Rüşd-Ğayy

Rüşd; hak, doğru, hayra isabet demektir. Bu kelimenin özünde, sözde alimlere uyan var­dır. Alim olmanın yolunun tevazu ve alçak gönüllü olmaktan geçti­ğine, ilim öğrenmekten asıl ama­cın rüşd kazanmak olduğuna, ilim isterken tenezzül, edep, neza­ket, takip ve hizmetin şart oldu­ğuna işaret vardır. "Rüşd", Arap dilinde, tamlık, doğruluk, sapkınlıktan uzak olmak anlamlarına gelip, "ğayy"ın karşıtı olarak kullanılır.[137] Ayrıca yanlış inanca düşmek, yanılmak, gerçek yoldan çıkmak, doğru olmayan, boş olanla meşgul olma gibi anlam­lara da gelmektedir.[138] Fiilin rubai mezîdi olan "ağvâ" kipi ise; yanıltmak, doğru yoldan alı koymak, aldatmak, isteklerini boşa çıkarmak gibi manalara gelmektedir.[139] Câhiliye döneminde bu iki kelimenin birbirinin karşıtı olarak kullanıldığını görmekteyiz. Nitekim o dönem şairle­rinden Dureyd b. es-Sımme bir şiirinde şöyle demektedir: "Benim kabilem Gazye öyle bir kabiledir ki, o doğru yoldan giderse, ben doğra yola girerim. Saparsa da onu takip ederim.[140] Görüldüğü gibi bu şiirde körü körüne bir taklitçilik ve kabile taassubu söz konusudur. Mısırlı medeniyet tarihçisi Ahmed Emin (1886-1954) o dönemdeki kabile bağlılığına şu sözleriyle dikkat çekmektedir. "Onlardan birisi hastalanıp acı çekmeye başlayınca ona bir ilaç tavsiye edilirdi. Hasta bu durumda, hastalık ile ilaç arasında bir bağlantı olduğunu anlardı. Ancak bu, felsefî düşünceye dayanan akli bir kavrayış değildi. Sadece o biliyordu ki, bu rahatsızlık arasında söz konusu ilacı kullanmak kabilesinin adetidir. Adet ise onun gözünde her şeydir."[141] Kurtubî'ye göre kişi, inancından ve bu inanca uygun görüşünden saparsa "ğavâ'r-reculü"[142] denir. İbn Dureyd, "ğayy", "rüşd"ün zıddıdır, demiştir.[143] İbn Manzûr da, bu kelimenin mecazi anlamı, deve yavrusunun süt içmeyip ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalmasından veya sütü çok içip midesinin bozulmasından alınmıştır[144] demektedir. "Rüşd" ve "ğayy" kelimeleri Kur'ân'da bazen beraber, bazen de ayrı ayrı kullanılmıştır. Mesela Bakara 256. âyette şöyle buyrulumuştur. "qad tebeyyene’r-rüşdü mine’l-ğayy" "İman ile küfr apaçık meydana çıkmıştır." Bu kavramın yukarıdaki ayet hariç tamamen Mekkî surelerde yer alması ve birinci derecede de Allah'ın varlık ve zatına karşı olumsuz tavır takınmakla alakalı olarak kullanılması dikkat çekicidir.[145] "Ğayy" kelimesinin, Kur'ân'da ıstılah olması, belkide deve yavrusu nasıl ki süt içmeyip helak olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorsa, Allah'ın doğru yolunu bırakıp, sapıklığa; "ğayy"e düşenler de böylece manen yok olmaktadırlar.[146] Kur'ân'da insanın yaptığı hatalar da aynı kelime ile gösterilir. Ayrıca yalan haber yaymak[147], kendi görüşünü Allah'ın görüşünden üstün tutmak[148], ibadete önem vermemek[149] gibi anlamlara da gelmektedir.[150] Netice olarak bu iki terim câhiliye ve İslâmî dönem­lerde birbirine yakın anlamlarda kullanılmıştır. Şu kadar var ki, İslâm bunların manalarını daha da genişletmiştir diyebiliriz.


16.02.2009 tarihinden beri 2911 defa okundu. Son takip: 18.11.2024 - 07:25