5b
5b- Kureyş’in
Eziyeti
5b1- Kureyş’in Hz.
Peygamber’i Yalanlaması
Sana bu ilim geldikten sonra
seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak
üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi
kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de
Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim. (Al-i İmran: 3/61)
Onlardan seni (okuduğun
Kur'an'ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için
kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü
mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kafirler sana
geldiklerinde: "Bu Kur'an eskilerin masallarından başka bir şey değildir"
diyerek seninle tartışırlar. (En’am: 6/25)
Onlar, hem insanları
Peygamber'e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan
uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helâk ederler. (En’am:
6/26)
Onların söylediklerinin
hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar,
fakat o zalimler açıkça Allah'ın âyetlerini inkar ediyorlar. (En’am: 6/33)
Eğer onların yüz çevirmesi sana
ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe
çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi,
elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın
cahillerden olma! (En’am: 6/35)
De ki: Şüphesiz ben Rabbimden
gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini
istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı
anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır. (En’am: 6/57)
Kur'an hak olduğu halde kavmin
onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim. (En’am: 6/66)
De ki: Ey kavmim! Elinizden
geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu
yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar. (En’am: 6/135)
Putperestler diyecekler ki:
"Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram
kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve
sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var
mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz. (En’am:
6/148)
De ki: Allah şunu yasak etti,
diye şehadet edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen
onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe
inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar. (En’am: 6/150)
"Kitap, yalnız bizden önceki
iki topluluğa (hıristiyanlara ve yahudilere) indirildi, biz ise onların
okumasından gerçekten habersizdik" demeyesiniz diye; (En’am: 6/156)
Yahut "Bize de kitap
indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz diye (Kur'an'ı
indirdik). İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi.
Kim, Allah'ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir!
Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle
cezalandıracağız. (En’am: 6/157)
Allah'ın âyetlerine karşılık az
bir değeri (dünya malını ve nefsânî istekleri) satın aldılar da (insanları)
O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları şeyler ne
kötüdür! (Tevbe: 9/9)
Onlara âyetlerimiz açık açık
okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka
bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden
değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına
uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım.
(Yunus: 10/15)
Bilakis onlar, bilgisine sahip
olmadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur'an'ı) yalanladılar.
Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl
oldu! (Yunus: 10/39)
(Resûlüm!) onlar seni
yalanlarlarsa de ki: Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz benim
yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım. (Yunus: 10/41)
"O (azap) bir gerçek midir?"
diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz
gerçektir ve siz âciz bırakacak değilsiniz. (Yunus: 10/53)
Kafir olanlar diyorlar ki: Ona
Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini
saptırır, kendisine yöneleni de hidayete erdirir. (Ra’d: 13/27)
Eğer okunan bir Kitapla dağlar
yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı
(o Kitap yine bu Kur'an olacaktı). Fakat bütün işler Allah'a aittir. İman
edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete
erdirirdi? Allah'ın vaadi gelinceye kadar inkar edenlere, yaptıklarından dolayı
ya ansızın büyük bir bela gelmeye devam edecek veya o bela evlerinin yakınına
inecek. Allah, vaadinden asla dönmez. (Ra’d: 13/31)
Kafir olanlar: Sen resûl olarak
gönderilmiş bir kimse değilsin, derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahit
olarak Allah ve yanında Kitab'ın bilgisi olan (Peygamber) yeter. (Ra’d: 13/43)
"Eğer doğru söyleyenlerden
idiysen, bize melekleri getirmeliydin." (Hicr: 15/7)
Şüphesiz biz onların: "Kur'an'ı
ona ancak bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri
şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur'an) apaçık bir Arapçadır. (Nahl: 16/103)
Andolsun ki, onlara
kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar zulmederlerken azap
onları yakalayıverdi. (Nahl: 16/113)
Onlar: "Sen, dediler, bizim
için yerden bir kaynak fışkırtmadıkça sana asla inanmayacağız." (İsra: 17/90)
"Veya senin bir hurma bahçen ve
üzüm bağın olmalı; öyle ki, içlerinden gürül gürül ırmaklar akıtmalısın." (İsra:
17/91)
"Yahut, iddia ettiğin gibi,
üzerimize gökten parçalar yağdırmalısın veya Allah'ı ve melekleri gözümüzün
önüne getirmelisin." (İsra: 17/92)
"Yahut da altından bir evin
olmalı, ya da göğe çıkmalısın. Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece
(göğe) çıktığına da asla inanmayız." De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece
beşer bir elçiyim. (İsra: 17/93)
Rablerinden kendilerine ne
zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak, kalpleri oyuna,
eğlenceye dalarak dinlemişlerdir. O zalimler şöyle fısıldaştılar: Bu (Muhammed),
sizin gibi bir beşer olmaktan başka nedir ki! Siz şimdi gözünüz göre göre büyüye
mi kapılıyorsunuz? (Enbiya: 21/2-3)
"Hayır, dediler, (bunlar) saçma
sapan rüyalardır: bilakis onu kendisi uydurmuştur; belki de o, şairdir. (Eğer
öyle değilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir âyet getirsin."
(Enbiya: 21/5)
Bunlardan önce helâk ettiğimiz
hiçbir belde iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecekler? (Enbiya: 21/6)
İnkâr edenler: Bu (Kur'an),
olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurduğu bir yalandır. Başka bir zümre de bu
hususta kendisine yardım etmiştir, dediler. Böylece onlar hiç şüphesiz
haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır. (Furkan: 25/4)
Şayet sana karşı gelirlerse de
ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım. (Şuara: 26/216)
(Resûlüm!) Onların yüzünden
tasalanma, kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı duyma. )Neml: 27/70)
Bil ki sen ölülere
işittiremezsin, arkalarını dönüp giderlerken sağırlara da daveti duyuramazsın.
(Neml: 27/80)
Sen körleri sapıklıklarından
çevirip doğru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da teslim olanlara
duyurabilirsin. (Neml: 27/81)
Fakat onlara tarafımızdan o hak
(Peygamber) gelince: "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da verilmeli değil
miydi?" dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi?
"Birbirini destekleyen iki sihir!" demişler ve şunu söylemişlerdi: Doğrusu biz
hiçbirine inanmıyoruz. (Kasas: 28/48)
(Resûlüm!) De ki: Eğer doğru
sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan)
daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım! (Kasas: 28/49)
"Onu Peygamber kendisi uydurdu"
diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı (peygamber)
gelmemiş bir kavmi uyarman için -doğru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen
hak (Kitap) 'tır. (Secde: 32/3)
Kafir olanlar (kendi
aralarında) şöyle dediler: Çürüyüp paramparça olduğunuz vakit yeniden
dirileceğinizi haber veren kişiyi gösterelim mi? (Sebe: 34/7)
"Acaba o, yalan yere Allah'a
iftira mı etmiştir? Yoksa onda delilik mi var?" (dediler). Hayır! Ahirete
inanmayanlar azaptadırlar ve derin bir sapıklık içindedirler. (Sebe: 34/8)
Eğer sözünüzde doğru iseniz bu
vadettiğiniz (kıyamet) ne zaman kopacak? derler. Eğer sözünüzde doğru iseniz bu
vadettiğiniz (kıyamet) ne zaman kopacak? derler. (Sebe: 34/29)
Onlara apaçık âyetlerimiz
okunduğu zaman demişlerdi ki: Bu, sizi babalarınızın taptığı (putlardan)
çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Ve yine bu (Kur'an) da uydurulmuş
bir yalandan başka bir şey değildir, dediler. Hak kendilerine geldiğinde onu
inkar edenler de: Bu, apaçık bir büyüden başka bir şey değildir, dediler. (Sebe:
34/43)
Halbuki daha önce onu (hakkı)
inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı. (Sebe: 34/53)
Eğer seni yalanlıyorlarsa
(üzülme); senden önceki peygamberler de yalanlanmıştır. Bütün işler yalnızca
Allah'a döndürülecektir. (Fatır: 35/4)
Kendilerine bir uyarıcı
(peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına
dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı (Muhammed)
gelince, bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı. (Fatır:
35/42)
Biz ona (Peygamber'e) şiir
öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş
bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır. (Yasin: 36/69)
(Resûlüm!) O halde onların
sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz, onların gizlemekte olduklarını da,
açığa vurduklarını da biliyoruz. (Yasin: 36/76)
Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki
onlar alay ediyorlar. (Saffat: 37/12)
"Mecnun bir şair için biz
tanrılarımızı bırakacak mıyız?" derlerdi. (Saffat: 37/36)
İşte şimdi onu inkar ettiler.
Ama ileride bileceklerdir! (Saffat: 37/170)
Aralarından kendilerine bir
uyarıcının gelmesine şaştılar ve kafirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır!
Tanrıları, tek tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler. (Sad:
38/4-5)
Onlardan ileri gelenler:
Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Son
dinde de bunu işitmedik. Bu, ancak bir uydurmadır. Kur'an aramızdan Muhammed'e
mi indirildi? diyerek kalkıp yürüdüler. Belki, bunlar Kur'an'ım hakkında şüphe
içine düştüler. Hayır! Azabımı henüz tatmadılar. (Sad: 38/6-8)
De ki: Bu büyük bir haberdir.
Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz. (Sad: 38/67-68)
Bu kitap müjdeleyici ve
uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler. (Fussilet: 41/4)
Ve dediler ki: Bizi çağırdığın
şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle
senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de
yapmaktayız! (Fussilet: 41/5)
"Dini ayakta tutun ve onda
ayrılığa düşmeyin" diye Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e,
Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı. Fakat kendilerini
çağırdığın bu (din), Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini
kendisine (peygamber) seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir. (Şura:
42/13)
Yoksa onlar, (senin için)
''Allah'a karşı yalan uydurdu'' mu derler? Allah dilerse senin kalbini de
mühürler. Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O,
kalplerde olanları bilendir. (Şura: 42/24)
Ben size, babalarınızı üzerinde
bulduğunuz (din) den daha doğrusunu getirmişsem (yine mi bana uymazsınız)?
deyince, dediler ki: Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz.
(Zuhruf: 43/24)
Fakat kendilerine hak gelince:
Bu bir büyüdür, biz onu tanımıyoruz, dediler. (Zuhruf: 43/30)
Ve dediler ki: Bu Kur'an iki
şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı? (Zuhruf: 43/31)
Meryem oğlu İsa, bir misal
olarak anlatılınca senin kavmin hemen bağrışmaya başladılar. (Zuhruf: 43/57)
Bizim tanrılarımız mı hayırlı,
yoksa o mu? dediler. Bunu sana ancak tartışmak için söylediler. Doğrusu onlar
kavgacı bir toplumdur. (Zuhruf: 43/58)
(Resûlullah'ın:) Yâ Rabbi!
Bunlar, iman etmeyen bir kavimdir, demesine karşı Allah: Şimdilik sen onlardan
yüz çevir ve size selam olsun de. Yakında bilecekler! buyurdu. (Zuhruf:
43/88-89)
Âyetlerimiz onlara açıkça
okunduğu zaman hakikat kendilerine geldiğinde onu inkar edenler: "Bu, apaçık bir
büyüdür" dediler. (Ahkaf: 46/7)
Yoksa "Onu uydurdu" mu
diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi
savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok
daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan,
esirgeyendir. (Ahkaf: 46/8)
De ki: Hiç düşündünüz mü; şayet
bu, Allah katından ise ve siz onu inkar etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit
de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız
(haksızlık etmiş olmaz mısınız)? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola
iletmez. (Ahkaf: 46/10)
Aralarından bir uyarıcının
gelmesine şaştılar da, kafirler şöyle dediler: "Bu şaşılacak bir şeydir." (Kaf:
50/2)
(Resûlüm!) Sen öğüt ver.
Rabbinin lütfuyla sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli. (Tur: 52/29)
Yoksa onlar: (O,) bir şairdir;
onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz mu diyorlar? (Tur: 52/30)
Yoksa sen kendilerinden bir
ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altında eziliyorlar mı? (Tur:
52/40)
Yahut bir tuzak mı kurmak
istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar, inkar edenlerdir. (Tur: 52/42)
Onlar bir mucize görürlerse
hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler.
(Kamer: 54/2)
Yalanladılar ve kendi
heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır. (Kamer: 54/3)
Yoksa "Biz, intikam almaya gücü
yeten bir topluluğuz" mu diyorlar? (Kamer: 54/44)
Onlar isterler ki, sen yumuşak
davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar. (Kalem: 68/9)
Ve o, bir şair sözü değildir.
Ne de az iman ediyorsunuz! (Hakka: 69/41)
(Resûlüm!) O kafirlere ne
oluyor ki, bölük bölük sağından ve solundan sana doğru koşuyorlar. (Mearic:
70/36-37)
Daha doğrusu onlardan her biri,
kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor.
(Müddessir: 74/52)
İşte o, (Peygamber'in
getirdiğini) doğru kabul etmemiş, namaz da kılmamıştı. (Kıyamet: 75/31)
Aksine yalan saymış ve yüz
çevirmişti. (Kıyamet: 75/32)
Kendini (sana) muhtaç görmeyene
gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu
değilsin. (Abese: 80/5-7)
Evet, siz de benim taptığıma
tapıyor değilsiniz. (Kafirun: 109/5)
|