (Tevbe: 9/109)
"Suçluların hoşuna gitmese de
Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır." (Yunus: 10/82)
Nuh gemiyi yapıyor, kavminden
ileri gelenler ise, yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Eğer
bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de sizinle
alay edeceğiz! (Hud: 11/38)
Kendisini rezil edecek azabın
kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini yakında
bileceksiniz." (Hud: 11/39)
Biz "Tanrılarımızdan biri seni
fena çarpmış!" demekten başka bir söz söylemeyiz! (Hûd) dedi ki: "Ben Allah'ı
şahit tutuyorum; siz de şahit olun ki ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım."
(Hud: 11/54)
"O'ndan başka (taptıklarınızın
hepsinden uzağım). Haydi hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana mühlet
vermeyin!" (Hud: 11/55)
Rabbin dileseydi bütün
insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar ihtilafa düşmeye devam
edecekler. (Hud: 11/118)
O, gökten su indirdi de vadiler
kendi hacimlerince sel olup aktı. Bu sel, üste çıkan bir köpüğü yüklenip
götürdü. Süs veya (diğer) eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri şeylerden de
buna benzer köpük olur. İşte Allah hak ile bâtıla böyle misal verir. Köpük
atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah
böyle misaller getirir. (Ra’d: 13/17)
Sonra onlara karşı size tekrar
(galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı
daha da çoğalttık. (İsra: 17/6)
Yine de ki: Hak geldi; bâtıl
yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur. (İsra: 17/81)
"Çünkü onlar eğer size muttali
olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o
zaman ebediyen iflah olmazsınız." (Kehf: 18/20)
Dedi ki: Birbirinize düşman
olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde,
kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz. (Taha: 20/123)
Bilakis biz, hakkı bâtılın
tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, bâtıl yok
olup gitmiştir. (Allah'a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun
size! (Enbiya: 21/18)
Şu iki gurup, Rableri hakkında
çekişen iki hasımdır: İmdi, inkar edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir.
Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir! (Hac: 22/19)
(Fakat evrensel uyarıcılık
görevini sana verdik.) O halde, kafirlere boyun eğme ve bununla (Kur'an ile)
onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver! (Furkan: 25/52)
(Ey elçi!) Onlara dön; iyi
bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamıyacakları ordularla gelir, onları
muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız! (Neml: 27/37)
Andolsun ki, "Allah'a kulluk
edin!" (demesi için) Semûd kavmine kardeşleri Salih'i gönderdik. Hemen
birbiriyle çekişen iki zümre oluverdiler. (Neml: 27/45)
De ki: Hak geldi; artık bâtıl
ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir. (Sebe: 34/49)
Eğer kafirler sizinle
savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve yardımcı da
bulamazlardı. (Fetih: 48/22)
Allah'ın, ötedenberi süregelen
kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. (Fetih: 48/23)
Şayet onlar sizi ele
geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle
uzatacaklardır. Zaten inkar edivermenizi istemektedirler. (Mümtehine: 60/2)
İbrahim'de ve onunla beraber
olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine
demişlerdi ki: "Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi
tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda
sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir." Şu kadar var ki, İbrahim babasına:
"Andolsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi
bir şeyi önlemeye gücüm yetmez" demişti. (O müminler şöyle dediler:) Rabbimiz!
Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. (Mümtehine: 60/4)
Onlar ağızlarıyla Allah'ın
nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu
tamamlayacaktır. (Saff: 61/8)
Onlardan, sırf, göklerin ve
yerin mülkü kendisine ait olan, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için
intikam aldılar. Oysa ki Allah her şeyi görür. (Buruc: 85/8-9)
|