Esâtîr

Esâtîr[107] "satere" kökün­den alınmış çoğul bir sığadır, teki­li "üstûr" ve "ustûre" veya "estir" veyahut "estare"dir. Yahut "sate­re" çoğulu, "sütûr", "sütûr"un ço­ğulu "estâr", "estâr"ın çoğulu da "esâtır"dir. Bunun kendi lafzından çoğulu olmayan "abâdid" ve­ya "şemâtit" gibi bir çoğul ismi olduğu da söylenmiştir. Fahreddîn Râzî bunu "ço­ğunluk" "mâ satterahu'l-evvelûne" yani öncekilerin yazdıkları şeyler diye tefsir etmiştir. Bazıları "esâtir"in "turrehat" (hurafeler) olduğunu söylemişlerdir. Fakat bu tefsir değil manadır. Esatir saç­ma sapan şeyler oldukları için de­ğil, öncekilerin faydasız sözle­ri/hikâyeleri olduğu için esâtîru'l-evvelin diye tefsir edilmiştir. "Esâtîr"in tekili olarak zikre­dilen ustur, usture, estir, estire, es­tere kelimelerinin Yunanca "isturya" kelimesiyle ilgisi olduğu açık- Frenkler de buna istuvar=histoire demişlerdir. Biz de bugün bunu tarih" diye tercüme ediyoruz. Şu halde "esâtîr" in asıl mana­sı bugünkü tabirimizle "tarihler" demektir. Arapça'da usture, estire gibi tekil kelimelerin kullanılması nadirattandır. Genellikle "esâtîr" kullanılmış, bunun için de takdirî çoğulluk gösterilmiştir. Kelimenin Arapça olmayan bir kelimeden Arapçalaştırıldığı açıklanmıştır. Esâtîr Arapça'dır. Ancak "usture"nin Arapça olup olmadığı şüphelidir. Usture, Yunanca "doğ­ru haber verme ve alma" diye ta­rif edilen "isturya"nın aynı değil­se ikisi ortak bir asla döner. Nite­kim Farsça'da "muhkem" (sağ­lam) demek olan "üstuvar" da bu asla dahildir. Ancak "esâtîru'l-evvelîn" ile "tarih" arasında bir fark vardır. Tarih, kelimesi aynı zamanda, bir vakiti, zamanı da ifade etmekte­dir. "Esâtîru'l-evvelîn"de vakit anlamı yoktur. Genel anlamda mazi, yani, önceki zamanlar anla­mı vardır. Çünkü bir vakit belirtmesiyle tarih İslâmî bir kelimedir. Frenklerin "ustuvar" kelimesinde bu anlam yoktur. Esâtîr içinde birçok efsane bulunduğundan, daha doğrusu "esâtîru'l-evvelîn" bir efsane ola­rak kaldığından, hurafeler "esâtiru'l-evvelîn"in bir gereği olmuş, bunun sonucu olarak, "esâtîr" Araplarca hurafelerden kinaye olarak kullanılmıştır. Bunun için Kâmûs'tâ "esâtîr", "nizamsız ke­lam" yani "saçma söz" anlamına geldiği ifade edilmiştir. Bir şey ta­rihe karışmış denildiği zaman, ya­lan olmuş, masal olmuş, sadece lafta kalmış, payidar olmuş anla­mında kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle Araplarca, "mesturât-ı evvelin" demek olan "esâtiru'l-evvelîn", Türkler'in "ma­sal", Yunanlılar'ın "misus" Frenk­lerin "mit" dedikleri eski kahra­manlık hikayeleri, evvel zaman efsaneleri, destanları olarak müla­haza edilmiş, uydurma ve hurafe­ler anlamında kullanılmıştır.


16.02.2009 tarihinden beri 4743 defa okundu. Son takip: 20.11.2024 - 10:48