İbâdet
Bu kelime, Kur'ân'da türevleriyle birlikte yaklaşık 275 âyette geçmektedir. Dil bilginleri kelimenin etimolojik manaları hakkında şu görüşleri zikrederler: İbn Dureyd, "abdın (kölenin) zıddı hürdür" der. Onun naklettğine göre Araplar, "abd" kelimesini gidiş gelişi kolay olan "tariqun mu'abbedun" (düzgün yol), huyu güzel yük devesi için de "ba'îrun mu'abbedun" tabirini kullanırlar." Yine onlar birisini köleleştirdiğin zaman, "abedeti’r-acul" "toplumu köleleştirdiğin zaman" "abedeti’l-kavm"[1] derler. Görüldüğü gibi İbn Dureyd, ibadet kelimesini "önce" kişiler açısından ele almakta ve köle ile hürü karşılaştırarak bu görüşünü dile getirmektedir. So a aynı kelimeyi "gidiş, gelişi kolay olan yol" manasını alır ki, bu da boyun eğmek , itaat etmek ve tevazu göstermek manasını taşır. Sanki bu yol, gidiş gelişe amadedir. Tıpkı bunun gibi kul da ibadetle, Ma'budunun her türlü emir ve tavsiyelerine hazır ve amade olduğunu dile getirmektedir denebilir. Diğer taraftan, toplumun da emirlere amade ve kendilerini yönetenlere karşı çıkmayacak tarzda itaata alıştırılması ve bunlara boyun eğmesi, gerçekten köleleştirildiklerinin bir işareti sayılabilir. Çünkü böyle bir toplum, ibadet edercesine emredilenlere uymaktadır. Büyük filolog İbn Fâris ise konuya âdeta bir mutasavvıf gibi yaklaşarak "abede" kelimesindeki ilk iki harfi değerlendirir. Ona göre '"ayın" ve "bâ" harfleri birbirine zıd iki sahih harftir. Fakat bunlardan birincisi yumuşaklık, tevazu, ikincisi ise şiddet ve zorluğa işaret etmektedir.[2] Bu yaklaşıma göre itaat, yumuşaklık, tevazu ve boyun eğme olması bakımından sanki "ayn" harfi, ibadetin bu yönünü simgeliyor. Belli kurallara uyma, ibadete devam etme ve onu terk etmeme de "bâ" harfinin sertliğini ve şiddetini ifade etmektedir, denebilir. İslâm'dan önceki dönemde kölelik yaygın olduğundan dolayı şiirlerde "abede" kelimesinin türevlerine sıkça rastlamak mümkündür. Ancak biz burada iki örnekle yetineceğiz. Tarafa bir beyitinde şöyle der: "Nihayet bütün ailem ve aşiretim, uyuzluğundan dolayı vücuduna katran sürülerek başka develerden ayrı bırakılan bir deve gibi, benden ayrılıp, beni terk edip yalnız bıraktılar."[3] Antara da şöyle der: "Bu ince boyunlu kuş, uzun tüylü kürkünü ters giymiş kesik kulaklı siyah bir köle gibi, gidip, Zu'1-Uşeyre denilen yerdeki yumurtalarını yoklar."[4] Netice itibariyle ibadet kelimesi, İslâm ve câhiliye dönemlerinde, lügat açısından aynı manayı ifade etmişlerdir. Zira bu kelimenin, Kur'ân'daki manaları da, "yumuşaklık ve tevazudur." Ancak şu kadar var ki Kur'ân, ibadeti, çeşitli putlara tapılarak yerine getirilmekten kurtarıp, sadece Allah'a has kılarak, ona şekil ve mana yönünden farklı bir boyut kazandırmıştır diyebiliriz.[5]
16.02.2009 tarihinden beri 2428 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:15