İttibâ

İttibâ, iki şekilde tefsir edilir:

1. Dîni üzere arkadaşına ittiba eden/tâbi olan kimse

"O zaman, (onların dînleri üzere) kendilerine ittiba edilenler, (dînleri üzere kendilerine) ittiba' edenler­den teberri edecekler." [352]

"(Binleri üzere olup da onlara) ittiba' edenler ise, "Bi­zim için bir dönüş olsaydı da onların bizden teberri ettikleri gibi biz de onlardan teberri etseydik" diye­cekler." [353]

"Zayıflar müstekbirlere, "Biz size ittiba' etmiştik" (tebe'an) (sizin dîniniz üzere size tâbi olmuştuk) diyecekler." [354]

"Ateşin içinde tartışacakları vakit (onları bir görsen); zayıf­lar müstekbirlere "Biz size ittiba' etmiştik; şimdi siz bizden bir ateş nöbetini olsun savabilir misiniz?" diyecekler."[355]

"Eğer Şu'ayb'a (dîni üzere) ittiba' ederseniz, o takdir­de muhakkak hüsrana uğrarsınız." [356]

"(Kavmi), "(Ey Nuh!) Sana reziller ittiba' etmişken sa­na îmân mı edelim?" dediler." [357]

2. Arkadaşının arkasına düşüp onun izin­de/arkasında yol alıp gitmek

"(Fir'avn ve onun kavmi), güneş doğarken onlara ittibâ' ettiler (Mûsâ ve o'nun kavminin izleri/arkaları üzere yola koyulup peşlerine düştüler)." [358]

"Fir'avn askerleriyle onlara ittibâ'a etti (Mûsâ ve İsrâîloğulları'nın arkalarında yola koyuldu), ken­dilerini denizden kaplayan kapladı." [359]


16.02.2009 tarihinden beri 2328 defa okundu. Son takip: 25.03.2024 - 07:35