İstitaa- İstitaat
İstitâa[305], itaat etme, meydana gelmesini talep ve irade etme anlamındadır. Bu ise kudrete, mutlak güce bağlı olduğundan, so adan kudret anlamında meşhur olmuştur. Tam manasıyla fiile yakın olan bizzat kudrettir. Fakat fiilden önce olan aletlerin ve sebeplerin selameti manasına kullanıldığı da çoktur ki, Al-i İmran: 3/97'de bu anlamdadır. [306] el-İstitaat, iki şekilde açıklanır: 1. el-İstitâ'at, mâlî imkân/mâli açıdan güç yetirmek manasında kullanılmıştır; şu âyetlerde bu anlamdadır: "İstitâ'atımız (mâlî imkânımız) olsaydı, elbette sizinle beraber (Tebuk gazvesine) çıkardık"! diye Allah'a yemin edecekler... Allah onların kesinlikle yalancı (sefere çıkacak mâlî imkâna sahibi olduklarını) biliyor." [307] "Onun yoluna istitâ'ı olanların (kendisini Kabe'ye ulaştıracak mâlî imkâna sahib olanların) O Ev'i (Kabe'yi) haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır." [308] "İçinizden hür mü'min kadınları nikâhlamaya istitâ'ı olmayanlar (bunun için gerekli malî imkâna sahib olmayanlar)..." [309] "Ancak istitâ'ı olmayan (Mekke'den çıkıp Medine'ye hicret etmek için gerekli mâli imkâna sahib olmayan) ve yol bulamayan..." [310] 2. Takat "Kadınlar arasında (sevgide) adaletli olmaya istitâ' edemezsiniz (takat getiremezsiniz)." [311] "(İmânı) İşitmeye istitâ' edemiyorlar (takat getiremiyorlar, ona kadir olamıyorlardı)." [312] "Kıyama da istitâ' edemediler (azaba karşı duracak takati bulamadılar)." [313] "O halde istitâ'nızca (takatiniz yettiği kadar) Allah'a ittiqa edin." [314] "İşte söylediklerinizde sizi yalanladılar. Artık ne savmaya, ne de bir yardıma istitâ'nız vardır (takatiniz yoktur ve onun üzerine kadir değilsiniz)." [315]
16.02.2009 tarihinden beri 6912 defa okundu. Son takip: 21.11.2024 - 07:59