Dua
Duâ[125], davet gibi çağırmak anlamında mastardır. So a küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya gerçekleşen yalvarış (niyaz) anlamından örf olmuştur, isim olarak da kullanılmıştır ki, "dua dinledim, dua okudum" denilir. Dua, küçüğün büyükten, acizin kadirden, ihtiyaç ve arzusunu talep ve ricası demek olup; fiilen, kavlen ve halen yalvarmak, ihlas ve ciddiyet ile istemek demektir. Bir de istenilenin şanına yakışanı, şanına yakışır şekilde istemektir. [126] Du'â', altı şekilde tefsir edilir: 1. Qavl/söz "Be'simiz (azabımız) onlara geldiğinde, onların du'âları (sözleri), "Biz gerçekten zalimler idik" demelerinden başka bir şey olmadı." [127] "Artık bütün du'âları (sözleri) işte bu oldu." [128] Bununla da, "Veyl bize, biz gerçekten zalimler idik" [129] şeklindeki sözlerine işaret edilmektedir. İşte onlar hep bu şekilde, Veyl bize (yazıklar olsun bize), biz gerçekten zalimler idik deyip durdular. "Nihayet onları biçilmiş bir ekin (yahut alevi sönmüş bir kül) haline getirdik." [130] "Onların (canları yemek istediğinde) [131] oradaki (cennetteki) du'âları (sözleri), "Allahım! Seni tenzih ederiz"dir." [132] 2. İbadet "De ki: "Allah'ı bırakıp bize fayda ve zarar veremeyecek şeylere mi du'â (ibâdet) edelim?" [133] "Allah'ı bırakıp sana faydası ve zararı olmayan şeylere du'â (ibâdet) etme!" [134] "O halde Allah ile birlikte diğer bir ilaha duâ (ibâdet) etme!" [135] "Siz ancak Allah'ı bırakıp evsana (putlara) ibâdet [136] ediyorsunuz." [137] "Allah ile birlikte diğer bir ilaha du'â (ibâdet) etme!" [138] "Onlar ki, Allah ile birlikte diğer bir ilaha du'â (ibâdet) etmezler." [139] "De ki: "Eğer du'ânız (ibâdetiniz) olmasaydı, Rabbimin yanında ne kıymetiniz olurdu." [140] 3. Nida (seslenmek, yüksek sesle çağırmak, davet etmek) "Nihayet o da Rabbine, "Ben gerçekten mağlub oldum. Hemen nusretini ver/bana yardım et!" diye du'â etti (nida etti/seslendi)." [141] "Münâdinin bilinmedik bir şeye du'â edeceği (nida edeceği/yüksek sesle çağıracağı/davet edeceği) o gün..."[142] "Size du'â edeceği (nida edeceği/seslenip sizi çağıracağı -ki çağıracak olan İsrafil'dir-)! [143] gün, O'nun hamdine icabet edeceksiniz." [144] "Du'âyı (nidayı, çağrıyı/daveti) sağırlara işittiremezsin." [145] "Onlara du'â etseniz (nida etseniz/yüksek sesle seslenseniz/çağırsanız) du'ânızı (nidanızı /seslenmenizi /çağırmanızı) işitmezler." [146] 4. İstiğâse/yardıma çağırmak "Allah'tan başka şâhidlerinize du'â edin (yardıma çağırın)." [147] "Allah'tan başka gücünüzün yettiklerine du'â edin (onları yardıma çağırın)." [148] "Allah'tan başka gücünüzün yettiklerine de du'â edin (onları yardıma çağırın)!" [149] "O da Rabbine du'â etsin (yardıma çağırsın)." [150] 5. Suâl: istifham/sormak "(Ey Mûsâ!) Bizim için Rabbine du'â et de (sor da) onun mahiyetini bize bildirsin." [151] "(Ey Mûsâ!) Bizim için Rabbine du'â et de (sor da) onun rengini bize bildirsin." [152] "O gün, "Zu'm ettiğiniz şeriklerime du'â edin (sorun) bakalım" diyecek. Onlar da onlara du'â edecekler (ilah olup olmadıklarını soracaklar). Fakat onlara, (ilah olduklarını söyleyerek) icabet etmeyeceklerdir." [153] 6. İstemek, istekte /talebte bulunmak "Ey Mûsâ! Bizim için du'â et (iste/istekte bulun) Rabbine; şayet bu riczi (azabı) bizden kaldırırsan..." [154] "Ey sihirbaz, bizim için Rabbine du'â et" (Rabbinden iste/istekte bulun) dediler." [155] "Bana du'â edin (Benden isteyin), size icabet edeyim (vereyim)." [156] "Ateştekiler, cehennemin bekçilerine "Rabbinize du'â edin (Rabbinizden isteyin) de, bir gün olsun bizden azabı hafifletsin" (Rabbinizden, bir gün olsun azabı üzerimizden hafifletmesini isteyin) diyecekler." [157]
16.02.2009 tarihinden beri 3195 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:39