İn'am
İn'âm[178], nimet vermek, nimet ulaştırmaktır. Geçişlidir. "Ala ile sılalandığında nimet verenin yüceliğini ve nimetin yüce ve yüksekliğini de ifade eder. Nimet insanın tad aldığı durum yani güzel durumdur ki, mutluluk tadı demektir. Bundan alınarak bu tad almaya, sebep olan şeylere ad olmuştur. Aslı yumuşaklık demek olan "nüûmet" ile ilgilidir. Arapça'da ilk manada, daha çok üstün ile "na'met" şeklinde kullanılır. Nitekim, "kem ni'metin la na'mete lehu" denilmiştir. Yani nice nimet sahipleri vardır ki "tena'ümü"/nimetten nasibi yoktur. Örneğin, ekmeği vardır yiyemez, yerse tadını alamaz. Allah'ın nimet vermesi asıl budur. Allah'ın nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Ancak dünya ve ahiret nimetleri olarak bu nimetleri iki başlık altında toplayabiliriz. Dünya nimetleri de vehbî/Allah'tan ve çalışarak elde edilen olarak ikiye ayrılır. Yani maddî ve manevî nimetler diye de düşünebiliriz. Manevî nimetler; ruhun üflenmesi, akıl ve zekânın parlaması, bunlara tabî olan anlayış, vicdan, fikir, konuşma şeklinde sıralanabilir. Maddî nimetler ise; vücut, vücut organları ve bu organların niteliklerine yönelik nimetler. Çalışarak elde edilen nimetlere örnek olarak, nefsi utanılacak şeylerden temizleme, ilim ve marifet, üstün ahlâk, cömertlik, yiğitlik, doğruluk, mevki ve makam sahibi olmak ve mal mülk kazanmak gibi. "En'amte aleyhim" ifadesinde dile getirilen nimet, sırât-ı müstakimdir. Doğru yol nimetini vermenin kayıtsız şartsız nimet verme hatta her türlü nimeti verme anlamında olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekten yol nimeti en büyük nimettir. Çünkü herhangi bir nimetin kanunî yolunu elde etmek o nimeti bir defa değil daima elde etme sonucunu doğurur. İlimlerin ve fenlerin önemi de bundandır. Birisinden on liralık bir yardım istemekle, daima, her zaman on lira getirecek bir yol, bir sebep istemek arasında ne kadar fark vardır. [179]
16.02.2009 tarihinden beri 2658 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 09:04