Rahman

Rahman, "rahmet" kelimesinden türemiş bir sıfattır. "Rahman", rahmeti büyük manasınadır.Çünkü (fa'lân) kalıbı, birşeyin çokluğunu ve büyüklüğünü ifade etmede kullanılan mübalağa sığasıdır. Bu siğa, sürekliliği gerektirmez. Nitekim çok kızgın manasına gelen "gadbân" ve çok sarhoş manasına gelen "sekran" böyledir. Hattabî der ki: Rahman, rızıkları ve ihtiyaçları hususunda bütün mahlukatı kapsayacak, mü'mine ve kâfire şâmil olacak bir şekilde engin rahmet sahibi demektir. Rahman, lügat açısın­dan "rahm" ve "rahmet" kökün­den türemiş, sürekli ve pek fazla acıma manasına gelen bir sıfat-ı müşebbehe kipidir. Çok merha­metli, çok rahmet sahibi manası­na bir sıfattır. Böyle olunca da bu sıfat kimde varsa ona "er-rahmân" demek kıyas yoluyla müm­kün olur. Halbuki "er-rahmân" bu şekilde hiç kullanılmamış, rahmeti sonsuz, ezelî ve gerçek an­lamda nimet verici bir anlama tahsis edilmiş olduğundan başlangıcından beri yalnızca Allah için kullanılmıştır. Bir defasında müfrit ve yalaka bir şair, "sen rah­man olmaya devam ediyorsun" diyerek, rahman kelimesini yalan­cı peygamber Müseylemetü'l-Kezzâb için kullanmış, ancak "er-rahmân" şeklinde değil, "rah­man" şeklinde harfi tarifsiz olarak kullanmıştır. Rahman, Allah-u Teâlâ'ya has bir isimdir. Bunun özel bir anlamı vardır. Rahman zât ismi değil bir sıfat ismidir. Hem mevsuflu hem de mevsufsuz kullanılır. Bu ne­denle katıksız bir isimle katıksız sıfat arasında bir yerdedir. Bunun için harf-i cer ile geçişli yapılmaz, fiil gibi işlev görmez. "Rahmânün bi keza" (buna rahmandır) denilmez. Fakat izafetle/tamlama ile "Rahmânü'd-dünya" (dünya rah­manı) gibi işlev görür. Bunun böyle olması bu kelimenin fiil sı­fatı değil, şahıs sıfatı olduğunu gösterir. Böyle sıfatlara "sıfat-ı ga­libe" (galip sıfat) denir. Bu galip gelme ya gerçekten/tahkikî ya da takdirî şekilde olur. Rahman ismi takdiri tarafı ağır basan ve yalnızca Allah için kullanılan bir keli­medir. Rahman, yüce Allah'a ait bir sıfat isimdir. Sıfat olması itibariy­le "çok rahmet sahibi", "pek mer­hametli", gayet merhametli" diye tefsir edilse de, isim olması ve özelliği nedeniyle tercüme edile­mez. Çünkü özel isim tercüme edilmez. Özel isimlerin tercüme edilmesi demek onların değiştiril­mesi demektir ve dilimizde böyle bir isim yoktur. Rahman, "çok merhametli" şeklinde noksan bir şekilde tefsir olunabilse de tercüme olmaz. Çünkü "pek merhametli" ne Al­lah için kullanılan bir sıfat ne de özel isimdir. Rahîm demek olabi­lir. Allah'ın merhameti, bir kalp duygusu, psikolojik meyil mana­sında bir iyilik duygusu değildir. İyiliği kastetmek veya sonsuz ni­met verme anlamındadır. Aynı şe­kilde Rahman, Vehhâb ve Afüvv manalarına gelen "bağışlayıcı" sı­fatı ile de tercüme edilemez. Bu ismi ezberleriz, tercümesi ile de­ğil, tefsiri ile rahmet manasından anlamağa çalışırız. Bazılarının rahmân'ı "esirge­yici" diye tercüme ettiklerine şa­hit oluyoruz; halbuki, "esirgemek" kıskanmak ve yazık etmek manasınadır. "Benden onu esirge­din" denilir. So a kıskanılanın korunması, sakınılması tabii olduğundan, esirgemek onun bir gereği olan kıskanmak anlamında da kullanılır. Esirgeyici aynı za­manda "kıskanç" da olduğundan yapılan şey bir tefsir de olmaz. "Acıyıcı" anlamı da hem tatsız hem de kusurlu bir kullanımdır. Kuru bir acıma merhamet değil­dir. Merhamet; acıyı ortadan kal­dıran ve onun yerine sevinç ve iyiliği getirmeye yönelik bir iyilik duygusudur. Dilimizde tamamen bilinen bir kelimedir. Biz merha­metli sıfatından aldığımız tadı öbür kullanımlardan tam olarak alamayız, bu nedenle pek merha­metli yerine acıyıcı, esirgeyici de­meyiz. Bunun için eskilerimiz, "yarlığamak" fiilinden türetilmiş "yarlığayıcı" sıfatını kullanırlardı. "Rabbim rahmetiyle yarlığasın" gibi. Rahman kavramının Kur’an’daki manaları: Ra-hi-me ve rahmet kavramlarına verdiğimiz manaların hepsi, rahman isminin özünde vardır. Orada değindiğimiz anlamların dışındaki dığer anlamları şöyledir: 1- Yaratmak: Yüce Allah, rahman isminin gereği olarak yaratır. Kainat, Rahman'ın yaratmasıdır: “Rahman'ın yaratışında hiçbir bozukluk göremezsin.” [64] Bu manasıyla rahman, 'rab' sıfatına bağlanmaktadır; çünkü rab kelimesinin manalarından biri de 'yaratmak'tır. 2- Öğretmek: Öğretme eylemiyle Rahman ismi, rab sıfatına bağlanmaktadır: “Rahman, Kur'an'ı öğretti; insanı yarattı, ona beyanı öğretti.”[65] 3- İzin vermek: Bakara: 2/254 ayeti ve aşağıda zikredeceğimiz ayetlerden anlaşılacağı üzere alış-verişin, dostluk ve şefaatin olmadığı o günde, -kimse konuşamayacak- sadece Rahman'ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseler konuşabile­cektir: “O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimseden başkasının şefaati fayda sağlamaz.”[66] “Rahman'ın izin verdiklerinden başkaları konu­şamaz, konuşan da doğruyu söyler.” [67] Bu iki ayet Bakara: 2/254 ayetinin istisnasını belirlemektedir. Zira Bakara: 2/254 ayetindeki "şefaatin olmadığı" ifadesi, Taha ve Nebe suresinin, Kendilerine izin verilenler hariç ifadeleriyle tahsis edilmiştir. Buna göre, Rahman'ın izin verdikleri mahşerde konuşacak veya şefaat edecektir. Bu izin verme işi, Allah'ın rahman sıfatının gereğdir. 4- Sevgi yaratmak: İman edip birbirine karşı iyi davranışta bulunanlar, rahman ismini hareke­te geçirmekte ve ondan sevgi alıp dönmektedirler: “İman edip, iyi davranışta bulunanlara ge­lince, onlar için rahman bir sevgi yaratacaktır.” [68] Yaratmak, öğretmek, izin vermek ve sevgi koymak gibi faaliyetler, ihsan manasına gelen rahman kelimesinin anlamlarıdır. Bu eylemler ihsan kavra­mının manalarını da kapsamaktadır.


16.02.2009 tarihinden beri 4159 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 11:24