Resul
Kur'ân' da yaklaşık 263 âyette zikredilen bu kelime "risl" kökünden türemiştir. "Risl", "yerine getirmek, üzere gitmek" demektir. "Nake risl", güdülmesi kolay deve ve "ibil merasil", kolayca yürütülen develer anlamındadır. "Risl" bazen de yumuşaklık manasına gelir. "Yavaş ol, mülayim ol."[113] demektir. Câhiliye dönemi şiirlerinde, "resul" elçi veya mesajcı, aynı kökten türeyen "risâlet" ise "mesaj" anlamına gelir. Zuheyr b. Ebi Sulmâ şöyle der: "Ey arkadaşlar benden, Andlılara ve Zübyan oymağına (fenalığı bırakmayacağınıza, barışı bozacağınıza dair) bütün antlarla ant mı içtiniz? diye haber götür."[114] Görülüyor ki burada "risâlet", haber ve mesaj manasında kullanılmıştır. Tarafa da bir beytinde bu kelimeyi kullanarak şöyle demiştir: "İkiniz, Abdü'd-Dlâl'a mesaj iletin. Senden haberleri "resul" (elçi) ulaştırabilir.[115] Netice olarak diyebiliriz ki, Câhiliye döneminde "resul" kelimesi sadece yukarıda zikrettiğimiz gibi lügat manası ile biliniyordu. Kur'ân'daki manası olan, "Allah'ın kendi dinini yaymaları için, insanlar arşından seçtiği kişiler" manası ise bilinmiyordu. İşte Kur'ân "resûl”un manasını bu açıdan hususileştirmiş ve onu, Allah'ın dinini yayan bir kişi olarak nitelendirmiştir.[116]
16.02.2009 tarihinden beri 2926 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:42