İllâ

İllâ, dört şekilde tefsir edilir: İllâ'nın bir türü istisnadır; diğer bir türü ise istis­naya benzemekle birlikte yeni bir söz başlangıcıdır, 1. İstisna "O gün dostlar birbirlerine düşman olacaktır." [97] So a dostlar'dan istisna yapılarak buyuruluyor ki: "Muttakiler istisnâ/müstesnâ (muttakiler birbir­lerine düşman olmayacaklar)." [98] "Onlar ki, Allah ile birlikte diğer bir ilaha çağırmaz­lar; Allah'ın haram kıldığı nefsi -hakk ile olması dı­şında- öldürmezler ve zinâ etmezler. Kim bunları iş­lerse ceza ile karşılaşır." [99] Daha so a istisnada bulunularak şöyle buyurulmaktadır: "Tevbe eden, îmân eden ve sâlih amel işleyenler istis­nâ/müstesnâ (böyle bir kimse, ne günah, ceza ile kar­şılaşır, ne de ateşte kalır)." [100] 2. İstisnaya, benzemekle birlikte istisna olma­yıp yeni bir kelam/ifade başlangıcı "De ki (ey Nebi): "Ben kendim için ne bir faydaya mâli­kim, ne de bir zarara" (bunu asla yapamam)" [101] Burada ifade tamam olmakta, so a yeni bir cüm­leye başlanarak buyurulmaktadır ki: "Allah'ın dilediği müstesna" (muhakkak o (Allah'ın dilediği), gelip beni bulur)." [102] "De ki: "Ben kendim için ne bir zarara mâlikim, ne de bir faydaya" (Bunu asla yapamam)." [103] İfade burada tamamlanmakta olup so a yeni bir cümleye başlanarak buyurulmaktadır ki: "Allah'ın dilediği müstesna (işte o Allah'ın dilediği, muhakkak gelip beni bulur). Her ümmetin (azaba dair) bir eceli vardır." [104] "(İbrahim dedi ki): "Ben, O'na şirk koştuklarınızdan korkmam." [105] Daha so a yeni bir cümleye başlanarak buyurulu­yor ki: "Rabbimin dilediği müstesna (Rabbimin dilediği ge­lip beni bulur)." [106] "Ona (milleti şirke) dönmemiz bizim için olacak şey değildir." [107] So a yeni bir cümleye başlanarak buyuruluyor ki: "Rabbimiz Allah'ın dilemesi müstesna (o takdirde bizi ona dâhil eder/döndürür)." [108] "Onlar orada (asla) ölümü tatmazlar." [109] So a yeni bir cümleye başlanarak buyuruluyor ki: (Dünyada tattıkları) ilk ölüm müstesna. [110] "Onun yanında hiçbir kimsenin karşılığı ödenmesi gereken bir nimeti yoktur (Ebû Bekr'in yanın­da/üzerinde, Bilal'e karşılığını vermesi gereken Bilal'in bir nimeti yok ki, Ebû Bekr onu, o nimete karşılık olarak azad etmiş olsun. Aksine Ebû Bekr, Bilal'i, Allah'ın rı­zasını kazanmak için azad etmiştir)!." [111] Daha so a yeni bir cümleye başlanarak buyurul­maktadır ki: "Ancak (illâ) Yüce Rabbinin vechini/rızasını aramak için." [112] "Sen sadece hatırlatıcısın. Üzerlerine musallat kılın­mış bir zorba değilsin." [113] İfade burada tamamlanmakta olup so a yeni bir cümleye başlanarak buyurulmaktadır ki: "Ancak (illâ) kim yüz çevirip küfr ederse, Allah onu en büyük azâb ile azâblandırır." [114] "Andolsun biz insanı ahsen-i takvimde halkettik. Son­ra onu aşağıların aşağısına döndürdük." [115] İfade burada tamamlandıktan so a yeni bir cüm­leye başlanarak buyurulmaktadır ki: "İmân edip sâlih ameller işleyenler müstesna (illâ); onlar için sonu gelmeyen bir ecir vardır." [116] "O gaybı (azabın ne zaman geleceğine dair gaybı) bilendir. Fakat gaybını (azabın vaktini) hiç­bir kimseye izhar etmez." [117] So a yeni bir cümleye başlanarak buyurulmakta­dır ki: "Razı olduğu bir rasûl müstesna (illâ). Elbette ki onun (rasûlün) önünden ve ardından gözetleyiciler dizer." [118] "Sizi yanımıza yaklaştıracak olan mallarınız ve evlat­larınız değildir." [119] So a yeni bir cümleye başlanarak buyurulmaktadır ki: "İmân edip sâlih ameller işleyenler müstesna (illâ), (işte bu, onları Allah'a yakınlaştırır). İşte onların amellerine karşılık mükâfaatları kat kat olacaktır." [120] 3. Herhangi bir şeye dair haber vermek "Hiçbir şey yoktur ki," [121] So a, ona dair şu haber verilmektedir: "Hazineleri yanımızda olmasın; (illâ)." "Biz onları indirmeyiz ki," [122] So a, ona dair şu haber verilmektedir: "Belli bir ölçüyle olmasın (illâ)." [123] "Siz (başka) değilsiniz," [124] So a, onların durumuna dair haber vererek bu­yurmaktadır ki: "Ancak (illâ) bizim gibi bir beşersiniz." [125] "Rasûlleri onlara dedi ki: "Biz (başka) değiliz," [126] So a, durumlarını haber vererek dediler ki: "Ancak (illâ) sizin gibi bir beşeriz." [127] "Siz (başka) değilsiniz," [128] So a haber vererek buyurmaktadır ki: "Ancak (illâ) apaçık bir dalâlet içindesiniz." [129] 4. Gayr/başka "Eğer o ikisinde Allah'ın gayrı/Allah'tan başka (illâ) ilahlar olsaydı, ikisi de fesada uğrardı. Arşın rabbi Al­lah onların nitelemelerinden münezzehtir." [130] "Eğer hak hevalarına uysaydı, gökler, yer ve içlerindekiler fesada uğrardı."[131] Lâ ilahe illallah sözü de, bihi ğayrullâh (Allah'tan başka/Allah dışında ilah yoktur) demektir. Aynı şe­kilde Kur'ân'da geçen bütün lâ ilahe illallah ibareleri, lâ ilahe gayrullah (Allah'tan başka/Allah dı­şında ilah yoktur) anlamındadır. [132]


16.02.2009 tarihinden beri 2665 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:42