3b
3b- Peygamberlerin
Kavimlerini Müjdelemeleri ve Uyarmaları
Gerçek şu ki, kafir olanları
(azap ile) korkutsan da korkutmasan da onlar için birdir; iman etmezler.
(Bakara: 2/6)
İman edip iyi davranışlarda
bulunanlara, altlarından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O
cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikçe: Bundan önce
dünyada bize verilenlerdendir bu, derler. Bu rızıklar onlara (bazı yönlerden
dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler de
vardır. Ve onlar orada ebedi kalıcılardır. (Bakara: 2/25)
Doğrusu biz seni Hak (Kur'an)
ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu
değilsin. (Bakara: 2/119)
İnsanlar bir tek ümmet idi.
Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar
arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla
beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap
verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü
dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde
ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola
iletir. (Bakara: 2/213)
Benden önce gelen Tevrat'ı
doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helal kılmam için
gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun,
bana da itaat edin. (Al-i İmran: 3/50)
Andolsun ki içlerinden,
kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini
temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle
Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık
bir sapıklık içinde idiler. (Al-i İmran: 3/164)
Rabbimiz! Bize, peygamberlerin
vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay
etme; şüphesiz sen vaadinden caymazsın! (Al-i İmran: 3/194)
(Yerine göre) müjdeleyici ve
sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra
Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir. (Nisa:
4/165)
Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin
arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki
(kıyamette): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demiyesiniz. İşte size
müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir. (Maide:
5/19)
Ey Resûl! Rabbinden sana
indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun.
Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kafirler topluluğuna
rehberlik etmez. (Maide: 5/67)
De ki: Hangi şey şehadetçe en
büyüktür? De ki: (Hak peygamber olduğuma dair) benimle sizin aranızda Allah
şahittir. Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için
vahyolundu. Yoksa siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi
ediyorsunuz? De ki: "Ben buna şahitlik etmem." "O ancak bir tek Allah'tır, ben
sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım" de. (En’am: 6/19)
Biz, peygamberleri ancak
müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini
düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler. (En’am: 6/48)
Rablerinin huzurunda
toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile) uyar. Onlar için Rablerinden
başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar. (En’am: 6/51)
İşte o peygamberler Allah'ın
hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy. De ki: Ben buna
(peygamberlik görevime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu (Kur'an)
âlemler için ancak bir öğüttür. (En’am: 6/90)
Bu (Kur'an), Ümmü'l-kurâ
(Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden
öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar buna da inanırlar
ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler. (En’am: 6/92)
Ey cin ve insan topluluğu!
İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran
peygamberler gelmedi mi! Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya
hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik
ettiler. (En’am: 6/130)
Eğer seni yalanlarlarsa de ki:
Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir. Bununla beraber O'nun azabı, suçlular
topluluğundan uzaklaştırılamaz. (En’am: 6/147)
(Bu), kendisiyle insanları
uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu
hususta kalbinde bir şüphe olmasın. (A’raf: 7/2)
Size Rabbimin vahyettiklerini
duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen
vahiy ile) biliyorum. (A’raf: 7/62)
(Allah'ın azabından) sakınıp da
rahmete nâil olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size
bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?" (A’raf: 7/63)
Sizi uyarmak için içinizden bir
adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı?
Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta
sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa
eresiniz." (A’raf: 7/69)
Semûd kavmine de kardeşleri
Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka
tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir
mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin,
(içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar. (A’raf:
7/73)
Salih o zaman onlardan yüz
çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin vahyettiklerini
tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz. (A’raf:
7/79)
Tehdit ederek, inananları Allah
yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında
oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların
sonu nasıl olmuştur! (A’raf: 7/86)
(Şuayb), onlardan yüz çevirdi
ve (içinden) dedi ki: "Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri
duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kafir bir kavme nasıl acırım!" (A’raf: 7/93)
Düşünmediler mi ki,
arkadaşlarında (Muhammed'de) delilik yoktur? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır. (A’raf:
7/184)
De ki: "Ben, Allah'ın
dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip
değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana
hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve
müjdeleyiciyim." (A’raf: 7/188)
İçlerinden bir adama: İnsanları
uyar ve iman edenlere, Rableri katında yüksek bir doğruluk makamı olduğunu
müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o
kafirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler? (Yunus: 10/2)
Biz de Musa ve kardeşine:
Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler
yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!) Müminleri müjdele! diye
vahyettik. (Yunus: 10/87)
(De ki: Bu Kitap) "Allah'tan
başkasına ibadet etmemeniz için (indirildi). Şüphesiz ki ben, onun tarafından
size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. (Hud: 11/2)
Belki de sen (müşriklerin:)
"Ona (gökten) bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!"
demelerinden ötürü sana vahyolunan âyetlerin bir kısmını (duyurmayı) terk
edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktır. (İyi bil ki) sen ancak bir
uyarıcısın. Allah ise her şeye vekîldir. (Hud: 11/12)
Andolsun, biz Nuh'u kavmine
elçi gönderdik. Onlara: "Ben (dedi), sizin için apaçık bir uyarıcıyım. (Hud:
11/25)
Allah'tan başkasına tapmayın!
Ben, size (gelecek) elem verici bir günün azabından korkuyorum." (Hud: 11/26)
Nihayet peygamberler ümitlerini
yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara
yardımımız gelir ve dilediğimiz kimse kurtuluşa erdirilir. (Fakat) suçlular
topluluğundan azabımız asla geri çevrilmez. (Yusuf: 12/110)
Kafirler diyorlar ki: Ona
Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Halbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her
toplumun bir rehberi vardır. (Ra’d: 13/7)
(Ey Muhammed!) Böylece seni,
kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana
vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman'ı inkar ediyorlar. De ki: O benim
Rabbimdir. O'ndan başka tanrı yoktur. Sadece O'na tevekkül ettim ve dönüş sadece
O'nadır. (Ra’d: 13/30)
Kendilerine azabın geleceği, bu
yüzden zalimlerin: "Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin
davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım" diyecekleri gün hakkında insanları
uyar. (Onlara denilir ki:) "Daha önce, sizin için bir zevâl olmadığına, yemin
etmemiş miydiniz?" (İbrahim: 14/44)
İşte bu (Kur'an), kendisiyle
uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri
iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.
(İbrahim: 14/52)
(Resûlüm!) Kullarıma, benim,
çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. (Resûlüm!) Kullarıma,
benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver. (Hicr: 15/49)
Benim azabımın elem verici bir
azap olduğunu da bildir. (Hicr: 15/50)
De ki: Şüphesiz ben apaçık bir
uyarıcıyım. (Hicr: 15/89)
Allah kendi emriyle melekleri,
kullarından dilediği kimseye vahiy ile, "Benden başka tanrı olmadığına dair
(kullarımı) uyarın ve benden korkun" diye gönderir. (Nahl: 16/2)
Allah'a andolsun, senden önceki
ümmetlere de (peygamberler) göndermişizdir. Fakat şeytan onlara işlerini süslü
gösterdi de (iman etmediler). İşte o, bugün onların velisidir. Ve onlar için
elem verici bir azap vardır. (Nahl: 16/63)
O gün her ümmetin içinden
kendilerine birer şahit göndereceğiz. Seni de hepsinin üzerine şahit olarak
getireceğiz. Ayrıca bu Kitab'ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidayet
ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. (Nahl: 16/89)
Kim hidayet yolunu seçerse,
bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi
zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez. Biz,
bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz. (İsra: 17/15)
Biz Kur'an'ı hak olarak
indirdik; o da hakkı getirdi. Seni de ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak
gönderdik. (İsra: 17/105)
Hamd olsun Allah'a ki, O,
(insanları) kendi tarafından çetin bir azap ile ikaz etmek, iyi iş ve
davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için, içinde ebedi kalacakları
(cennette) güzel bir ecir bulunduğunu müjdelemek ve "Allah evlat edindi"
diyenleri de uyarmak için kuluna (Muhammed'e), kendisinde hiçbir (tezat ve)
eğrilik bulunmayan dosdoğru Kitab'ı indirdi. (Kehf: 18/1-4)
Biz resûlleri, sadece
müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kafir olanlar ise, hakkı, bâtıla
dayanarak ortadan kaldırmak için bâtıl yolla mücadele verirler. Onlar
âyetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır. (Kehf: 18/56)
(Resûlüm!) Biz Kur'an'ı,
sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir
topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirip okutarak) kolaylaştırdık.
(Meryem: 19/97)
De ki: Ben, sadece, vahiy ile
sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağır olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çağrıyı
duymazlar. (Enbiya: 21/45)
De ki: Ey insanlar! Ben ancak
sizin için apaçık bir uyarıcıyım. (Hac: 22/49)
(Resûlüm!) Biz seni ancak
müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Furkan: 25/56)
Ben ancak apaçık bir
uyarıcıyım. (Şuara: 26/115)
Doğrusu sizin hakkınızda
muazzam bir günün azabından endişe ediyorum. (Şuara: 26/135)
(Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn
(Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin kalbine
indirmiştir. (Şuara: 26/193-195)
Biz hiçbir memleketi, öğüt
vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok
etmemişizdir. Biz zalim değiliz. (Şuara: 26/208-209)
(Önce) en yakın akrabanı uyar.
(Şuara: 26/214)
(De ki:) Ben ancak, bu şehrin
(Mekke'nin) Rabbine -ki O burayı dokunulmaz kılmıştır- kulluk etmekle
emrolundum. Her şey de zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam ve Kur'an
okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur;
kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım. (Neml: 27/91-92)
"Ona Rabbinden (başkaca)
mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın
katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. (Ankebut: 29/50)
"Onu Peygamber kendisi uydurdu"
diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı (peygamber)
gelmemiş bir kavmi uyarman için -doğru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen
hak (Kitap) 'tır. (Secde: 32/3)
O peygamberler ki Allah'ın
gönderdiği emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden
korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter. (Ahzab: 33/39)
Ey Peygamber! Biz seni
hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. (Ahzab:
33/45)
Allah'tan büyük bir lütfa
ereceklerini müminlere müjdele. (Ahzab: 33/47)
Biz seni bütün insanlara ancak
müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
(Sebe’: 34/28)
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı
göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş
olan şeyi inkar ediyoruz, demişlerdir. (Sebe’: 34/34)
(Resûlüm! Onlara) de ki: Size
bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın,
sonra da düşünün! Arkadaşınızda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak
şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir. (Sebe’:
34/46)
Hiçbir günahkâr başkasının
günahını yüklenmez. Yükü (günahı) ağır gelen kimse onu taşımak için (başkasını)
çağırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden bir şey yüklenmez. Sen
ancak görmeden Rablerinden korkanları ve namazı kılanları uyarabilirsin. Kim
temizlenirse o, kendi menfaatine temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır. (Fatır:
35/18)
Sen sadece bir uyarıcısın.
(Fatır: 35/23)
Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı
olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber)
gelmiştir. (Fatır: 35/24)
Onlar orada: Rabbimiz! Bizi
çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryat ederler. Size
düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da
gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı)! Zalimlerin yardımcısı
yoktur. (Fatır: 35/37)
Ataları uyarılmamış, bu yüzden
kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
(Yasin: 36/6)
Onları uyarsan da uyarmasan da
onlar için birdir, inanmazlar. (Yasin: 36/10)
Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan
ve görmeden Rahman'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir
mağfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele. (Yasin: 36/11)
Kuşkusuz, biz onlara uyarıcılar
göndermiştik. (Saffat: 37/72)
Aralarından kendilerine bir
uyarıcının gelmesine şaştılar ve kafirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır!
Tanrıları, tek tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler. (Sad:
38/4-5)
(Resûlüm!) De ki: Ben sadece
bir uyarıcıyım. Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur. (Sad:
38/65)
Ben ancak apaçık bir uyarıcı
olduğum için bana vahyolunuyor. (Sad: 38/70)
Tâğut'a kulluk etmekten
kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. (Ey Muhammed!) Dinleyip de sözün en
güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola ilettiği kimseler
onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır. (Zümer: 39/17-18)
O küfredenler, bölük halinde
cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri
onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı
ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. "Evet geldi" derler, ama, azap sözü
kafirlerin üzerine hak olmuştur. (Zümer: 39/71)
Dereceleri yükselten, Arş'ın
sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle
ilgili vahyi indirir. (Mü’min: 40/15)
Yaklaşan gün hususunda onları
uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir.
Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçisi vardır. (Mü’min: 40/18)
Bu kitap müjdeleyici ve
uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler. (Fussilet: 41/4)
Eğer onlar yüz çevirirlerse de
ki: İşte sizi Âd ve Semûd'un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırgaya karşı
uyarıyorum! (Fussilet: 41/13)
Şehirlerin anası (olan
Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma
günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik.
(İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.
(Şura: 42/7)
Senden önce de hangi memlekete
uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde
bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi. (Zuhruf: 43/23)
Apaçık olan Kitab'a andolsun
ki, biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.
(Duhan: 44/2-3)
De ki: Ben peygamberlerin ilki
değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene
uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. (Ahkaf: 46/9)
Âd kavminin kardeşini (Hûd'u)
an. Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Ahkaf
bölgesindeki kavmine: Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir
günün azabına uğramanızdan korkuyorum, demişti. (Ahkaf: 46/21)
Şüphesiz biz seni, şahit,
müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Fetih: 48/8)
Aralarından bir uyarıcının
gelmesine şaştılar da, kafirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir." (Kaf:
50/2)
O halde Allah'a koşun. Çünkü
ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım. (Zariyat: 51/50)
Allah ile beraber başka bir
tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.
(Zariyat: 51/51)
İşte bu ilk uyarıcılardan bir
uyarıcıdır. (Necm: 53/56)
Benim azabım ve uyarılarım
nasılmış! (Kamer: 54/16)
Âd kavmi (Peygamberleri Hûd'u)
yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler). (Kamer: 54/18)
Nasılmış benim azabım ve
uyarılarım! (Kamer: 54/21)
Semûd kavmi de uyarıcıları
yalanladı. (Kamer: 54/23)
(Bu azgınlara) azabım ve
uyarılarım nasıl oldu! (Kamer: 54/30)
Andolsun ki, Lût onları bizim
şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
(Kamer: 54/36)
Şüphesiz Firavun'un kavmine de
uyarıcılar gelmişti. (Kamer: 54/41)
Seveceğiniz başka bir şey daha
var: Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Müminleri (bunlarla) müjdele. (Saf:
61/13)
Neredeyse cehennem öfkesinden
çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: Size,
(bu azap ile) korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar. (Mülk:
67/8)
Onlar şöyle cevap verirler:
Evet, doğrusu bize, (bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti; fakat biz
(onu) yalan saymış ve: Allah'ın birşey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir
sapıklık içindesiniz! demiştik. (Mülk: 67/9)
De ki: O bilgi, ancak Allah'a
mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. (Mülk: 67/26)
Kendilerine yakıcı bir azap
gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik. (Nuh: 71/1)
Nuh şöyle dedi: Ey kavmim!
Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, "Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin ki, Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi
belli bir vadeye kadar tehir etsin (muaheze etmeden yaşatsın)" diyerek apaçık
uyaran bir kimseyim. Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vade gelince, artık o
ertelenmez. Keşke bilseydiniz! (Nuh: 71/2-4)
Sen ancak ondan korkanları
uyarırsın. (Naziat: 79/45)
(Ey insanlar!) Alev alev yanan
bir ateşle sizi uyardım. (Leyl: 92/14)
|