Duha

Duhâ, günün ilk vakitlerinde güneşin yükseldiği zamandır. Müberred şöyle der: Duhâ, güneşin ışığı, mânâ­sına gelen "ed-Dahh" kelimesinden türetilmiştir.[158] Duhâ, Râgıb'ın beyanına gö­re, gerçekte, güneşin aydınlığının, ışınlarının gündüz boyunca yayıl­ması, yani gündüz demektir. Son­radan kuşluk vaktinin ismi ol­muştur. Örneğin, Naziat: 79/29'da gece­nin karşıtı olarak kullanılıyor. An­cak Duhâ Sûresi'ndeki kullanımın daha özel bir anlamı vardır. Ancak Duhâ daha çok, güne­şin doğduğu yerden belli bir mesa­fede yükselip ışığını yayarak, ba­kanlar tarafından açıkça görülmesi olarak anlaşılır ve bu vaktin özel ismi olmuştur. Bu zaman dilimine genel olarak kuşluk vakti denir. Ancak, aydınlanmanın başla­dığı zamana, "dahve" kuşluk, or­tasına "duhâ", kaba kuşluk, zeva­le yakın kısmına ise "daha" veya "koca kuşluk" denir. Kuşluk vak­ti kesilen kurbana da "udhiyye" veya "dahiyye" denilmiş, so a da bu deyim genelleştirilerek bü­tün kurbanların ismi olmuştur. Duhâ Sûresi'ndeki "duhâhâ" ifedesinin güneşe muzaf olması nedeniyle, müfessirler bunu gü­neşin doğması ile parlayan ışığı, aydınlığı diye tefsir etmişlerdir. [159] ed-Duhâ, üç şekilde tefsir edilir: 1. Gündüz "Yahut o kurâ'nın ehli duhâ vakti (gündüz: top­landıkları gündüzün herhangi bir vakti) eğlenirler­ken be'simizin kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?" [160] "İnsanların toplanacağı duhâ vakti (gündüz: toplandıkları gündüzün herhangi bir vakti)…" [161] 2. Gündüzün ilk saatleri "Andolsun duhâ'ya (güneşin yükselmeye başladı­ğı gündüzün ilk vakitlerine) ve dinginleştiğinde gece­ye..."[162] "Onlar onu görecekleri gün, günün bir akşamından veya duhâsından (güneşin yükselmeye başladığı gündüzün ilk vakitlerinden) başka durmamış gibi olacaklar." [163] 3. Güneşin sıcağı "Andolsun güneşe ve onun duhâ'sına (sıcağı­na)..." [164] "Ve sen orada susamaz ve lâ tadhâ (güneşin ra­hatsız edici ışınlarını ve sıcağını hissetmezsin/güne­şin sıcağına maruz kalmazsın)." [165]


16.02.2009 tarihinden beri 3226 defa okundu. Son takip: 22.11.2024 - 09:52