7e1g
7e1g- Uhud’da
Müslümanların Hezimeti
Eğer siz (Uhud'da) bir acıya
uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya
uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir
topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya
çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez. (Al-i İmran:
3/140)
Siz Allah'ın izni ile
düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Nihayet,
öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra
zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve
âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra
Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve andolsun
sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok lütufkârdır. (Al-i İmran:
3/152)
O zaman Peygamber arkanızdan
sizi çağırdığı halde siz, durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye
dönüp bakmıyordunuz. (Allah) size keder üstüne keder verdi ki, bundan dolayı
gerek elinizden gidene, gerekse başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah
yaptıklarınızdan haberdardır. (Al-i İmran: 3/153)
Sonra o kederin arkasından
Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir
kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a
karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu
işten bize ne!" diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu)
tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar.
"Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. Şöyle de:
Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar,
öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah,
içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı).
Allah içinizde ne varsa hepsini bilir. (Al-i İmran: 3/154)
(Uhud'da) iki ordu karşılaştığı
gün, sizi bırakıp gidenleri, sırf işledikleri bazı hatalar yüzünden şeytan
(yerlerinden) kaydırmıştı. Yine de Allah onları affetti. Çünkü Allah, çok
bağışlayıcıdır, halîmdir. (Al-i İmran: 3/155)
(Bedir'de) iki katını
(düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği
için mi "Bu nasıl oluyor!" dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz
Allah'ın her şeye gücü yeter. (Al-i İmran: 3/165)
İki birliğin karşılaştığı gün
sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da,
müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: "Gelin,
Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın" denildiği zaman, "Harbetmeyi
bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok,
kafirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Halbuki
Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir. (Al-i İmran: 3/166-167)
Yara aldıktan sonra yine
Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına uyanlar (özellikle) bunların içlerinden
iyilik yapanlar ve takvâ sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır. (Al-i
İmran: 3/172)
|