Cînn
Cînn, cins isimdir, tekili "cinni"dir. İncillerde ve diğer kitaplarda eski ve yeni milletlerde zikredilegelmiştir. Frenklerin, "genie", Latinlerin "genius" dedikleri de budur. İbni Abbâs, cin kelimesinin, "istatar" (gizlenme, örtünme) kelimesinden türetildiğini ifade etmiştir. Cin kelimesi bütün kullanımlarında asli bir şeyi gizlemek manasını taşır. "Cennehu" ve "ecennehu" onu örttü, gizledi demektir. "Cünne", kalkan, siper, "cenin" henüz doğmamış, rahimdeki örtülü çocuktur. Cenin; aynı zamanda kabir, mezar demektir. Canan; kalp, 'yürek, cennet; zemin göstermeyecek şekilde toprağı örten bağ, bahçe, cünun; nefs ile akıl arasındaki delilik, demektir. Bütün bu kelimelerde ve anlamlarında bir gizlilik manası vardır. İnsanın karşıtı olarak kullanılan, yani görülen ve özel olan insan değil de, onun his maverasında bulunan zihnî tasavvuratı, tahayyülatı iradesi gibi ruhaniyetle bir münasebeti olan gizli kuvvetler manasına gelen "cinn" ismi, Râgıb'ın Müfredât'ta belirttiğine göre iki şekilde söylenir. 1- Genel anlamından ins'in (insanın) karşıtı olarak, duyularla hissedilmeyen bütün ruhanilere denir. Melek ve şeytan da buna dahildir. Her melek cindir, her cin melek değildir. 2- Cinn bu tür görünmez varlıkların (ruhanîlerin) hepsi değil bazısıdır. Cin üç kısımdır. a- Hepsi melektir; yanlış iş yapmazlar. b- Hepsi şeytandır; insanı aldatır, şerre, fenalığa çağırır. Doğru iş yapmazlar. 3- İkisinin ortası olanlardır. Hayırlısı da var şerlisi de. Cînn ve Rahman Sûresi'ndeki cinler bunlar oluyor. Hristiyanların İncillerinde cin çıkarmaktan bahseden bir hayli kelime vardır. Cîn Sûresi'nde bununla örtüşen ifadeler, noktalar, nükteler vardır. Fransızca Larouss'ta "genie" maddesinde şöyle denmiştir. "Bu isim (Demon "favaroble=uyar şeytan veya melek demek olan Latince "genieus" kelimesinden) eskilerin görüşüne göre, herkesin iyi kötü hayatına hakim olan "divinite" yani uluhiyyet; lutin, yani rüyada hoş görünerek aldatan ruh; gnume, yani Yahudi tılsımcılarınca arzın merkezine yerleşip oradaki hazineleri koruduğu iddia edilen ve gnume denilen tabiatüstü "Sylphe"; silf, yani kurûn-u vustâda Selt ve Cerman efsanelerinde hava; cinni bir iş yapmak için maharet, zevk, meyli tabii (doğal yöneliş), insan zihninin ulaşabileceği en yüksek derece, cin fikirlilik, deha ve bununla vasfedilmiş kişi, dahi demektir." Müşrikler ise, cinleri uluhiyet derecesine çıkarmışlar, cinlere "Allah'ın kızları" demişler, şirk koşmuşlar, gaybı bildiğini de iddia etmişler ve onlara tapmışlardı. Cinlerden etkilenenlere, cinler ile irtibata geçenlere de "mecnûn" olan derlerdi. Cânn, "nûn"un teşdidiyle "cînn" demektir. "Mâlin" ile "milh" gibi ikisi de sıfattır. Yahut cînn, "milh" gibi cins isim, cânn, "mâlih" gibi isim sıfattır. Veyahut insandan kastedilen "Âdem" olduğuna göre, cann ile kastedilen mana da cinnin babası demektir. Bizim kanaatimizce, başlangıç itibariyle bütün insanlar "salsal"dan yaratıldığına göre, insandan murad, Âdem değil insan cinsidir. Cânn'dan murad da cin cinsidir. Âdem'in topraktan kendisinin ateşten yaratıldığını, dolayısıyla kendisinin üstün olduğunu söyleyen İblîs, birçok noktadan büyük bir yanılgı içerisindedir. Öncelikle ikisi de yaratılmış olmak hasebiyle, Allah nazarında toprak da ateş de birdir. Özellikleri açısından bakıldığında toprak ateşten daha cemiyyetli, daha kemalidir. Hele ahlâkî bir temsil ile mülahaza edildiği zaman, ateşin hiffetine, hiddet ve şiddetine, telaş ve ızdırabına, kendini beğenmişliğine ve isyanına karşın; toprağın, huzur verici vakarı, sabır ve sebatı, edebi ve hilmi, tercih kabiliyeti ve tekamülü ne kadar yüksektir. [112]
16.02.2009 tarihinden beri 2933 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:45